Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2014/12739 E. 2015/14052 K. 03.12.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/12739
KARAR NO : 2015/14052
KARAR TARİHİ : 03.12.2015

MAHKEMESİ : ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen elatmanın önlenmesi,ecrimisil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi … … ‘ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

-KARAR-

Dava, elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakan … …’a ait 32788 ada 7 parsel sayılı taşınmazı davalı mirasçının 2005 yılından itibaren haksız biçimde kullandığını ileri sürerek elatmanın önlenmesi ve 10.000,00 TL ecrimisilin yasal faizi ile tahsilini istemiş, yargılama sırasında ıslah ile, 11.140,00 TL ecrimisil talep ettiğini bildirmiş, dairenin bozma ilamından sonra yapılan yargılamada, 10.02.20014 tarihli dilekçesi ile, elatmanın önlenmesi isteği bıkımından davayı takip etmediğini bildirmiştir.
Davalı, dava konusu taşınmazı murisin ölümünden sonra mirasçılar arasında yapılan anlaşmaya göre kullandığını, binanın ikinci katına 15.000,00 TL harcama yaptığını, davacının aynı taşınmazdaki tek katlı binayı kiraya vermek suretiyle kullandığını, intifadan menin gerçekleşmediğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar, Dairece; “dava dilekçesinde dava değerinin talep edilen ecrimisil miktarı kadar gösterildiği ve bu değer üzerinden harç yatırıldığı, elatmanın önlenmesi isteği bakımından bir değer gösterilmediği, yargılama sırasında da bu istek yönünden harcın tamamlanmadığı görülmüştür. Hemen belirtilmelidir ki; iddianın içeriği ve ileri sürülüş biçiminden davanın taşınmaz malın aynına ilişkin olduğu ve konusunu oluşturan hakkın para ile değerlendirilmesinin mümkün bulunduğu açıktır. Bu tür bir davada, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun (HUMK) 413. ve 492 sayılı Harçlar Kanununun 16.maddesi uyarınca dava değerinin elatılan yerin değeri ile talep edilen ecrimisil veya tazminatın toplamından, elatmanın önlenmesi isteğinin yanında yıkım isteği de varsa dava değeri elatılan yerin değeri ile yıkımı istenilen yapı değerinin toplamından (4.3.1953 tarih 10/2 sayılı İ.B.K.) ibaret olacağı ve belirlenen bu değer üzerinden Harçlar Kanununun 26., 27., 28., 30. ve 32. maddelerinin öngördüğü şekilde işlemlerin yerine getirileceği ve gerekli olan harcın alınacağı tartışmasızdır. Öte yandan, Harçlar Kanunu harç alınmasını veya tamamlanmasını yanların isteklerine bırakmamış; değinilen yönün mahkemece kendiliğinden (re’sen) gözetilmesini hükme bağlamıştır. 492 sayılı Kanunun 32. maddesinde ise yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemlerin yapılamayacağı vurgulanmış 30. madde hükmünde de ” … muhakeme sırasında tespit olunan değerin dava dilekçesinde bildirilen değerden fazla olduğu anlaşılırsa yalnız o celse için muhakemeye devam olunur; takip eden celseye kadar noksan değer üzerinden peşin karar ve ilam harcı tamamlanmadıkça davaya devam olunmaz. HUMK.’ nun 409. maddesinde gösterilen süre içinde dosyanın muameleye konulması noksan olan harcın ödenmesine bağlıdır.” düzenlemesine yer verilmiştir. Hal böyle olunca, elatıldığı iddia edilen taşınmazın değerinin belirlenmesi ve davacının payına karşılık kısmın değeri üzerinden, yukarıda değinilen ilkeler ve düzenlemeler gözetilmek suretiyle, harç ikmali yaptırılması, bu koşul yerine getirildiği takdirde davaya devam edilerek işin esasına girilmesi, soruşturmanın eksiksiz tamamlanması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, anılan husus gözardı edilerek yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir” gerekçesiyle bozulmuş, mahkemece bozma ilamına uyulup gereği yerine getirildikten sonra davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Çekişme konusu 32788 ada 7 parsel sayılı taşınmazın muris … … adına kayıtlı olduğu, murisin 31.03.2005 tarihinde ölümü ile davacı, davalı ve dava dışı … … …’ın mirasçı olarak kaldıkları, davanın elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteğiyle açıldığı, dava dilekçesinde sadece ecrimisil isteği bakımından değer gösterilerek harcın alındığı, Dairenin yukarıda içeriği açıklanan bozma ilamı sonrasında davacının ve davalının elatmanın önlenmesi isteği bakımından davayı takip etmediklerini bildirdikleri görülmektedir.
