Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2014/10417 E. 2015/11829 K. 13.10.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/10417
KARAR NO : 2015/11829
KARAR TARİHİ : 13.10.2015

MAHKEMESİ : ANTALYA 4. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 15/11/2013
NUMARASI : 2012/626-2013/647
Taraflar arasında görülen elatmanın önlenmesi-yıkım-ecrimisil davası sonunda, yerel mahkemece elatmanın önlenmesi isteminin kabulüne, ecrimisil isteminin kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar vekilince yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi …………ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

-KARAR-
Dava, elatmanın önlenmesi, yıkım ve ecrimisil istemlerine ilişkindir.
Davacılar, davalılar ile paylı malik oldukları 60 parsel sayılı taşınmazın 15 yıl önce fiilen taksim edilmek suretiyle paylaşıldığını, dava konusu taşınmazda 10/340 paya (yaklaşık 5000 m²) sahip olduklarını, ancak ev ve sera olarak kullanabildikleri alanın sadece 2500 m² kadar olduğunu, kalan bölümün ise davalılar tarafından sera yapılmak suretiyle kullanıldığını, Serik 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2006/ 57 D. İş sayılı dosyası ile 700 m2 işgalin tespit edildiğini ileri sürerek, davalıya ait seranın sınırından 1,5 metre içeriye kadar olan kısmının yıkılması suretiyle davalının elatmasının önlenmesi ile 8.000,00 TL ecrimisilin tahsilini istemiştir.
Davalılar, taşınmazda paydaş olmadığı için davalılardan …………. ile ilgili husumet nedeniyle davanın reddi gerektiğini, dava konusu taşınmazla ilgili paydaşlardan Mehmet Seyrek, Yaşar Karacı ve Ş.. D.. arasında 10-15 yıl kadar önce rızai taksim yapıldığını, davalı ………’nin taksim sonucu hissesine düşen kısmı kullandığını, davacı payına müdahalenin sözkonusu olmadığını, talep edilen ecrimisilin yasal dayanağının bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Davanın reddine ilişkin verilen kararın davacılar vekili tarafından temyizi üzerine Dairece; “..davacılar tarafından temyize konu davadan önce yaptırılan Serik 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2006/57 değişik iş sayılı tespit dosyasında taksim krokisi ibraz edilmiş ise de bilirkişi raporunda taksim krokisinin uygulanma kabiliyetinin bulunmadığı belirtilmiştir. Ancak mahkemece tüm paydaşları bağlayan bir fiili kullanım biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde durulmamıştır. Hal böyle olunca yerinde uzman bilirkişilerden oluşan heyetle yeniden keşif yapılması, tüm paydaşları bağlayan fiili kullanım biçiminin oluşup oluşmadığının açıklığa kavuşturulması, fiili kullanım biçimi oluşmuş ise davacıların kullanımına bırakılan bölüme davalıların el atmalarının olup olmadığının saptanması, belirlenen bu olguların bilirkişilerin rapor ve krokilerine yansıtılması, fiili kullanım biçimi oluşmamış ise paylı mülkiyet hükümlerine göre davacıların çekişmesiz kullandığı yer olup olmadığının başka bir deyişle intifadan men olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediğinin saptanması ondan sonra bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir” gerekçesi ile bozulmuş olup, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda, elatmanın önlenmesi isteminin kabulüne, ecrimisil isteminin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Bilindiği üzere, bozmaya uyulmuş olmakla bozma gereklerinin aynen yerine getirilmesi zorunlu olup, bu durum usuli kazanılmış hakkın bir gereğidir.
Mahkemece bozma ilamının gereğinin eksiksiz olarak yerine getirildiğini söyleyebilme olanağı yoktur.
Somut olayda, bozma üzerine yapılan uygulama sonrası alınan bilirkişi raporunda çekişme konusu 60 parsel sayılı taşınmazın hali hazır haritasından, rapora ekli fiili kullanım ve uydu görüntülerinden anlaşılacağı üzere, tapu maliklerinin yollar ayrıldıktan sonra kendi aralarında rızai taksim yaptıkları, bu şekilde fiili kullanım biçiminin oluştuğu, parsel üzerinde davacılar ve davalıların kullandığı yerlerin saptandığı belirtilmiştir. Bilirkişi raporunda, tarafların taşınmazdaki paylarına tekabül eden yüzölçümü ile fiilen kullandıkları yüzölçümü karşılaştırılmak suretiyle görüş bildirilmiştir.
Ne var ki, keşif mahallinde dinlenen davacı tanıkları, davacı ve davalı tarafların taşınmazı satın aldıkları paya özgülenen yeri, satın aldıkları tarihten beri çekişmesiz olarak kullandıklarını, kullandıkları yer sınırında bir değişiklik olmadığını, eskiden beri herkesin kullandığı yerin aynı şekilde olduğunu belirtmişlerdir.
Bu durumda, davacıların kullanımına bırakılan bölüme, davalıların haksız elatmasının bulunmadığı davacıların kullandığı yer bulunduğu saptandığına göre, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve yazılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmesi doğru değildir.
Davalının temyiz itirazı açıklanan nedenlerden ötürü yerindedir. Kabulüyle, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 13.10.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.