Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2014/21244 E. 2015/3776 K. 18.03.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/21244
KARAR NO : 2015/3776
KARAR TARİHİ : 18.03.2015

MAHKEMESİ : KARATAŞ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 25/04/2006
NUMARASI : 2004/97-2006/70
Taraflar arasında görülen paydaşlar arasında el atmanın önlenmesi ve ecrimisil davası sonunda, yerel mahkemece, davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi S…… Ö……..’in raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü.

KARAR
Dava, paydaşlar arasında el atmanın önlenmesi ve ecrimisil isteğine ilişkindir.
Davacılar, kayden paydaş oldukları 350 parsel sayılı taşınmazı davalıların uzun süreden beri işgal ettiklerini, davalı M.. K..’ya keşide edilen 09.09.2002 tarihli ihtarnameye rağmen tecavüzüne devam ettiğini, hatta davalı Mustafa’nın aleyhlerine usulsüz icra takibi yaparak haksız ve kötüniyetli olarak 350 parsel sayılı taşınmazı ele geçirmek istediğini, taşınmaz için Karataş Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2003/70 E. sayılı dosyası ile tapu iptal ve tescil davası açıldığını ileri sürerek, el atmanın önlenmesi ve ecrimisil isteminde bulunmuşlardır.
Davalı, kendisinin de paydaş olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, el atmanın önlenmesi davasının kabulüne, ecrimisil isteminin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; çekişme konusu 350 parsel sayılı taşınmazda davacılar ve davalı ile dava dışı kişilerin paydaş oldukları, sonrasında 350 parsel sayılı taşınmazın toplulaştırma işlemine tabi tutularak 124 ada 1 parsel sayılı taşınmazın davacı Ramazan, 126 ada 3 parsel sayılı taşınmazın davacılar ve davalı adına, 152 ada 7 parsel sayılı taşınmazın ise davalı adına 18.04.2014 tarihinde tescil edildiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman isteyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay içtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre, payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya ortaklığın satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir.
./..
Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir.
Bilindiği üzere 4721 s. Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 706, 6098 s. Türk Borçlar Kanununun (TBK) 237, Tapu Kanununun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Ne var ki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak (fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya ortaklığın satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, “ahde vefa” kuralının yanında TMK’nin 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pek çok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır.
O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planının olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, TMK’nin müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir.
Somut olaya gelince; mahkemece yukarıdaki ilkeler çerçevesinde inceleme ve araştırma yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur. Mahallinde yapılan keşif sonucunda alınan teknik bilirkişi raporunda tüm paydaşların taşınmazda hangi bölümleri kullandıklarının görterilmediği de görülmektedir.
Hal böyle olunca, yukarıda belirlenen ilkeler çerçevesinde inceleme ve araştırma yapılması, davaya konu 350 parsel sayılı taşınmazın karar tarihinden sonra toplulaştırma işlemine tabi tutulduğu anlaşılmakla, yeni oluşan durum da değerlendirilerek, mahallinde tekrar keşif yapılarak hasıl olacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Davalının temyiz itirazları bu sebeple yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma sebebine göre yargılama giderleri ve vekalet ücretine yönelik temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 18.03.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.