O hâlde, taraflarca takip edilmeyen elatmanın önlenmesi isteği bakımından 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 150. maddesi hükmü uyarınca dosyanın işlemden kaldırılması ve işlemden kaldırılma tarihinden itibaren üç ay içinde yenilenmemesi durumunda davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerektiği açıktır. Ancak, açıklanan bu husus taraflarca temyiz edilmediğinden elatmanın önlenmesi isteğinin reddine karar verilmiş olması bozma nedeni yapılmamıştır.
Diğer taraftan, hemen belirtilmelidir ki, dava konu taşınmazda taraflar paydaştırlar. Paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan her zaman payına vaki elatmanın önlenilmesini ve/veya ecrimisil isteyebilir. Elbirliği mülkiyetinde de paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine ecrimisil davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı ecrimisil davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay içtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu, kesin sonuç getiren taksim veya ortaklığın satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir.
Kural olarak, men edilmedikçe paydaşlar birbirlerinden ecrimisil isteyemezler. İntifadan men koşulunun gerçekleşmesi de, ecrimisil istenen süreden önce davacı paydaşın davaya konu taşınmazdan ya da gelirinden yararlanmak isteğinin davalı paydaşa bildirilmiş olmasına bağlıdır. Ancak, bu kuralın yerleşik yargısal uygulamalarla ortaya çıkmış bir takım istisnaları vardır. Bunlar; davaya konu taşınmazın kamu malı olması, ecrimisil istenen taşınmazın (bağ, bahçe gibi) doğal ürün veren yada (işyeri, konut gibi) kiraya verilerek hukuksal semere elde edilen yerlerden olması, paylı taşınmazı işgal eden paydaşın bu yerin tamamında hak iddiası ve diğerlerinin paydaşlığını inkar etmesi, paydaşlar arasında yapılan kullanım anlaşması sonucu her paydaşın yararlanacağı ortak taşınmaz veya bölümlerinin belirli bulunması, davacı tarafından diğer paydaşlar aleyhine daha önce bu taşınmaza ilişkin, elatmanın önlenmesi, ortaklığın giderilmesi, ecrimisil ve benzeri davalar açılması veya icra takibi yapılmış olması halleridir. Bundan ayrı, taşınmazın getirdiği ürün itibariyle de, kendiliğinden oluşan ürünler; biçilen ot, toplanan fındık, çay yahut muris tarafından kurulan işletmenin yahut, başlı başına gelir getiren işletmelerin işgali halinde intifadan men koşulunun oluşmasına gerek bulunmamaktadır.
Yine paydaşlar arasında yapılan kullanım anlaşması sonucu her paydaşın yararlanacağı ortak taşınmaz veya bölümlerinin belli bulunması durumunda, davacı paydaş tarafından davalı paydaş aleyhine bu taşınmaza ilişkin elatmanın önlenmesi, ortaklığın giderilmesi, ecrimisil ve benzeri dava açılması hallerinde yine intifadan men koşulu aranmaz.
Bu nedenle, davaya konu taşınmazlar yönünden sayılan istisnalar dışında intifadan men koşulunun gerçekleşmesi aranacak ve intifadan men koşulunun gerçekleştiği iddiası, her türlü delille kanıtlanabilecektir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 27.02.2002 gün ve 2002/3-131 E, 2002/114 K sayılı ilamı)
25.05.1938 tarih ve 29/10 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ve Yargıtay’ın aynı yoldaki yerleşmiş içtihatları uyarınca ecrimisil davaları beş yıllık zamanaşımına tabi olup bu beş yıllık süre dava tarihinden geriye doğru işlemeye başlar.
Yukarıda açıklanan ilke ve olgular ile toplanan deliller doğrultusunda somut olaya bakıldığında, dava konusu taşınmazda iki ayrı bina olduğu, kayıt maliki murisin mirasçısı olan davalının iki katlı binanın ikinci katını kullandığı, davacının ise aynı taşınmazdaki tek katlı binayı kiraya vermek suretiyle tasarruf ettiği, başka bir deyişle çekişme konusu taşınmazda payına karşılık kullandığı bir yer olduğu, davacının kiracısının evi tahliye etmesi ile anılan tek katlı binanın boş kaldığı, diğer taraftan davacının aksi yöndeki iddialarının ise kanıtlanmadığı açıktır.
Bu durumda, paylı mülkiyet üzere olan taşınmaz bakımından davacının intifadan men edildiğini, davalının anılan taşınmazın tamamını tek başına kullandığını söyleyebilme olanağı yoktur.
Hâl böyle olunca; ecrimisil isteğinin de reddine karar verilmesi gerekirken delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir.
Davalının bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun geçici 3. maddesi aracılığıyla) 1086 sayılı HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 03.12.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.