Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2014/2483 E. 2015/2939 K. 26.02.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/2483
KARAR NO : 2015/2939
KARAR TARİHİ : 26.02.2015

MAHKEMESİ : DİGOR ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 28/05/2013
NUMARASI : 2006/61-2013/30
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, tenkis davası sonunda, yerel mahkemece tapu iptal davasının reddine, tenkis isteminin kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davacı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi …………. raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

-KARAR-
Dava, tapu iptali ve tescil, mümkün olmadığı takdirde tenkis isteğine ilişkindir.
Davacı, miras bırakanı Eyüp Ertem’in 104 ada 51, 119, 103 ada 5, 108 ada 2 ve 104 ada 5 parsel sayılı taşınmazlarını satış yolu ile davalı mirasçıya devrettiğini, muvazaalı olan bu satış sözleşmesi ile mahfuz hissesinin aşıldığını, gerçekte bağış niteliğinde olan bu muvazaalı satış sözleşmesi sonucu tapu kayıtlarının iptali için dava açma gereği hasıl olduğunu, öte yandan yine muristen kalan 150 adet küçükbaş hayan, 15 adet büyükbaş hayvan, 10 ton ot, 20 ton samana davalı tarafından el konulduğunu, tüm bu nedenlerle tapu kayıtlarının iptaline, ot, saman ve hayvanlar yönünden miras hükümlerinin uygulanarak mahfuz hissesine düşün payının verilmesine karar verilmesini istemiş, yargılama sırasında 15.05.2007 havale tarihli ıslah talebi konulu dilekçe ile; taşınmazların temlikinin muvazaalı olması sebebi ile miras payı oranında iptal ve tescile, mümkün olmadığı takdirde tenkise karar verilmesini talep ettiğini bildirmiş, yine yargılama sırasında ot ve samana ilişkin talebinden feragat ettiğini beyan etmiştir.
Davalı, iddiaların doğru olmadığını, davaya konu 104 ada 5 nolu parseli mirasbırakanın değil annesinin devrettiğini, mirasbırakanın tüm bakımını kendisinin yaptığını, murisin ihtiyaçlarını karşılamak için taşınmazları sattığını, belirtilen hayvan, ot ve saman miktarının abartılı olduğunu, kaldı ki onların da kendisine ait olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; mirasbırakan Eyüp Ertek’in 104 ada 51, 119, 103 ada 5 ve 108 ada 2 parsel sayılı taşınmazlarını 13.05.2005 tarihinde satış suretiyle davalı oğluna temlik ettiği, çekişmeye konu 104 ada 5 nolu parseli ise dava dışı Emine Ertek’in davalıya devrettiği, mirasbırakanın 15.09.2006 tarihinde öldüğü, geride mirasçı olarak; davacı ve davalı taraf olarak davada yeralan çocukları ile dava dışı eşi ve 10 çocuğunun kaldığı anlaşılmaktadır.
Mahkemece, davaya konu 104 ada 5 nolu parseli annesinin davalıya temlik ettiği, diğer taşınmazlar yönünden ise miras bırakanın saklı pay kurallarını etkisiz kılmak amacı ile satış yaptığının ispatlanamadığı gerekçesi ile tapu iptal davasının reddine, tenkis talebinin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
./..
Hemen belirtmek gerekir ki; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 26. ve 33. (1086 sayılı HUMK’nin 74 ve 76. md.) maddelerinde düzenlendiği üzere davada vakıaları bildirmek taraflara; bildirilen vakıalara göre hukuki sebepleri belirlemek ve buna uygun yasa hükümlerini uygulamak hakime yüklenen bir görevdir.
Somut olayda, dava dilekçesinin içeriği ve iddianın ileri sürülüş biçiminden ve özellikle davacı vekilinin 15.05.2007 havale tarihli dilekçe içeriğinden; davada öncelikle muris muvazaası hukuksal nedenine dayanıldığı anlaşılmaktadır.
Uygulamada ve öğretide “muris muvazaası” olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunun 706., Türk Borçlar Kanunun 237. (Borçlar Kanunun 213.) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Ne var ki somut olayda; davacının ilk isteği olan muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteği bakımından bir değerlendirme yapılmış değildir.
Hal böyle olunca, yukarıda açıklanan ilke ve olgular doğrultusunda davacı tarafın öncelikli talebi olan muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteği bakımından değerlendirme yapılması ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile terditli tenkis isteğinin incelenmek suretiyle sonuca gidilmiş olması doğru değildir.
Kabul tarzı itibariyle de;
Bilindiği üzere; hükmün gerekçesi, davada tespit edilen maddi vakıalar ile hüküm fıkrası arasında bir köprü vazifesi görür. Hakim; hükmünü dayandırdığı hukuk kurallarını ve hükmünü niçin bunlara dayandırdığını gerekçesi ile ortaya koyar. Yargıtay, bir hükmün hukuka uygun olup olmadığını ancak gerekçe sayesinde anlayabilir. Taraflarda ancak gerekçe sayesinde tatmin olurlar.
../…
Somut olayda da; mahkemece, gerekçeli kararda; ”miras bırakanın saklı pay kurallarını etkisiz kılmak amacı ile satış yaptığını ispat edemediğinden tapu iptaline yönelik davanın reddedildiği” belirtttiği halde, ”miras bırakanın yapmış olduğu çekişme konusu kazandırmalarla davacının saklı payını tecavüz ettiği” gerekçesi ile de tenkis isteğinin kabulüne karar verererek, gerekçesinde kendi içinde çelişkiye düşmüş olması da doğru değildir.
Davacının temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 26.02.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.