Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2014/14792 E. 2016/10177 K. 08.11.2016 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/14792
KARAR NO : 2016/10177
KARAR TARİHİ : 08.11.2016

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL, TAZMİNAT

Taraflar arasında görülen tapu iptal ve tescil olmadığı takdirde tazminat davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar Rıfat ve Hüseyin vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 08.11.2016 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz edenler vekili Avukat gelmedi temyiz edilen vekili Avukat …, davalı … geldiler duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin ve asilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi …’ın tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:

-KARAR-

Dava, ehliyetsizlik hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil, olmadığı takdirde tazminat isteklerine ilişkindir.
Davacı, miras bırakanı …’in nörolojik hastalıklar geçirerek hukuki işlem ehliyetini kaybetmesine rağmen maliki olduğu 489 parsel sayılı taşınmazı oğlu olan davalı …’e satış yoluyla devrettiğini, murisin işlem tarihinde fiil ehliyetinin bulunmadığını, davalı …’ın da hakkında açılacak davalardan kurtulmak amacıyla çekişmeli taşınmazı bacanağı olan diğer davalı …’a muvazaalı olarak devrettiğini, davalı …’in kötü niyetli olduğunu ileri sürerek çekişmeli 489 parsel sayılı taşınmazın davalı adına olan tapu kaydının iptali ile muris … mirasçıları adına tescilini, tapu iptal ve tescil talebi kabul edilmediği takdirde 20.000,00 TL tazminatın davalılardan alınarak kendisine verilmesini istemiş, 14/03/2011 tarihli dilekçesi ile kardeşi …’in davaya dahil edilmesini istemiştir.
Davalılar … ve … mirasbırakan …’e vekâleten oğlu …’ten çekişmeli taşınmazın müvekkili … tarafından satın alındığını, vekâletname ve satış tarihinde murisin fiil ehliyetinin bulunduğunu, murisin temlik tarihinde ilçe tarım kredi kooperatifinin yönetim kurulu başkanı olması ve bir çok işleme katılmasının ehliyetli olduğuna delil teşkil edeceğini bildirip davanın reddini savunmuşlardır.
Dahili davalı …, yargılama sırasında, davayı kabul ettiğini, muris….’den aldığı vekalet ile çekişme konusu 489 sayılı parselin ½ payını davalı …’a bedel almaksızın devrettiğini, murisin temlik tarihinde fiil ehliyetinin olmadığını bildiği hâlde davalı …’ın talebi üzerine devir işlemini yaptığını bildirmiştir.
Mahkemece, Adli Tıp Kurumu Başkanlığı 4. İhtisas Dairesi’nin 09/10/2013 tarihli raporu ile murisin temlik tarihinde fiil ehliyetinin bulunmadığının tespit edildiği gerekçesiyle davanın kabulü ile çekişmeli taşınmazın davalı … adına olan tapu kaydının iptali ile murisin mirasçıları adına tesciline karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delilerden; mirasbırakan …’in 07/01/2007 tarihinde ölümü ile geriye mirasçı olarak çocukları olan dava dışı…, …,… ile davalı …’i ve kendisinden önce ölen oğlu….’in çocukları davacı … ile dahili davalı … ve dava dışı ….’i bıraktığı, murisin maliki olduğu 489 parsel sayılı taşınmazdaki ½ payını vekil … aracılığıyla 02/11/2005 tarihinde davalı …’e satış sureti ile temlik ettiği, davalı …’ın da anılan ½ payı 03/02/2011 tarihinde mirasçı olmayan diğer davalı …’a satış yoluyla temlik ettiği, Adli Tıp Kurumu Başkanlığı 4. İhtisas Dairesi’nin 09/10/2013 tarihli raporu uyarınca murisin temlik tarihi olan 02/11/2005 tarihinde fiil ehliyetini haiz olmadığının tespit edildiği kayden sabittir.
İddianın içeriği ve ileri sürülüş biçimine göre; davada, tapu iptal ve tescil isteği yönünden ehliyetsizlik hukuksal nedenine dayanıldığı, terekeye iade isteği ile eldeki davanın açıldığı, davaya konu 489 parsel sayılı taşınmazın ½ pay kayıt maliki olan davalı …’ın mirasçı olmayıp üçüncü kişi konumunda bulunduğu, terekenin elbirliği mülkiyetine tabi olduğu açıktır.
Bilindiği üzere, elbirliği (iştirak) halinde mülkiyet, yasa veya yasada belirtilen sözleşmeler uyarınca aralarında ortaklık bağı bulunan kişilerin, bu ortaklık nedeniyle bir mala veya hakka birlikte malik olma durumudur.
Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 701.-703. maddelerinde düzenlenen bu tür mülkiyetin (ortaklığın) tüzel kişiliği olmadığı gibi eşya üzerinde ortaklardan her birinin doğrudan doğruya bir hakkı da yoktur. Mülkiyet bir bütün olarak ortaklardan tümüne aittir. Başka bir anlatımla ortaklık tasfiye oluncaya kadar ortaklardan birinin ayrı mal veya hak sahipliği bulunmayıp, hak sahibi ortaklıktır. Değinilen mülkiyet türünde malikler mülkiyet payları ayrılmadığından paydaş değil, ortaktır. Bu kural, TMK’nin 701. maddesinde (… Kanun ve kanunda öngörülen sözleşmeler uyarınca oluşan topluluk dolayısıyla mallara birlikte malik olanların mülkiyeti, elbirliği mülkiyetidir. Elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp her birinin hakkı, ortaklığa giren malların tamamına yaygındır.) biçiminde açıklanmıştır. Elbirliği (iştirak) halinde mülkiyetin bu özelliği itibariyle ortaklar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmaktadır. Şayet yasa veya elbirliği (iştirak) halinde mülkiyeti oluşturan anlaşmada ortaklık adına hareket etme yetkisinin kime ait olacağı belirtilmemişse, ortaklığın tasfiyesini isteme hakkı dışındaki tüm işlemlerde ortakların (iştirakçilerin) oybirliği ile karar almaları ve birlikte hareket etmeleri zorunluluğu vardır.
TMK’nin 702/2. maddesi bu yönde açık hüküm getirmiştir. Ancak, açıklanan kural yargısal uygulamada kısmen yumuşatılmış bir ortağın tek başına dava açabileceği, ne varki, davaya devam edebilmesi için öteki ortakların olurlarının alınması veya miras şirketine atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerektiği kabul edilmiştir. (ll.l0.982 tarihli l982/3-2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı) Nitekim bu görüş bilimsel alanda da aynen benimsenmiştir.
Somut olayda, davanın mirasçı olmayan üçüncü kişiye karşı terekeye döndürme istemli olarak ehliyetsizlik hukuksal nedenine dayanılarak açıldığı ve dava dışı mirasçıların bulunduğu gözetilmeksizin karar verildiği anlaşılmıştır.
Hâl böyle olunca, mirasbırakan …’in ölüm tarihi itibariyle terekesinin elbirliği mülkiyetine tabi olduğu ve davaya katılmayan mirasçılarının bulunduğu gözetilerek, davaya katılmayan ortakların olurlarının alınması yada miras şirketine TMK’nın 640. maddesi uyarınca atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerekirken, davanın görülebilirlik koşulu gözardı edilerek yazılı şekilde karar verilmiş olması isabetsizdir.
Davalılar … ve….’in temyiz itirazı açıklanan nedenden ötürü yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre, diğer temyiz nedenlerinin incelenmesine şimdilik yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 08.11.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.