YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/189
KARAR NO : 2014/15486
KARAR TARİHİ : 13.10.2014
MAHKEMESİ : EREĞLİ(KONYA) 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 28/11/2013
NUMARASI : 2013/274-2013/621
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar, davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ….raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
KARAR
Dava, ehliyetsizlik ve hile hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptal ve tescil talebine ilişkin olup, mahkemece davanın reddine dair verilen karar, Dairece; “…davada, ehliyet sizlik yanında hile hukuksal nedenine de dayanıldığı halde, mahkemece bu konuda araştırma ve inceleme yapılmamıştır.… Hal böyle olunca, hile iddiası yönünden yukarıda değinilen ilkeler gözetilmek suretiyle araştırma ve inceleme yapılması, toplanan ve toplanacak olan deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, noksan soruşturmayla yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir” gerekçesiyle bozulmuş, mahkemece bozma ilamına uyularak davanın reddine karar verilmiştir.
Hemen belirtilmelidir ki, bozmaya uyulmakla tarafları yararına usuli kazanılmış haklar doğar. Bu durumda mahkemece yapılacak iş, bozmada işaret edilen ilkeler doğrultusunda inceleme yapılarak davanın sonuca bağlanmasından ibarettir.
Ne var ki; mahkemece bozma kararına uyulmasına rağmen bozma gereklerinin tam olarak yerine getirildiğini söyleyebilme olanağı yoktur.
Öte yandan, hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Hilenin öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, itiraz yahut dava yoluyla da kullanılabilir.
Somut olaya gelince; dava konusu taşınmazın 27/01/2006 tarihli işlemle davalıya satış suretiyle temlik edildiği, eldeki davanın 18/11/2008 tarihinde açıldığı, davalı tarafından hakdüşürücü sürenin geçtiği savunmasında bulunulduğu görülmüştür.
Öncelikle hile iddiasının, hak düşürücü süre içerisinde ileri sürülüp sürülmediğinin araştırılması ve irdelenmesi gerekirken, anılan husus üzerinde durulmaksızın işin esası bakımından hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Zira bilindiği gibi, hak düşürücü sürenin mahkemece re’sen gözetilmesi gerektiği tartışmasızdır.
Hal böyle olunca; hile iddiası bakımından öncelikle davanın hakdüşürücü süre içerisinde açılıp açılmadığı yönünde tarafların bildirecekleri tüm delillerin toplanması, süresinde açıldığının anlaşılması halinde işin esasına girilerek taraf tanıklarının bozma ilamı doğrultusunda tekrar dinlenmesi, toplanan ve toplanacak deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik soruşturma ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Davacının temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 13.10.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.