Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2014/3902 E. 2015/3348 K. 05.03.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/3902
KARAR NO : 2015/3348
KARAR TARİHİ : 05.03.2015

Taraflar arasında birleştirilerek görülen tapu iptali ve tescil, tenkis davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili ile birleşen davanın davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istemli temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakiminin raporu okundu, açıklamaları dinlendi, duruşma isteği değerden reddedilip, gereği görüşülüp düşünüldü;

-KARAR-
Asıl ve birleşen dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, mümkün olmaz ise tenkis isteklerine ilişkindir.
Davacı ile birleşen dava davacısı, miras bırakanları S..K..’a ait 151 ada 40 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespiti sırasında davalı adına tespitinin yapıldığını, kadastro tutanağı incelendiğinde; miras bırakanın 2000 yılında satış suretiyle davalıya devrettiği belirtilmek suretiyle tespitinin yapıldığını, temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu, öte yandan kanuni miras haklarının da zedelendiğini ileri sürerek, tapu iptal ve tescile, mümkün olmadığı takdirde tenkise karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı, iddiaların doğru olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, çekişme konusu taşınmazın kadastro öncesi tapuda kayıtlı olmaması sebebi ile menkul mal niteliğinde olduğu ve mirasbırakan tarafından bağış yapılmış olsa dahi, bağış aktinin resmi şekilde yapılmasının şart olmadığı, bu nedenle muvazaa iddiasının dinlenmeyeceği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Hemen belirtmek gerekir ki; hangi yargılama usulü uygulanırsa uygulansın tarafların yargılamada sözlü olarak görüş ve değerlendirmelerini ifade etmeleri özel bir önem taşımaktadır. Yazılı Yargılama usulünde de tarafların hükümden önce son kez mahkeme huzurunda sözlü değerlendirme yapıp, açıklamada bulunmaları, doğru bir karar verilmesi bakımından önemlidir.
Bu ilkeler, 1086 Sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun (HUMK) 376 ve 377. maddesi ile 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 184. ve 186. maddelerinde yapılan düzenlemelerle hüküm altına alınmıştır.
HMK’nin 184/2. maddesinde açıkça; mahkemenin tarafların tahkikatın tümü hakkındaki açıklamalarından sonra, tahkikatı gerektiren bir husus kalmadığını görürse, tahkikatın bittiğini, taraflara tefhim edeceği, yine aynı Kanunun 186. maddesi hükmü ile de; mahkemenin tahkikatın bitiminden sonra sözlü yargılama ve hüküm için tayin olacak gün ve saatte mahkemede hazır bulunmalarını sağlamak amacıyla iki tarafı davet edeceği, taraflara çıkartılacak davetiyede, belirlenen gün ve saatte mahkeme de hazır bulunmadıkları takdirde yokluklarında hüküm verileceği hususunu bildireceği, mahkemenin sözlü yargılamada tarafların son sözlerini sorarak hükmünü vereceği düzenlenmiş olup, anılan düzenlemeler emredici niteliktedir.
Somut olaya gelince, mahkemece sözkonusu ilkeler dikkate alınmadan, yargılama sonunda tahkikatın bittiği tefhim edilmeden ve sözlü yargılama aşamasını uygulayıp taraflara son sözleri sorulmadan sonuca gidilmiş olması doğru değildir.
Hâl böyle olunca, 6100 sayılı HMK’nin 184/2. maddesi hükmü gereğince tahkikatın bittiği tefhim edildikten sonra taraflara sözlü yargılama için duruşmanın başka bir güne bakılmasını isteyip istemediklerinin sorulması, talep halinde başka bir gün tayin edilmesi; başka bir duruşma gününü istememeleri halinde sözlü yargılama aşamasına geçilerek aynı Kanunun 186. maddesi gereğince taraflara sözlü yargılamada beyanda bulunma hakkı verilerek son sözlerinin sorulması, ondan sonra hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması isabetsizdir.
Davacı ve birleşen davanın davacısı vekilinin temyiz itirazları belirtilen nedenle yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma sebebine göre diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yerolmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 05.03.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.