Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2014/16884 E. 2015/938 K. 22.01.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/16884
KARAR NO : 2015/938
KARAR TARİHİ : 22.01.2015

MAHKEMESİ : İSTANBUL 13. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 24/06/2014
NUMARASI : 2013/447-2014/312
Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, kayden paydaşı olduğu 605 ada, 2 parsel sayılı taşınmazı hiçbir akdi ve kanuni sebebe dayanmaksızın ikametgah ve bahçe olarak kullanmak suretiyle davalının işgal ettiğini, gönderilen ecrimisil ihbarnamesine rağmen herhangi bir ödeme yapılmadığını ileri sürerek ecrimisil istemiştir.
Davalı, dava konusu taşınmazda kendi payını kullandığını, davacıya ait yerin boş olduğunu belirtip davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davalının payından daha az yer kullandığı, davacının yararlanmasına engel olunduğuna dair bir delil de bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi ………….’ın raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.

-KARAR-

Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve özellikle tarafların paydaş olduğu dava konusu taşınmazda davacının payına karşılık bir bölümü çekişmesiz olarak kullandığı saptanmak suretiyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru olduğuna göre; davacının temyiz itirazı yerinde değildir. Reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı 2.50.-TL. bakiye onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 22.01.2015 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi. (Muhalif)

-KARŞI OY-
Dava, paydaşlar arasında ecrimisil isteklerine ilişkindir.
Mahkemece, davalının payından az yer kullandığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 605 ada 2 parsel sayılı taşınmazın tapuda paylı olarak davacı, davalı ve dava dışı kişiler adına kayıtlı olduğu anlaşılmaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki, paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini ve payına isabet eden ecrimisili her zaman isteyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine bu davayı açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı davanın dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay içtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre, payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya ortaklığın satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir.
Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir.
Bilindiği üzere 4721 s. Türk Medeni Kanunun (TMK) 706, 6098 s. Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 237, Tapu Kanunu’nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Ne var ki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak (fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya ortaklığın satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, “ahde vefa” kuralının yanında TMK’nin 2.maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pek çok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır.
O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi ve ecrimisil davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planının olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, TMK’nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir. Dairemizin ve Hukuk Genel Kurulunun kökleşmiş kararlarıda bu doğrultudadır.
Somut olaya yukarıdaki ilkeler çerçevesinde bakıldığında, mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin yeterli olduğundan söz edilemez. Davaya konu taşınmazın fiilen paydaşlar arasında taksim edilip edilmediği, edilmemiş ise davacı idarenin taşınmaz üzerinde kullandığı yada kullanabileceği bir yer bulunup bulunmadığı hususlarının araştırılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken mahkemece eksik inceleme ve yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş olması doğru olmadığı gibi daire çoğunluğu tarafından hükmün araştırmaya yönelik bozulmasına karar verilmesi gerekirken onanmasına karar verilmiş olması doğru değildir. Bu nedenlerle çoğunluk görüşüne katılmıyorum.