Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2014/4148 E. 2015/12528 K. 03.11.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/4148
KARAR NO : 2015/12528
KARAR TARİHİ : 03.11.2015

MAHKEMESİ : BAKIRKÖY 4. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 06/12/2013
NUMARASI : 2011/60-2013/512

Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, yöneticisi olduğu kat irtifakı kurulu 6862 parsel sayılı taşınmazda davalıların bağımsız bölüm malikleri olduklarını, davalı K. G.’un payını devraldığı önceki malikler T. K.ve A. R. K. ile apartman yönetimi arasında Bakırköy 2. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 1998/244 Esas, 1999/460 Karar sayılı dosyası üzerinden görülen dava neticesinde anılan kişilerin, apartmanın otopark ve sığınak olan ortak alanlarını kiraya vermek suretiyle kullandıklarının belirlendiğini, bu dosyanın sonucunun sonraki malik olan davalı K. G.’u da bağladığını, buna rağmen davalıların ortak alanları terk etmeyerek dava dışı A. A.’a kiraya vermek suretiyle gelir elde ettiklerini ve sebepsiz zenginleştiklerini ileri sürerek, dava tarihinden geriye doğru 5 yıllık süre için şimdilik 60.000.-TL’nin davalı Kazım’dan, 15.000.-TL’nin davalı M.’den elde ettikleri gelirin ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile bina yönetimine verilmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalılar vekili, yöneticinin dava açma sıfatının bulunmadığını, yönetici seçiminin yasaya uygun olmadığını, bodrum katta yer alan malik oldukları bağımsız bölümleri kiraya vererek tasarruf ettiklerini, ortak alana elatmalarının sözkonusu olmadığını, dava konusu yerleri sonradan yönetimin kiraya verdiğini, çekişmeye konu yerleri kim kullanıyor ise ona karşı dava açılması gerektiğini bildirip davanın reddini savunmuştur.
Sıfat yokluğundan davanın reddine dair verilen karar, Yargıtay 3. Hukuk Dairesince; ”…Dava, apartman yöneticiliği adına açılmış olup, apartmanın ortak kullanım alanlarının davalılarca haksız kullanımından kaynaklanmaktadır. Dosyada mevcut apartman karar defterinden 18.05.2008 tarihli toplantıda davacının yönetici seçildiği ve dava açmak üzere vekil tayin etme yetkisi verildiği anlaşılmaktadır. Bu durumda, kendisine yönetme yetkisi verilen temsilcinin malikler adına temsilci sıfatıyla ve temsil görevi dahilinde davada taraf ehliyeti bulunduğu benimsenerek, işin esasına girilerek bir karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile davanın reddi doğru görülmemiştir.” gerekçesi ile bozulmuş, mahkemece bozma ilamına uyularak, yapılan yargılama sonunda ecrimisil isteğinin kabulüne, faiz isteğinin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davalılar vekili tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 03.11.2015 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz edenler vekili Avukat F. Ö. geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen vekili Avukat gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi G. Ü. tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:

-KARAR-

Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre; davalıların temyiz itirazı yerinde değildir. Reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı 4.095.25.-TL bakiye onama harcının temyiz eden davalılardan alınmasına, 03.11.2015 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

