Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2014/19956 E. 2017/2814 K. 23.05.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/19956
KARAR NO : 2017/2814
KARAR TARİHİ : 23.05.2017

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 23.05.2017 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat … ile temyiz edilenler vekili Avukat … geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:

-KARAR-

Dava, hukuki ehliyetsizlik, muris muvazaası hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil isteklerine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakan kardeşi …’un 861 ada 34 parsel sayılı taşınmazdaki ½ payını 8.11.2004 tarihinde satış suretiyle davalıya temlik ettiğini ancak işlem tarihinde temyiz kudretinin olmadığını, ayrıca murisin iradesinin sakatlanarak aslında bağış yapıldığı halde işlemin satış gösterildiğini, temlikin muvazaalı olduğunu ileri sürerek, tapu iptali ve tescile karar verilmesini istemiştir.
Davalı, iddiaların doğru olmadığını, murisinin işlem tarihinde ayırt etme gücüne sahip olup, hukuki işlem ehliyetinin bulunduğunu, dava konusu taşınmazda ½ payın çıplak mülkiyetinin 11.000-TL bedelle temlikinin gerçek satış işlemi olduğunu, satış bedelinin de ödendiğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar Dairece, öncelikle ehliyetsizlik hukuksal nedeni yönünden gerekli araştırmanın yapılması, sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle bozulmuş, mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda çekişme konusu payın temlikinin gerçekte bağışlama niteliğinde olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, mirasbırakan…’un kayden paydaşı olduğu çekişme konusu 86 ada 134 parsel sayılı taşınmazdaki ½ payını intifa hakkını üzerinde bırakıp, çıplak mülkiyetini 08.11.2004 tarihinde satış suretiyle davalıya temlik ettiği, 1930 doğumlu murisin 16.10.2006 tarihinde öldüğü, geriye mirasçı olarak davacı kardeşi …’nin kaldığı, başkaca mirasçının bulunmadığı, bozma kararı sonrası … Kurumundan alınan 26.04.2013 tarihli raporda işlem tarihinde murisin hukuki işlem ehliyetinin bulunduğu anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide “muris muvazaası” olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve 0l.04.1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Bilindiği ve Türk Medeni Kanunu’nun 6.maddesinde düzenlendiği üzere “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olayların varlığını ispatla yükümlüdür.” Yine 6100 sayılı HMK’nun 190/1.maddesi gereğince “ispat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.
Somut olayda, özellikle davacının oğlu dışında dinlenen davacı tanıkları, temlikin mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla yapıldığı hususunda bir beyanda bulunmamışlar, aksine davalı tanıkları davalının savunmalarını destekler nitelikte beyanda bulunmuşlardır. Dosya kapsamında mirasbırakanın davacıdan mal kaçırmasını gerektirecek bir sebebin ortaya konulamadığı saptanmış olup, HMK’nun 190, TMK’nun 6. maddeleri uyarınca davacının muvazaa iddiasını kanıtlayamadığı, bir başka ifade ile temlikin gerçek satış olduğu sonucuna varılmaktadır.
Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken delillerin taktirinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Davalının temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 02.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 1.480.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 23.05.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.