YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/4827
KARAR NO : 2015/5139
KARAR TARİHİ : 09.04.2015
MAHKEMESİ : ÇARŞAMBA 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 19/12/2013
NUMARASI : 2013/225-2013/482
Taraflar arasında görülen elatmanın önlenmesi, ecrimisil davası sonunda, yerel mahkemece elatmanın önlenmesi isteğinin kısmen kabulüne, ecrimisil isteğinin ise reddine ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteğine ilişkin olup, Mahkemece, elatmanın önlenmesi isteğinin kısmen kabulüne, ecrimisil isteğinin reddine dair verilen kararın taraflarca temyizi üzerine, Dairece; ”… Somut olayda davanın kabul edilen kısmı yönünden karar ve ilam harcına hükmedilmediği gibi, kendisini vekille temsil ettiren davacı yararına avukatlık ücretine de karar verilmediği, ayrıca yapılan giderlerin tamamının davacı üzerinde bırakıldığı, feragat edilen parsel yönünden de bir hüküm kurulmadığı, değinilen bu hususların resen gözetilmesi gerektiği ” gerekçesi ile bozulmuş, mahkemece bozma ilamına uyularak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Bilindiği üzere; tarafların tüm delilleri toplanıp, tetkik edildikten, son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakimin, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun (HUMK) 388, 6100 s. Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 298. maddesi uyarınca kararı gerekçesi ile birlikte (tam olarak) yazması ve hüküm sonucunu HUMK’un 389., yine HMK’nin 297/2. maddesinde öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır.
Ne var ki, uygulamada HUMK’un 381.maddesinin son fıkrasının HMK’nin 294.maddesinin getirdiği imkândan faydalanarak bazı zorunlu nedenlerle sadece hükmün sonucu tutanağı geçirilip tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır.
İşte bu gibi hallerde, tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara daha sonra yazılan gerekçeli kararın uygun olması zorunludur. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak yoktur. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasanın 141. maddesi ile HMK’nin yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum oluşturur. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama yargı, yargıç ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz.
Somut olaya gelince; kısa kararda davaya konu yapılan taşınmazlardan 126 nolu parselle ilgili herhangi bir hüküm kurulmadığı halde; gerekçeli kararda; ” S. İli, Ç. İlçesi, K. Köyü .. nolu parsele yönelik feragat edildiğinden, bu parsele ilişkin davanın feragat nedeniyle reddine” denilmek suretiyle kısa karara çelişkili gerekçeli karar yazılmış olması doğru değildir.
Kabule göre de, dava kısmen kabul, kısmen reddedildiği ve yargılama sırasında davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiği halde, reddedilen bölüm yönünden davalı taraf yararına vekalet ücreti takdir edilmemiş olması da isabetsizdir.
Davalı vekilinin temyiz itirazları yerindedir.
Hâl böyle olunca, 10.04.1992 gün 1991/7 – 1992/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı çerçevesinde bir karar verilmek üzere (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince hükmün BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 09.04.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.