Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2014/15973 E. 2016/10481 K. 22.11.2016 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/15973
KARAR NO : 2016/10481
KARAR TARİHİ : 22.11.2016

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ-TESCİL

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 22.11.2016 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat … ile diğer temyiz edenler vekili Avukat … geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:

-KARAR-

Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, davalılar ile ortak mirasbırakan babası…’nın maliki olduğu kök 719 ve 541 parsel sayılı taşınmazları, kız çocuklarından mal kaçırmak amacıyla 19/01/1972 tarihinde intifa hakkını üzerinde tutarak oğulları olan davalılar …, … ve … ile ölü oğlu …’a satış göstermek suretiyle devrettiğini, …’nın ölümü ile çekişmeli taşınmazların mirasçıları olan bir kısım davalılara intikal ettiğini, yapılan tüm temliklerin muvazaalı olduğunu ileri sürerek çekişmeli taşınmazların davalılar adına olan tapu kayıtlarının iptali ile miras payı oranında adına tescilini istemiştir.
Davalılar, devir tarihinde muris…’nın herhangi bir gelirinin bulunmadığını, kardeşleri olan…’ın hasta olması nedeniyle murisin paraya ihtiyaç duyduğunu, kök 719 ve 541 sayılı parselleri bedelini ödemek suretiyle satın aldıklarını, yine…’ın tedavi masraflarını da karşılamaya çalıştıklarını, temlik tarihinde alım güçlerinin bulunduğunu, satış bedelleri yanında kardeşleri…’ın tedavi masrafları ile murislerinin ölünceye kadar ihtiyaçlarını karşıladıklarını, devir için gerekli semenin illa ki para olmasının gerekmediğini bildirip davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davalıların, murisler … ve … ile kardeşleri olan…’ı ölünceye kadar bakıp gözettikleri, satış bedelinin mutlaka para olmasının şart olmadığını gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; muris…’nın 05/05/2008 tarihinde, diğer muris …’nın da 06/06/2007 tarihinde öldükleri, geriye mirasçı olarak çocukları olan davacı …, davalılar…, … ve … ile kendilerinden önce ölen oğulları …’in mirasçıları davalılar …, …, …., … ve … ile dava dışı çocukları … … … ve …’yı bıraktıkları, muris…’nın çekişme konusu 541 ve 719 parsel sayılı taşınmazları 24/01/1972 tarihininde aynı akitle erkek çocukları olan …, …, … ve…’a belirli paylarla satış yoluyla temlik ettiği, aynı gün davalı …’in her iki taşınmazdaki payının bir kısmını kardeşi olan… …’ya satış yoluyla temlik ettiği, ancak…’ın 1976 yılında ölümü üzerine çekişmeli taşınmazlardaki payının murisler …
ve … … çiftine 06/06/1991 tarihinde intikal ettiği, bunun üzerine mirasbırakanlar … ve …’nın her iki taşınmazda intikal eden paylarını 08/05/1992 tarihinde aynı akitle erkek çocukları olan …, … ve … ile dava dışı mirasçı olmayan…’a belirli paylarla satış yoluyla temlik ettikleri, dava dışı …’ın da temlik aldığı payı aynı gün satış yoluyla davalı …’e temlik ettiği kayden sabittir.
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide “muris muvazaası” olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu’nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu’nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince; yukarıda açıklanan ilkeler ve özetlenen dosya kapsamından muris…’nın kız çocuklarından mal kaçırmak amacıyla maliki olduğu 541 ve 719 parsel sayılı taşınmazları satış göstermek suretiyle erkek çocuklarına temlik ettiği, davalı …’in erkek kardeşi olan…’ın da pay alması için aynı gün payının bir kısmını kardeşi…’a devrettiği, ancak…’ın beklenmedik ölümü üzerine kendisine devredilen payların mirasbırakanlara geri döndürüldüğü, mirasbırakanların çekişmeli taşınmazlardaki paylarını yine sadece erkek çocuklarına devretmesinin kız çocuklarından mal kaçırma amaçlarını gösterdiği açıktır. Nitekim mahkemece kararın gerekçe kısmında temliklerin şeklen muvazaalı olduğu kabul edilmiştir.
Hâl böyle olunca, yapılan temliklerin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu gözetilerek davanın kabul edilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir.
Davacının temyiz itirazı yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine sair hususların incelenmesine şimdilik yer olmadığına, 21.12.2015 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden taraflardan davacı vekili için 1.350.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin diğer temyiz eden davalılardan alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 22.11.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.