Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2014/22431 E. 2017/2769 K. 22.05.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/22431
KARAR NO : 2017/2769
KARAR TARİHİ : 22.05.2017

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen el atmanın önlenmesi-yıkım davası sonunda yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hâkimi …’un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

-KARAR-

Dava, çaplı taşınmaza el atmanın önlenmesi ve yıkım isteklerine ilişkindir.
Davacı; kayden maliki olduğu 407 parsel sayılı taşınmaza davalının bina inşaa etmek suretiyle tecavüzde bulunduğunu, ihtara rağmen sonuç alınamadığını ileri sürerek davalının haksız el atmasının önlenmesine ve yapının yıkımına karar verilmesini istemiştir.
Davalı; 17 yıldan beri oturduğu evin babasına ait olup, arsanın ise davalı tarafından 2011 yılında satın alındığını, arsanın evinin bitişiğinde olması nedeniyle öncelikle kendisinin hak sahibi olması gerekirken davalıya satıldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; dava konusu taşınmaz üzerinde bulunan yapının yıkım bedelinin, el atılan kısmın değerinin çok üzerinde olması nedeniyle yıkımın uygun olmayacağı, el atılan kısmın bedelinin de davacı tarafından talep edilmediği ve davalının kötüniyetli olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bilindiği üzere; Türk Medeni Kanunu’nun 683. maddesinde “Bir şeye malik olan kimse hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir. Malik, malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabileceği gibi, her türlü haksız elatmanın önlenmesini de dava edebilir” şeklinde mülkiyet hakkının içeriği belirlenmiştir.
Öte yandan, elatma olgusu bir haksız fiil olup, taşınmaza fiilen müdahale eden aleyhine elatmanın önlenmesi davası açılabileceği kuşkusuzdur.
Somut olaya gelince; her ne kadar davacının kayden maliki olduğu 407 parsele davalının kullanımındaki evi tecavüzlü olduğu iddia edilmiş ve fen bilirkişi raporuna göre de tecavüzün varlığı tesbit edilmiş ise de davalı evin babasına ait olduğunu ve 17 yıldır kendi kullanımında bulunduğunu savunulmuş olup bu taşkın yapının ana nüvesinin hangi parsel üzerinde kaldığı saptanmamıştır.
Hâl böyle olunca; davalının kullandığı evin öncelikle ana nüvesinin hangi parsel üzerinde kaldığının saptanarak, mevcut kayıtlara göre sabit nokta ve koordinatlar esas alınarak yapılacak ölçüm sonucu davacı parseline tecavüz bulunup bulunmadığının açıkça tespit edilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir.
Kabule göre de; davacının dayandığı aplikasyon krokisi üzerinden ölçüm yapılmak suretiyle düzenlenen bilirkişi raporuna itibar edilerek karar verilmesi de isabetli olmamıştır.
Davacının temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 22.05.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.