YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/18979
KARAR NO : 2015/4607
KARAR TARİHİ : 01.04.2015
MAHKEMESİ : SULH HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen tapu kaydında düzeltim davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, tapu kaydında kimlik bilgilerinin düzeltilmesi isteğine ilişkin olup, 6100 sayılı HMK’nun yürürlüğü zamanında açılmıştır.
Davalı Tapu Müdürlüğü,davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece,davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü, davalı vekili temyiz etmiştir.
Bilindiği üzere, taşınmazların, kadastro tespiti ya da tapuya tescili sırasında mülkiyet hakkı sahibinin adı, soyadı, baba adı gibi kimlik bilgilerinin kayda eksik ya da hatalı işlenmesi, kayıt düzeltme davalarının kaynağını oluşturur. Bu tür davalarda kimlik bilgileri düzeltilirken, taşınmaz malikinin değişmemesi, diğer bir anlatımla mülkiyet aktarımına neden olunmaması gerekir.
Bu tür işler, 6100 sayılı HMK’nin 382/9-ç maddesi gereğince çekişmesiz yargı usulüne göre sulh hukuk mahkemesinde ve taşınmazın aynına ilişkin bulunduğundan, aynı Kanunun 12. maddesi uyarınca taşınmazın bulunduğu yer mahkemesinde görülür.
Tapuda kayıt düzeltilmesi ve tespit taleplerini, tapu maliki ile mirasçıları isteyebilir.
Bunun yanı sıra, 01.01.2002 tarihinde yürürlüğe giren Türk Medeni Kanununun 702. maddesinin son fıkrası gereğince ortaklardan her birinin topluluğa giren hakların korunmasını sağlayabileceği ve bu korumadan bütün ortakların yararlanabileceği öngörüldüğünden elbirliği mülkiyetinde, ortaklardan her hangi biri de tek başına tapuda murisin kimlik bilgileri ilgili olarak düzeltme isteyebilir. Ayrıca bu işlerin, bir başka dava nedeniyle verilen yetkiye dayanılarak açılması da mümkündür. Böyle bir yetki verildiğinde yetkiye dayanarak talep eden kişinin aktif dava ehliyeti vardır.
HMK’nin geçici birinci maddesi gereğince “Bu Kanunun yargı yolu ve göreve ilişkin hükümleri, Kanunun yürürlüğe girmesinden önceki tarihte açılmış olan davalarda uygulanmayacağından” kanunun yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden sonra yapılan taleplerin tapu müdürlüğüne ilgili sıfatıyla yöneltilerek yapılması gerekir.
Bu tür işlerde mahkemece sağlıklı bir inceleme yapılmalı ve kayıt maliki ile ismi düzeltilecek kişinin aynı kişi olduğu kuşkuya yer vermeyecek şekilde saptanmalıdır. Bu saptama yapılırken de aşağıda açıklanan yöntem izlenmelidir:
1- Kimlik bilgilerinde düzeltme yapılması veya tespiti istenen dava konusu taşınmazların tapu kayıtları (ilk tesis ve tedavülleriyle) ve kadastro tutanakları (tespit ve tescile esas alınan tüm dayanak belgeleriyle) ayrıca taşınmazlar kadastrodan sonra edinilmişse buna ilişkin tüm belgeler ile birlikte getirtilmelidir.
2- Nüfus müdürlüğünden, dava konusu taşınmazların tapu kayıtlarında malik olarak görünen kişi ile aynı kimlik bilgilerine sahip bir başka kişi veya kişilerin nüfus kayıtlarının bulunup bulunmadığı araştırılmalı, mevcut ise bu kişi veya kişiler duruşmaya çağrılarak telep konusu taşınmazlarda mülkiyet hakkı iddiaları bulunup bulunmadığı kendilerinden sorulmalı, kaydı düzeltilecek kişilerin nüfus kayıtları, tapu kayıtları ve dayanakları ile bağlantı kurulacak şekilde incelenmelidir.
3- Taşınmazın bulunduğu yerleşim yerinde zabıta aracılığı ile kayıt maliki ile aynı ismi taşıyan başka kişi veya kişilerin bulunup bulunmadığı da araştırılmalıdır.
4- İstem konusunda tanıklar dinlenmelidir.
5- Tüm bu araştırmalar sonucu hâlâ kesin bir kanaat oluşmamış ise mahallinde keşif yapılarak; tanıklar ve varsa tespit bilirkişileri taşınmaz başında dinlenmelidir.
Açıklanan bu hususlar çerçevesinde yapılacak inceleme ve araştırma sonucu, tapu ve nüfus bilgileri arasında bağlantı ve tutarlılık sağlandığında talebin kabulü yoluna gidilmelidir.
Talebin niteliği gereğince, yargılama harcı ve vekâlet ücreti maktu olarak belirlenmelidir.
Tapu müdürlüğü ilgili sıfatıyla yasal hasım olduğundan yargılama giderlerinden (ve yargılama giderlerinden olan vekalet ücretinden) sorumlu tutulmamalıdır.
Bu ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında; davacının, murisi Mehmet oğlu A. G.’ın paydaşı olduğu dava konusu .. ada,.. parsel sayılı taşınmazın tapu kaydında murisin “G.” olan soyisminin yazılı olmadığını ileri sürerek, tapu kaydının nüfus kimlik bilgilerine uygun olarak düzeltilmesi isteği ile eldeki davayı açtığı; anılan taşınmazın öncesini teşkil 185 nolu kadastral parselin tapu kaydına istinaden 1939 yılında M. oğlu A. adına tespit edildiği, nüfus kaydına göre, davacının murisi M. oğlu 1.7.1900 doğumlu A. G.’ın 15.10.1986 tarihinde öldüğü, keşifte dinlenen yerel bilirkişilerin dava konusu taşınmazın davacının babası M. oğlu A.ye ait olduğunu bildiklerini, başka M. oğlu A.isimli kişinin olduğunu duymadıklarını söyledikleri, yapılan zabıta araştırmasının ise yeterli olmadığı, dosyada başkaca davacının iddiasını kanıtlar bilgi ve belgenin de bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca; yukarıda açıklanan ilke ve olgularda gözetilmek suretiyle, tapu kayıt maliklerinden M.oğlu A.isimli kişi veya kişilerin kaydının bulunup bulunmadığının nüfus müdürlüğünden sorulması, varsa sağ ise kendisi, ölü ise mirasçılarının ilgili sıfatıyla dinlenmesi, mahallinde yeniden keşif yapılıp tanıklar ve yerel bilirkişilerin taşınmaz başında beyanlarının alınması, dava konusu 11123 ada, 6 ( eski 185 ) parsel sayılı taşınmazın kayıt maliklerinden M. oğlu A.’nin davacının murisi M. oğlu A. G. ile aynı kişi olup olmadığının kuşkuya yer vermeyecek şekilde saptanması, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Davalı vekilinin temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 01.04.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.