Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2014/4215 E. 2015/14308 K. 08.12.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/4215
KARAR NO : 2015/14308
KARAR TARİHİ : 08.12.2015

MAHKEMESİ : … ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil-tenkis (terditli) davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 08.12.2015 Salı günü saat 9.15 de daireye gelmeleri için taraf vekillerine tebligat yapıldığı halde gelmedikleri anlaşıldı, incelemenin dosya üzerinde yapılmasına, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hakimi … raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:

-KARAR-

Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ile tereke adına tescil olmazsa tenkis isteğine ilişkindir.
Davacılar, babaları olan ortak mirasbırakan … maliki olduğu 1479 parsel sayılı taşınmazdaki 3/5 payını ve 783 parsel sayılı taşınmazını satış akti, 1194 parsel sayılı taşınmazını ise davalıya bağış akti ile temlik ettiğini, davalının ise 783 parsel sayılı taşınmazı 3. kişiye satış akti ile devrettiğini, ayrıca murisin maliki olduğu 640 parsel sayılı taşınmazını davalının muristen aldığı vekâletname ile 3. kişiye satış akti ile devrettiğini, satış parası ile de kendisine … ilçesinde kain 514 ada 14 parsel B blokta bulunan 1 nolu bağımsız bölümü satın aldığını, yapılan işlemlerin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek davalı adına olan tapu kayıtlarının iptali ile tereke adına tesciline olmazsa tenkise karar verilmesini istemiştir.
Davalı, 640 ve 783 parsel sayılı taşınmazların satışından elde edilen paranın murise verildiğini, 1194 parsel sayılı taşınmazın ise murisin bakımına harcadığı özen ve emek nedeniyle bağışlandığını, 1479 parsel sayılı taşınmazın 320 m2 sinin ev yapmak amacıyla muvafakatname ile muris tarafından kendisine bağışlandığı gibi, başka bir muvafakatname ile de davacı … ve dava dışı mirasçılar … ve … taşınmazdaki paylarını bağışlamayı taahhüt ettiklerini ve taşınmaz üzerinde inşaat yapmasına rıza gösterdiklerini, 1194 ve 1479 parseller yönünden saklı paya tecavüz var ise iadeye hazır olduğunu belirtip davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, murise davalının bakıp gözettiği, hiçbir geliri ve sosyal güvencesi olmayan murisin taşınmazlarında tasarruf ederek ihtiyaçlarını karşılamasının makul olduğu, tasarruf tarihi ile ölüm tarihleri arasında on yıla yakın süre bulunup murisin geçimini bu suretle sağladığı, ölümünde hâlen bankada mevcut bir miktar parasının bulunduğu, davalının kendisine hibe edilen taşınmazlar için fazla kazandırma nedeni ile tenkisi kabul ettiği buna karşılık yapılan tenkis hesaplamasına göre murisin 3. kişilere yapmış olduğu devirler nedeni ile davalının mal edinme iddiaları doğru olsa bile davacıların fazladan alacaklarının olmadığının belirlendiği,3.kişilere yapılan devirlerin ise muvazaalı olduğu iddia ve ispat edilemediği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Toplanan delillerden ve tüm dosya içeriğinden;1930 doğumlu mirasbırakan … 27.05.2007 tarihinde ölümü ile geriye mirasçı olarak dava dışı eşi … ile ondan olma müşterek çocukları davacılar … ve … ile davalı … ve dava dışı … ve … kaldıklarını murisin maliki olduğu 1479 parsel sayılı taşınmazdaki 2/5 payını üzerinde bırakarak 3/5 payını 09.11.1998, 783 parsel sayılı taşınmazını ise 18.12.1998 tarihli satış akti ile kızı olan davalıya temlik ettiği,18.12.1998 tarihli başka bir akitle 1194 parsel sayılı taşınmazını davalıya bağışladığı,davalının ise 783 parseli 3. kişi … 07.12.1999 tarihli satış akti ile devrettiği, ayrıca murisin maliki olduğu 640 parsel sayılı taşınmazını davalının muristen aldığı 26.07.2000 tarihli vekaletname ile 3. kişi Ahmet Celebi’ye 27.07.2000 tarihli satış akti ile devrettiği, davalının … ilçesinde kain 514 ada 14 parsel B blokta bulunan 1 nolu bağımsız bölümü 21.08.2000 tarihinde 3. kişi … satın aldığı,1479 parsel sayılı taşınmazın 15.05.2002 tarihli imar işlemi ile revizyon gördüğü kayden sabittir.
