Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2014/2630 E. 2014/6100 K. 20.03.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/2630
KARAR NO : 2014/6100
KARAR TARİHİ : 20.03.2014

ESAS NO : 2014/2630
KARAR NO : 2014/6100
MAHKEMESİ : ANTALYA 4. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 08/06/2012
NUMARASI : 2011/366-2012/204

Taraflar arasında görülen elatmanın önlenmesi ve eski hale getirme davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kabulüne ilişkin olarak verilen karar davacı, davalı ve ihbar olunan tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi İlknur Acar’ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

-KARAR-

Dava; çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve eski hale getirme istemine ilişkin olup, mahkemece; davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davacı, davalı ve ihbar olunan şirket tarafından temyiz edilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; dava konusu 213 parsel sayılı taşınmazın 23/07/1990 tarihinde davacı A.. C.. adına satış yoluyla tescil edildiği, taşınmaz tapu kaydının beyanlar hanesinde “orman şerhi ” bulunduğu, komşu 105 ada, 2 parsel sayılı taşınmazın ise Hazine adına kayıtlı olduğu, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından 2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanunu uyarınca davalı F. T. T. Y. AŞ.’ye 49 yıllığına üst hakkı tanındığı ve üst hakkının tapu kaydına işlendiği, anılan şirketin otel işletmeciliği yaptığı, yargılama sırasında da üst hakkı sahibi davalı şirketin bu hakkını 24/09/2010 tarihinde dava dışı N. İ. T. P. D. P. Ü. T.AŞ.’ye devrettiği, bunun üzerine davanın anılan şirkete ihbar edildiği, eksiğin tamamlatılması yoluyla getirtilen Antalya 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/341 Esas, 2012/295 karar sayılı dava dosyasında davacı Orman Genel Müdürlüğü tarafından davalılar A.. C.. aleyhine 213 parsel sayılı taşınmazın kesinleşen orman sınırları içerisinde kaldığını ileri sürülerek açılan davada yetkisizlik kararı verildiği, bu kararın kesinleştiği anlaşılmaktadır.
Davacı 28/11/2005 tarihli dava dilekçesinde; kayden maliki bulunduğu 213 parsel sayılı taşınmazın bitişiğindeki 105 ada, 2 parsel sayılı taşınmazda davalının otel işletmeciğili yaptığı, taşınmazının bir kısımını otopark olarak düzenlemek suretiyle kullandığı ileri sürerek eldeki davayı açmış, yargılama sırasında 18/07/2008 tarihli usulüne uygun olarak harçlandırdığı dilekçesinde; kayden maliki bulunduğu taşınmazın davalının otelinin giriş kapısının önünde kaldığını, kullanımının önlenmesi halinde otele giriş çıkışının imkansız hale geleceğini, eski hale getirme isteminin bu nedenle yersiz olduğunu, davalı tarafından işgal edilen kısmın ifrazı halinde kalan kısmın ekonomik değer ifade etmeyeceğini belirterek taşınmazın tamamının bedelinin ödenmesi isteminde bulunarak davasını ıslah etmiş, mahkemece; davacının kayden maliki bulunduğu 105 ada, 2 parsele 27.11/2007 havaleli krokili raporda 146.89 m² yüzölçümündeki alana elatmanın önlenmesine, müdahale edilen alanın eski hale getirilmesine, ıslah talebinin kısmen kabulü ile eski hale getirme bedeli olarak 500,00 TL.’nin ıslah tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Hemen belirtilmelidir ki; Hukuk Uusul Muhakemeleri Kanunu’nun (HUMK) 83 ve takip eden maddeleri (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Usul Kanunu’nun 176. maddesi ve devamı ) ile özellikle 04.02.1948 tarih, 10-3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere, dava açıldıktan sonra sebebinde, konusunda, delillerde ve diğer hususlarda usule ilişkin işlemlerin ıslah yoluyla düzeltilmesi mümkündür. Kaldı ki, HUMK’nun 185. maddesinin 2.bendi de (6100 sayılı 141/2. bendi) davacının karşı tarafın rızası olmaksızın ıslah yoluyla davasının mahiyetini tebdil edebileceğini kabul etmiştir.
