Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2014/20646 E. 2017/1775 K. 06.04.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/20646
KARAR NO : 2017/1775
KARAR TARİHİ : 06.04.2017

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen elatmanın önlenmesi davası sonunda, yerel mahkemece davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı … tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi …’un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

-KARAR-
Dava, el atmanın önlenmesi isteğine ilişkindir.
Davacı, paydaşı olduğu 4 ve 19 parsel sayılı taşınmazlardan yararlanmasına engel olan davalı paydaşların elatmalarının önlenmesine karar verilmesini istemişlerdir.
Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece davanın reddine ilişkin verilen karar, Dairece …”Paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, M.K.nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir. Somut olayda; tanık beyanlarından da anlaşıldığı üzere, taşınmazların tamamının davalı … tarafından kullanıldığı, davacının taşınmazlarda kullandığı herhangi bir yer bulunmadığı sabittir.Hal böyle olunca; davalı … yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir…”gerekçesiyle bozulmuş, mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda, davalı … yönünden davanın kabulüne, davalı … yönünden ise bozma öncesi verilen karar kesinleşmiş olduğundan karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillere göre; davalı …’ın çekişme konusu taşınmazı kullandığı ve intifadan men şartının gerçekleştiği gözetilerek davalı … yönünden el atmanın önlenmesine karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur. Davalının bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerinde değildir, reddine.
Öte yandan Hukuk Mukameleri Kanunu 297. maddesi uyarınca hükümde taleplerden her biri hakkında verilen hükümle,taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 14.05.2014, 2013/9-1989 Esas, 2014/657 Kararı da aynı yöndedir.
Yerel mahkeme kararı, bozma kararı ile birlikte ortadan kalkıp hukuki geçerliliğini yitirmekte olup, bozulan karar sonraki kararın eki niteliğinde değildir. Bu nedenle bozma kararına uyulduktan sonra kurulacak yeni hüküm HMK’nun 297 maddesine uygun olarak oluşturulmalıdır. Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 05.10.2011 gün ve 2011/20-607 E.-604 K. 10.10.2012 gün ve 2012/9-851 E., 2012/705 K. sayılı kararlarında da aynı ilkeler vurgulanmıştır.
Hâl böyle olunca; yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda, davalı … hakkında yeniden hüküm kurularak vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin infazda tereddüt yaratmayacak şekilde belirlenmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davalının bu yöne değinen temyiz itirazı açıklanan nedenlerden ötürü yerindedir. Kabulüyle, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 06.04.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.