Davada istek, tapunun iptali ile terekeye iade olmazsa tenkis biçiminde olup, mirasbırakanın ölüm tarihine göre, taşınmazlar elbirliği mülkiyet hükümlerine tâbidir.
Bu durumda; isteğin tereke adına yapıldığı gözetildiğinde öncelikle davanın görülebilirlik koşulunun yerine getirilmesi zorunludur.
Bilindiği üzere; elbirliği ( iştirak ) halinde mülkiyet, yasa veya yasada belirtilen sözleşmeler uyarınca aralarında ortaklık bağı bulunan kişilerin, bu ortaklık nedeniyle bir mala veya hakka birlikte malik olma durumudur.
4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK.) 701-703. maddelerinde düzenlenen bu tür mülkiyetin ( ortaklığın ) tüzel kişiliği olmadığı gibi eşya üzerinde ortaklardan her birinin doğrudan doğruya bir hakkı da yoktur. Mülkiyet bir bütün olarak ortaklardan tümüne aittir. Başka bir anlatımla ortaklık tasfiye oluncaya kadar ortaklardan birinin ayrı mal veya hak sahipliği bulunmayıp, hak sahibi ortaklıktır. Değinilen mülkiyet türünde malikler mülkiyet payları ayrılmadığından paydaş değil, ortaktır. Bu kural, TMK.nun 701. maddesinde Kanun ve kanunda öngörülen sözleşmeler uyarınca oluşan topluluk dolayısıyla mallara birlikte malik olanların mülkiyeti, elbirliği mülkiyetidir. Elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp her birinin hakkı, ortaklığa giren malların tamamına yaygındır. ) biçiminde açıklanmıştır. Elbirliği ( iştirak ) halinde mülkiyetin bu özelliği itibariyle ortaklar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmaktadır. Şayet yasa veya elbirliği ( iştirak ) halinde mülkiyeti oluşturan anlaşmada ortaklık adına hareket etme yetkisinin kime ait olacağı belirtilmemişse, ortaklığın tasfiyesini isteme hakkı dışındaki tüm işlemlerde ortakların ( iştirakçilerin ) oybirliği ile karar almaları ve birlikte hareket etmeleri zorunluluğu vardır.
TMK.nin 702/2. maddesi bu yönde açık hüküm getirmiştir. Ancak, açıklanan kural yargısal uygulamada kısmen yumuşatılmış bir ortağın tek başına dava açabileceği, ne varki, davaya devam edebilmesi için öteki ortakların olurlarının alınması veya miras şirketine atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerektiği kabul edilmiştir. ( 11.10.1982 tarihli 1982/3-2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ) nitekim bu görüş bilimsel alanda da aynen benimsenmiştir.
Somut olayda, mirasbırakanın taraflar dışında mirasçısı olan eşi ve iki çocuğu davada yer almamışlardır.
Hâl böyle olunca, davaya katılmayan ortakların olurlarının alınması yada miras şirketine TMK.nin 640. maddesi uyarınca atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerekirken, davanın görülebilirlik koşulu gözardı edilerek yazılı olduğu üzere davanın esası hakkında hüküm kurulması doğru değildir.
Davacılar vekilinin bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir.Kabulü ile yerel mahkeme kararının açıklanan nedenden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer hususların incelenmesine şimdilik yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 08.12.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.