Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2014/22109 E. 2017/2598 K. 15.05.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/22109
KARAR NO : 2017/2598
KARAR TARİHİ : 15.05.2017

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülenelatmanın önlenmesi, ecrimisil, eşya bedeli davası sonunda, yerel mahkemece davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davacı ve davalı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi …’nun raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

-KARAR-

Dava çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi, ecrimisil ve eşya bedelinin tahsiline ilişkindir.
Davacı, davalı ile boşanmadan önce ikamet ettikleri ve paydaş oldukları 3 nolu bağımsız bölümü, boşanma sonrası davalının bizzat kullanıp, kendi kullanımına izin vermediğini, 13.12.2011 tarihinde ihtarname keşide ettiğini, ileri sürerek; ihtarnamenin tebliğinden itibaren aylık 500 TL ecrimisilin tahsilini ve dava dilekçesinin ekinde dökümünü yaptığı eşyanın kendisine teslimini veya değeri olan 11.522,50 TL’nin tahsili isteğinde bulunmuştur.
Davalı, davacının taşınmazı kullanımına engel olmadığını, davalının eşyasını teslim aldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, ecrimisil istemi bakımından davanın kabulune karar verilmiş, ancak eşyanın teslimi ve müdahalenin önlenmesi yönünden hüküm kurulmamış, 19.02.2014 tarihli tashih şerhi ile kısa karar ‘’davanın kısmen kabul kısmen reddi ile fazlaya ilişkin talebin reddine’’ şeklinde tashihen düzeltilmiş, karar, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Bilindiği üzere; tarafların tüm delilleri toplanıp, tetkik edildikten, son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakimin, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun (HUMK) 388, 6100 s. Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 298. maddesi uyarınca kararı gerekçesi ile birlikte (tam olarak) yazması ve hüküm sonucunu HUMK’nun 389., yine HMK’nin 297/2. maddesinde öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır.
Ne var ki, uygulamada HUMK’nun 381.maddesinin son fıkrasının HMK’nin 294.maddesinin getirdiği imkândan faydalanarak bazı zorunlu nedenlerle sadece hükmün sonucu tutanağa geçirilip tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır.
İşte bu gibi hallerde, tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara daha sonra yazılan gerekçeli kararın uygun olması zorunludur. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak yoktur. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasanın 141. maddesi ile HMK’nin yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum oluşturur. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama yargı, yargıç ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz.
Hal böyle olunca, 6100 Sayılı HMK’nun 304 ve 305. maddelerinin açık hükmü uyarınca (1086 Sayılı HUMK 455,459. md.) hükmün tashih veya tavzih yolu ile değiştirilmesinin mümkün olmadığı anlaşıldığına göre, tashih şerhi kararının da usul ve yasaya uygun olduğu söylenemez.
Ayrıca; 1086 Sayılı …nun 388. maddesi ve 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 Sayılı …nun 297. maddesi hükmün kapsamını belirlemiş olup; mahkemece, taleplerden her biri hakkında hüküm kurulması zorunludur.
O halde, değinilen ilke ve yasa hükümleri gözardı edilerek kısa karara çelişkili olarak gerekçeli karar yazılması ayrıca eşyanın teslimi ve müdahalenin men’i hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmemiş olması da doğru değildir.
Davalı vekilinin temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün yukarıda açıklanan nedenden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.’nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 15.05.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.