Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2014/21961 E. 2017/2300 K. 04.05.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/21961
KARAR NO : 2017/2300
KARAR TARİHİ : 04.05.2017

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi …’in raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

-KARAR-

Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali-tescil isteğine ilişkindir.
Getirtilen kayıt ve belgelerden, dava konusu 88 parsel sayılı taşınmazın mirasbırakan … adına kayıtlı iken, 07.11.1977 tarihli resmi akitte davalı oğlu Mahmut’a satış yoluyla devredildiği; mirasbırakanın 08.09.1990 tarihinde ölümüyle, geride mirasçıları olarak oğlu …, kızları M…ve 2001 yılında ölen oğlu …’tan ötürü gelini … ile torunları …’ın kaldığı görülmektedir.
Davacılar olan mirasbırakanın gelini … ile torunları …, murisleri …’in maliki olduğu 88 parsel sayılı taşınmazını mirasçılarından mal kaçırmak amacıyla davalı oğlu … muvazaalı biçimde devrettiğini ileri sürerek taşınmazın tapu kaydının miras payları oranında iptali ile adlarına tesciline karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı …, satışın gerçek olduğunu belirtip davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddianın ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Ne var ki, yapılan araştırmanın hükme yeterli bulunduğunu söyleyebilme olanağı yoktur.
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide “muris muvazaası” olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu’nun(TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu’nun(TBK) 237. (Borçlar Kanunu’nun 213.) ve Tapu Kanunu’nun(TK) 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün, diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olayda; yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde bir araştırma yapılmamış, murisin başkaca mal varlığı bulunup bulunmadığı, taşınmaz satmasını gerektiren haklı ve geçerli bir nedeninin olup olmadığı hususları üzerinde durulmamış, keşif yapılmak suretiyle dava konusu taşınmazın satış tarihindeki gerçek değeri tespit edilmemiştir.
Hal böyle olunca; yukarıda değinilen ilke ve olgular çerçevesinde araştırma yapılarak tüm delillerin değerlendirilmesi ve murisin satış tarihindeki gerçek iradesi açıklığa kavuşturularak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ile yetinilip yazılı biçimde hüküm kurulması isabetsizdir.
Davacıların temyiz itirazı açıklanan nedenden ötürü yerindedir. Kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 04.05.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.