O halde, davacının başlangıçta elatmanın önlenmesi ve eski hale getirme olarak açtığı davasını, usulüne uygun yöntemle harçlandırmak suretiyle “müdahale edilen bölümün bedelinin tazminine dönüştürüldüğüne” başka bir ifadeyle iradesini tazminat isteği olarak ortaya koyduğuna göre davacının davasını kâmilen ıslah ettiğinin kabulü gerekir.
Oysa somut olayda, davanın tazminat isteği olarak değerlendirilmesi gerekirken, mahkemece yukarıda değinilen yasal düzenlemeler gözetilmeksizin elatmanın önlenmesi, eski hale getirme ve eski hale getirme bedeli ile ilgili ileri sürülen hususlar değerlendirilerek işin esası bakımından dava karara bağlanmıştır.
Öyle ise, mahkemece kurulan hükmün yasal olduğunu söyleyebilme olanağı yoktur.
Diğer taraftan bilindiği üzere; dava açıldıktan sonrada sınırlayıcı bir neden bulunmadığı takdirde dava konusu malın veya hakkın üçüncü kişilere devredilebilmesi tasarruf serbestisi kuralının bir gereği, hak sahibi veya malik olmanın da doğal bir sonucudur. Usul Hukukumuzda da ayrık durumlar dışında dava konusu mal veya hakkın davanın devamı sırasında devredilebileceği kabul edilmiş, 1086 sayılı HUMK.’nun l86. ve 6100 sayılı Yasanın 125. maddesinde dava konusunun taraflarca üçüncü kişiye devir ve temliki halinde yapılacak usulü işlemler düzenlenmiştir. 186. madde hükmüne göre iki taraftan biri dava konusunu (müddeabihi) bir başkasına temlik ettiği takdirde diğer taraf seçim hakkını kullanmakta dilerse temlik eden ile olan davasını takipten vazgeçerek davayı devralan kişiye yöneltmekte, dilerse davasına temlik eden kişi hakkında tazminat davası olarak devam edebilmektedir.
Özellikle; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Yasasının 125.maddesi, dava konusunun davacı tarafından üçüncü kişiye devredilmesi halinde devralan kişinin hukuk gereği davacı sıfatı ve buna bağlı olarak dava takip yetkisi kazanacağı ve davanın yeni davacı ile süreceği esasını getirmiştir.
Ne var ki; somut olayda dava konusu taşınmazda üst hakkı tanınan davalı şirketin, yargılama sırasında üst hakkını N. İ. T. P. D. P. Ü. Tic. AŞ.ye devretmesi karşısında HMK’nın 125. maddesindeki düzenleme gözetilerek davanın anılan şirkete yöneltilmesi gerekirken ihbar edilmekle yetinilmesi de isabetli değildir.
Hal böyle olunca; davaya konu 213 parsel sayılı taşınmaz hakkında Orman İşletme Müdürlüğü tarafından açılan tapu iptal ve tescil davasının sonuçlanması beklenerek mülkiyet uyuşmazlığının çözümlenmesi, anılan dava sonucunda davacının halen malik olması halinde HMK’nın 125. maddesi uyarınca yukarıda değinilen usulü eksikliklerin giderilmesi, ondan sonra işin esası hakkında ıslah doğrultusunda bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere kurulan hüküm açıklanan gerekçelerle bozulmalıdır.
Kabule göre; hükümle birlikte eski hale getirme isteğinin zaten kabulüne karar verildiği halde, eski haline getirilmesi için gerekli olan giderlerin eski hale getirme kararının infazını ve infaz aşamasını ilgilendirdiği hususu gözardı edilerek anılan giderlerin davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş olması doğru değildir.
Davacı, davalı ve ihbar olunan şirketin temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 20.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.