-KARŞI OY-
Dava, davacı apartman yöneticisi tarafından kat maliki olan davalılara karşı açılmış, ortak alanın haksız kullanımına dayalı ecrimisil istemine ilişkindir.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalılar vekilince temyiz edilmiştir.
Davacı apartman yöneticisi; davalı kat maliklerinin apartmanın otopark, sığınak gibi ortak alanlarını işgal ve kiraya vermek suretiyle kullandıkları gerekçesiyle ecrimisil isteminde bulunmuş, davalılar sıfat, görev ve esas yönünden bu isteme karşı çıkmışlar, mahkemece davacının aktif taraf sıfatı bulunmadığından davanın reddine ilişkin verilen karar Yargıtay 3. HD’nin 23.09.2010 tarih ve 2010/11687-14839 E-K sayılı ilamı ile, davacının taraf ehliyeti bulunduğu gerekçesiyle bozulmuş, hükmüne uyulan bozma ilamı sonrası mahkemece 60.000 TL ecrimisilin davalı K. G.’dan, 15.000 TL ecrimisilin de davalı M.. Ş..’den alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Somut olayda çözümlenmesi gereken ilk konu; mahkemenin görevli olup olmadığı, ikinci konu ise ilk bozma ilamında göreve ilişkin bir hususa değinilmemesi nedeniyle HMK’nun 23/2 maddesi gereğince davanın görev yönünden kesinleşip kesinleşmediğidir.
6100 sayılı HMK’nun göreve ilişkin 2. maddesinde malvarılğı haklarına ilişkin davalarda görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemesi olduğu belirtilmiş, sulh hukuk mahkemelerinin görevine ilişkin 4. Maddenin 1-ç) hükmünde de;” Bu kanun ile diğer kanunların, sulh hukuk mahkemesi veya sulh hukuk hakiminin görevlendirdiği davaları,” sulh hukuk mahkemesinin sonuçlandıracağı düzenlemesine yer verilmiştir.
634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu’nun göreve ilişkin Ek 1. maddesinde; ” Bu Kanunun uygulanmasından doğacak her türlü anlaşmazlık sulh mahkemelerinde çözümlenir.” düzenlemesi yer almaktadır. Anılan kanun hükümlerinde kat mülkiyetinden kaynaklanan uyuşmazlıkların neler olduğu tek tek sayılmamıştır. Ancak kanunun kapsamının tayininde doktrinde ve yargısal içtihatlarda bazı ölçütler getirilmiştir. Bunlar, davacının kat maliki olması, davalının kat maliki olması ve uyuşmazlık konusu yerin taşınmazın ortak alanı olmasıdır. Somut olayda davanın tarafları kat maliki, işgal edilen ve kiraya verilen yerlerin de ortak alan olduğu konusunda uyuşmazlık yoktur. Hemen belirtmek gerekir ki, aynı kanunun 18. maddesinde “Kat malikleri, gerek bağımsız bölümlerini, gerek eklentileri ve ortak yerleri kullanırken doğruluk kaidelerine uymak, özellikle birbirini rahatsız etmemek, birbirinin haklarını çiğnememek ve yönetim planı hükümlerine uymakla, karşılıklı olarak yükümlüdürler.” düzenlemesi de yer almaktadır. Kat maliki tarafından ortak yerlerin kendi nam ve hesabına işgal ve kiraya verilmesinin, madde hükmü kapsamındaki ortak yerlerin kullanımının doğruluk ve birbirinin haklarını çiğnememe kaidelerine aykırılık oluşturacağı tartışmasızdır. Ortak alana anılan şekilde elatılması halinde 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu uygulanmak suretiyle uyuşmazlığın çözümlenmesi yoluna gidilmesine rağmen elatmanın sonucu olarak ortaya çıkan işgal tazminatı niteliğindeki ecrimisil talebini bu kanun kapsamı dışında saymanın hiçbir yasal dayanağı bulunmamaktadır.
Şu halde, dava konusu olay 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunundan kaynaklandığından aynı kanunun Ek 1. maddesindeki özel düzenleme gereği davaya bakma görevi sulh hukuk mahkemesine aittir.
Davanın görev yönünden kesinleşip kesinleşmediği ve bu anlamda mahkemece görevsizlik kararı verilip verilemeyeceği hususularına gelince; konunun düzenlendiği HMK’nun 23/2 madde hükmünde açıkça “..kanun yolu incelemesi sonunda kesinleşen göreve ve yetkiye ilişkin kararlar, davaya ondan sonra bakacak mahkemeyi bağlar.” ifadesi yer almıştır. Bu düzenlemeye göre kesinleşen ve mahkemeyi bağlayacak olan kararın “görev veya yetki” yönünden verilmiş olması şarttır. Somut olayda bozma ilamına konu edilen karar göreve ilişkin değil taraf sıfatına ilişkindir. Görev hususunun temyiz dairesince hiç değerlendirilmemiş olması zımni bir görevlilik kararı niteliğinde sayılamaz. Zira usul hükümlerinde kıyas yolu yoktur. Davanın açıldığı asliye hukuk mahkemesi HMK’nun 2,4, 114/1-c ve 115. ve Kat Mülkiyeti Kanunu’nun ek 1.maddesi gereğince görevsizlik kararı vermesi gerekirken esas yönünden hüküm kurulmasının doğru olmadığı , hükmün görev yönünden bozulması gerektiği kanaatinde olduğumuzdan sayın çoğunluğun esas yönünden inceleme yapmak suretiyle onama görüşüne katılmıyoruz.