Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2014/1507 E. 2015/11369 K. 06.10.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/1507
KARAR NO : 2015/11369
KARAR TARİHİ : 06.10.2015

MAHKEMESİ : İSTANBUL ANADOLU 16. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 12/09/2013
NUMARASI : 2011/171-2013/371
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar davalılar vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 06.10.2015 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz edenler vekili Avukat ………..ile diğer temyiz eden vekili Avukat ……….. geldiler duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ……………..tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece; davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; çekişme konusu 66 parsel sayılı taşınmazdaki 8 numaralı bağımsız bölümün tarafların kök mirasbırakanı İsgahi adına kayıtlı iken, 03.10.1996 tarihli resmi akitle ½ paylarla davalı A….. ve diğer davalıların mirasbırakanı …………’e satış suretiyle temlik edildiği, ……..’in de 28.01.2010 tarihinde ölümüyle adına kayıtlı payın mirasçıları olan davalılar ….., ……….. ve ………….’ya intikal ettiği, davacının kök mirasbırakan İsgahi tarafından oğlu ………. ve kızı ……….’e satış suretiyle yapılan temlikin muvazaalı ve mal kaçırma amaçlı olduğunu ileri sürerek, çekişme konusu bağımsız bölümün tapu kaydının iptali ile kendisi ve tüm mirasçılar adına tescili istemiyle eldeki davayı açtığı anlaşılmaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki; dava dilekçesinin içeriği ve iddianın ileri sürülüş biçimine göre; dava terekeye iade istekli olarak açılmıştır.
Bilindiği üzere; elbirliği (İştirak) halinde mülkiyet, yasa veya yasada belirtilen sözleşmeler uyarınca aralarında ortaklık bağı bulunan kişilerin, bu ortaklık nedeniyle bir mala veya hakka birlikte malik olma durumudur.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 701. ila 703. maddelerinde düzenlenen bu tür mülkiyetin (ortaklığın) tüzel kişiliği olmadığı gibi eşya üzerinde ortaklardan her birinin doğrudan doğruya bir hakkı da yoktur. Mülkiyet bir bütün olarak ortaklardan tümüne aittir. Başka bir anlatımla ortaklık tasfiye oluncaya kadar ortaklardan birinin ayrı mal veya hak sahipliği bulunmayıp, hak sahibi ortaklıktır. Değinilen mülkiyet türünde malikler mülkiyet payları ayrılmadığından paydaş değil, ortaktır. Bu kural, TMK’nin 701. maddesinde (…Kanun ve kanunda öngörülen sözleşmeler uyarınca oluşan topluluk dolayısıyla mallara birlikte malik olanların mülkiyeti, elbirliği mülkiyetidir. Elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp her birinin hakkı, ortaklığa giren malların tamamına yaygındır.) biçiminde açıklanmıştır. Elbirliği (İştirak) halinde mülkiyetin bu özelliği itibariyle ortaklar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmaktadır. Şayet yasa veya elbirliği (iştirak) halinde mülkiyeti oluşturan anlaşmada ortaklık adına hareket etme yetkisinin kime ait olacağı belirtilmemişse, ortaklığın tasfiyesini isteme hakkı dışındaki tüm işlemlerde ortakların (iştirakçilerin) oybirliğiyle karar almaları ve birlikte hareket etmeleri zorunluluğu vardır.
TMK’nin 702/2. maddesi bu yönde açık hüküm getirmiştir. Ancak, açıklanan kural yargısal uygulamada kısmen yumuşatılmış bir ortağın tek başına dava açabileceği, ne var ki, davaya devam edebilmesi için öteki ortakların olurlarının (onaylarının) alınması veya miras şirketine atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerektiği kabul edilmiştir (11.10.1982 tarihli 1982/3-2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı). Nitekim bu görüş bilimsel alanda da aynen benimsenmiştir.
Somut olayda, elbirliği (iştirak) halinde mülkiyet söz konusu olup, dava dışı ortak bulunmaktadır.
Hâl böyle olunca, davaya katılmayan ortak ………………………. (………………)’nun olurunun alınması ya da miras şirketine TMK’nin 640. m. uyarınca atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerekirken, davanın görülebilirlik koşulu gözardı edilerek yazılı olduğu üzere davanın esası hakkında hüküm kurulması doğru olmadığı gibi, dava dışı mirasçı …………… (………) tarafından açılan İstanbul Anadolu 17.(Kadıköy 4.) Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2011/157 Esas sayılı dava ile eldeki dava dosyasının birleştirilmesi hususunun düşünülmemesi de isabetsizdir.
Davalıların temyiz itirazı açıklanan yönler itibariyle yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü ((6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer hususların incelenmesine şimdilik yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 31.12.2014 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden taraflardan davalılar vekili için 1.100.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin diğer temyiz edenden alınmasına, 06.10.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.