YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/21903
KARAR NO : 2017/2529
KARAR TARİHİ : 11.05.2017
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen gaiplik, tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi … ‘nin raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, 5737 sayılı Yasanın 17.maddesine dayalı olarak açılan gaiplik ve tapu iptali-tescil isteklerine ilişkindir.
Davacı vekili, 195 ada 8 parsel sayılı taşınmazın tamamının verasette iştirak halinde … çocukları …, … adlarına kayıtlı olduğunu, taşınmazın on yıldır kayyım ile idare edildiğini ileri sürerek, 5737 sayılı Vakıflar Kanunu’nun 17. maddesi gereğince gaiplik, tapu iptali ile taşınmazın …Vakfı adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddianın ispatlandığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; tapu kaydının beyanlar hanesinde “bahçeli ahşap ev, …Vakfı” şerhi olan dava konusu 8 parsel sayılı taşınmazın tamamının 31.03.1953 tarihinde kadastro tespiti sonucu …mirasçıları … adlarına elbirliği mülkiyet halinde tescil edildiği, 04.03.2003 tarihinde adı geçen kişilere davalının kayyım tayin edildiği, davacı idarenin 5737 sayılı Yasanın 17. maddesindeki koşulların oluştuğu ileri sürülerek, anılan paylar yönünden vakıf adına tescil talebinde bulunduğu anlaşılmaktadır.
Bilindiği gibi; kayyımın kayıt maliki yerine geçip onu temsil etme yetkisini haiz olup, onun aleyhine açılan davanın da görülebilir olduğu kuşkusuzdur.
Hemen belirtilmelidir ki, 5737 sayılı Yasa’nın 17. maddesinde; “Tasarruf edenlerin veya maliklerin mirasçı bırakmadan ölümleri, kaybolmaları, terk veya mübadil gibi durumlara düşmeleri halinde icareteynli ve mukataalı taşınmaz malların mülkiyeti vakfı adına tescil edilir.” hükmüne yer verilmiş olup, anılan koşulların varlığının tespiti halinde taşınmazın vakfına döneceği kuşkusuzdur.
O halde, bir taşınmazın vakfı adına tescil edilebilmesi, mutasarrıfının mirasçı bırakmadan öldüğünün ya da kaçak yitik olduğunun belirlenmesine bağlıdır.
Ne var ki, mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin yukarıda açıklanan yasal düzenleme ve ilkeler ile birlikte değerlendirildiğinde hüküm vermeye elverişli olduğunu söyleyebilme imkanı yoktur. Şöyle ki; kayyım tayinine ilişkin dosya içerisinde bulunan dava konusu taşınmaza ait kadastro tutanak ve ekleri ile … 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1949/857 Esas, 1949/828 Karar sayılı 25.11.1949 tarihli veraset ilamından kayıt maliklerinin nüfus kayıtlarının bulunduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca, … Defterdarlığı Milli Emlak Müdürlüğünün Üsküdar Tapu Sicil Muhafızlığına hitaben yazdığı 01.03.1950 tarihli yazıda da kayıt maliklerinin nüfus kayıtlarının olduğu belirtilmektedir.
Hal böyle olunca, kayıt maliklerinin mirasçısı bulunup bulunmadığının yukarıda değinilen nüfus kayıtları da gözetilmek suretiyle Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü nezdinde araştırılması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik soruşturma ile yetinilip yazılı olduğu üzere hüküm kurulması isabetsizdir.
Davalının temyiz itirazı açıklanan nedenden ötürü yerindedir. Kabulüyle, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 11.05.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.