Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2014/5486 E. 2015/4684 K. 02.04.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/5486
KARAR NO : 2015/4684
KARAR TARİHİ : 02.04.2015

MAHKEMESİ : İZMİR 7. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 16/12/2013
NUMARASI : 2012/271-2013/568

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

-KARAR-

Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, ortak mirasbırakan anneleri M. D.’ın ..ada ..parsel sayılı taşınmazdaki 41 nolu bağımsız bölümdeki 14/224 payı ile aynı yerdeki mesken vasıflı 8 nolu bağımsız bölümü intifa hakkını uhdesinde bırakıp, çıplak mülkiyetini satış göstermek suretiyle davalı oğluna devrettiğini, temliklerin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, tapu iptal ve tescil istekli eldeki davayı açmıştır.
Davalı, iddiaların doğru olmadığını, satışın gerçek olduğu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, mirasbırakanın davalıya yapmış olduğu temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Mirasbırakan Mübeccel’in.. ada.. parsel sayılı taşınmazdaki 41 nolu bağımsız bölümdeki 14/224 payı ile aynı yerdeki mesken vasıflı 8 nolu bağımsız bölümü intifa hakkını uhdesinde bırakıp, çıplak mülkiyetini 06.04.2004 tarihinde satış suretiyle davalı oğluna devrettiği, mirasbırakanın 04.04.2010 tarihinde öldüğü, geride mirasçı olarak davacı oğlu Mehmet ile davalı oğlu Ferruh ve dava dışı kızı Mehlika’nın kaldıkları kayden sabittir.
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide “muris muvazaası” olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince, mahkemece dinlenen ve davanın kabulü halinde mirasçı sıfatı ile hak sahibi olacak tarafların kardeşi Mehlika’nın işlemin gerçek satış olduğuna dair beyanı nazara alındığında mirasbırakanın yapmış olduğu temlikle ilgili olarak gerçek amaç ve iradesinin mirasçılardan mal kaçırmak olmadığı ve bu amaçla temlikin gerçekleştirilmediği kabul edilmelidir.
Hâl böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulü yönünde hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Davalının temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 02.04.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.