Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2014/4547 E. 2015/4669 K. 02.04.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/4547
KARAR NO : 2015/4669
KARAR TARİHİ : 02.04.2015

MAHKEMESİ : İZMİR 5. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/10/2013
NUMARASI : 2012/270-2013/503

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tazminat davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

-KARAR-

Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde bedel isteğine ilişkindir.
Davacı, ortak mirasbırakan H. A.’ın.. ada .. parseldeki, 13 numaralı bağımsız bölümünü, dava dışı oğlu Nural’ın baldızı olan davalı Şenay’a satış suretiyle temlik ettiğini, onun tarafından da murisin küçük oğlu olan davalı Mustafa’ya devredildiğini, işlemlerin mal kaçırmak amacıyla muvazaalı olarak yapıldığını ileri sürerek, tapunun iptali ile miras payı oranında tescile, olmadığı takdirde taşınmazın murisin ölüm tarihindeki değerinden payına isabet eden bedelin tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Mustafa, murisin tedavi giderleri ve bakımı için çekişme konusu taşınmazın gerçek bir satış işlemi ile temlik edildiğini, tarafından bedeli ödenerek alındığını, muvazaa iddiasının doğru olmadığını, davacının muris ölmeden 6 yıl önce onu terk ettiğini belirterek davanın reddini savunmuş; davalı Şenay ise, davaya yanıt vermemiştir.
Mahkemece, iddianın kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasbırakan H. A.’ın 23.10.2011 tarihinde öldüğü, geriye mirasçı olarak 27.12.1993 tarihinde evlendiği eşi davacı Güngör ile önceki eşi Kadriye’den olma evlatları Nural ile (davalı) Mustafa’nın mirasçı olarak kaldıkları, .. ada .. parseldeki, 12 ve 13 numaralı bağımsız bölümler murise ait iken, muris tarafından 14.11.2006 tarihinde toplam 28.000,00-TL bedelle davalı Şenay’a satış yoluyla temlik edildiği, 08/05/2009 tarihinde ise davalı Şenay tarafından 13 numaralı bağımsız bölümün 16.000,00-TL bedelle davalı Mustafa’ya; 12 numaralı bağımsız bölümün 16.000,00-TL bedelle dava dışı mirasçı N.A.’a devredildiği, davalı Şenay’ın mirasçı Nural’ın baldızı olduğu anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide “muris muvazaası” olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada mirasbırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere, görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanununun 706, Türk Borçlar Kanununun 237 ve Tapu Kanununun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki, bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle mirasbırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşınmaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı,miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile mirasbırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince: mirasbırakan Hasan’ın temlik tarihinde 73 yaşında ve emekli maaşı olan birisi olup, paraya ve mal satmaya ihtiyacının bulunmadığı, satış bedeli ile gerçek bedel arasında fahiş fark olduğu, davacının murisin ikinci eşi davalının ise önceki eşinden olma oğlu olduğu, mirasbırakanın adına kayıtlı 12 ve 13 numaralı bağımsız bölümleri çocuklarına vermesi üzerine davacının murisi terk ettiği ve ölene kadar biraraya gelmedikleri, temlik işlemine rağmen murisin dava konusu konutu kullanmaya devam ettiği, davalı Şenay’ın emanetçi olduğu, akitte gösterilen bedelin dahi murise ödendiği iddiasının kanıtlanamadığı görülmektedir.
Açıklanan somut olgular yukarıdaki ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde, temlik işlemlerinin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu sonucuna varılmaktadır.
Hâl böyle olunca; davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm tesisi doğru değildir.
Davacının, temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 02.04.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.