Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2014/14787 E. 2016/10176 K. 08.11.2016 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/14787
KARAR NO : 2016/10176
KARAR TARİHİ : 08.11.2016

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 08.11.2016 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz edenler vekili Avukat … ile temyiz edilenler vekili Avukat … … geldiler duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:

-KARAR-

Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil ile tazminat isteklerine ilişkindir.
Davacılar, ortak miras bırakanları …’ın ilk eşi…’nin çocukları olduklarını, muris …’in maliki olduğu kök 117, 121 ve 152 parsel sayılı taşınmazlardaki 13/32 payını mirasçılarından mal kaçırmak amacıyla ikinci eşi …’dan olma davalı …’a 26/08/1980 tarihinde, yine maliki olduğu 155 parsel sayılı taşınmazdaki 1/2 payını aynı amaçla ikinci eşinden olma daval…’a 1971 yılında satış yoluyla temlik ettiğini, davalı …’ın çekişmeli 117, 121 ve 152 parsel sayılı taşınmazlardaki ve davalı …’ın da çekişmeli 155 parsel sayılı taşınmazdaki payını murisin ikinci eşi…’dan olma diğer davalılar ile paylaştığını, paylaşma amacıyla yapılan temliklerin de muvazaalı olduğunu ileri sürerek, davalılar adına olan tapu kayıtlarının iptali ile miras payı oranında adlarına tapuya tescilini, iyiniyetli üçüncü kişilere devredilen taşınmazlar yönünden ise toplamda 10.000,00 TL tazminatın davalılardan alınmasını istemişlerdir.
Davalılar, öncelikle davanın derdestlik nedeniyle reddini, aksi takdirde; üçüncü kişilere devredilen taşınmazlar yönünden tazminat isteğinin zaman aşımına uğradığını, murisin ilk eşinden olma çocuklarına 24 dönüm kadar taşınmaz bıraktığı gibi davacıların da miras payını para olarak aldıklarını, murisin denkleştirme amacıyla çekişmeli taşınmazları kendilerine bıraktığını, temlik tarihinden 33 yıl ve murisin ölümünden 16 yıl geçtikten sonra eldeki davanın açılmasının hakkın kötüye kullanılması olduğunu bildirip davanın usulden ve esastan reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, temlik tarihinden itibaren en az 33 yıl ve murisin ölümünden itibaren 15 yıl geçtikten sonra eldeki davanın açılmasının hakkın kötüye kullanılması olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; muris …’ın maliki olduğu 117, 121 ve 152 parsel sayılı taşınmazlardaki 13/32 payını 26/08/1980 tarihinde ikinci eşi…’dan olma davalı oğlu …’a satış suretiyle temlik ettiği, davacıların murisleri olduğunu iddia ettiği ….oğlu…’in de 155 parsel sayılı taşınmazdaki 1/2 payını 27/12/1971 tarihinde dava dışı…’a satış suretiyle temlik ettiği, murisin 22/05/1998 tarihinde öldüğü, eldeki davanın ise 04/07/2013 tarihinde açıldığı kayden sabittir.
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide “muris muvazaası” olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nispi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu’nun 706., Türk Borçlar Kanunu’nun 237. (Borçlar Kanunu’nun 213.) ve Tapu Kanunu’nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Diğer taraftan, miras bırakanın 01.04.1974 tarihli ve ½ sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı çerçevesinde iradesinin tartışmaya yer bırakmayacak şekilde açıklığa kavuşturulması ve muvazaa ile illetli olduğunun saptanması halinde zamanaşımı hükümlerine tabi olmayacağı gözetilmek suretiyle bir karar verilmesi gerekmektedir.
Somut olayda, yukarıda açıklanan ilke ve olguları kapsar biçimde bir araştırma ve incelemenin yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur.
Şöyle ki, taraflarca ileri sürülen hiç bir delil toplanmadan yazılı şekilde karar verilmiştir.
Hâl böyle olunca; mahkemece, yukarıdaki açıklanan ilke ve olgular doğrultusunda gerekli araştırma ve incelemenin yapılması, dava konusu taşınmazların temlikine ilişkin resmi senetlerin istenilmesi, dava konusu taşınmazların satış tarihindeki gerçek değerlerinin ne olduğunun, satış bedeli ile gerçek değer arasında fark bulunup bulunmadığının tespit edilmesi, tarafların bildirdiği tanıkların dinlenerek muris muvazaası iddiasına yönelik bilgilerinin alınması, soruşturmanın eksiksiz tamamlanması, murisin yaptığı temliklerdeki gerçek iradesinin ne olduğunun kuşkuya yer bırakmayacak şekilde ortaya konulması, muvazaa ile illetli olduğunun saptanması hâlinde hak düşürücü ve zamanaşımı hükümlerine tâbi olmayacağı gözetilmek suretiyle, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir.
Davacılar vekilinin temyiz itirazı yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 21.12.2015 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz edenler vekili için 1.350.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenlerden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 08.11.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.