YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/10085
KARAR NO : 2015/11383
KARAR TARİHİ : 06.10.2015
MAHKEMESİ : BOYABAT ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 18/02/2014
NUMARASI : 2011/361-2014/332
Taraflar arasında görülen tapu iptali tescil-tenkis davası sonunda, yerel mahkemece tenkis istemi yönünden davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekilince yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ……………………………….’ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal sebebine dayalı tapu iptal tescil, olmadığı takdirde tenkis istemine ilişkindir.
Davacı; ortak mirasbırakan …………….’nun tüm malvarlığı olan 37 ada 4 parsel sayılı dükkan vasıflı taşınmazı ile 158 ada 7 parsel sayılı bahçeli kagir üç dükkan ve kagir ev,ahşap odunluk,mutfak vasfındaki taşınmazlarını ve evde bulunan menkul eşyalarını ikinci eşi davalı ……….’e vasiyet ettiğini, yapılan işlemin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek tapu iptalini, olmadığı takdirde saklı payın tenkisi ile yasal faiziyle birlikte tahsilini istemiştir.
Davalı, tek taraflı ve ölüme bağlı bir tasarruf olduğu için vasiyetnamede muvazaanın sözkonusu olamayacağını, ölüme bağlı tasarrufların geçersizliğinin ancak ehliyetsizliğe, irade sakatlığına, hukuka ve ahlaka aykırılık ve şekle muhalefet gibi sebeplerle ileri sürülebileceğini, dava dilekçesinde ise böyle bir iddianın olmadığını, murisin tüm malvarlığını vasiyete konu etmiş olmasının vasiyetin geçersizliğine bir etkisi olmadığını, diğer mirasçılardan mal kaçırma amacı da taşımadığını, vasiyetnamenin geçerli olduğunu, saklı paylı mirasçı olduğundan öncelikle davalının saklı payının hesap edilerek tasarruf nisabının belirlenmesi gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, muvazaa nedenine dayalı tapu iptal tescil isteminin reddine, tenkis isteminin kabulüne karar verilmiştir.
Toplanan deliller ve tüm dosya içeriğinden, mirasbırakan …………….’ın 20/04/2010 tarihinde öldüğü, geriye ilk eşi ………..’dan olma kızı davacı ………. ve dava dışı oğlu …….. ile ikinci eşi davalı ………., ………’den olma çocukları dava dışı ……., …………. ve ………’yı bıraktığı, mirasbırakanın………. Noterliği’nin 12/03/1991 tarih 598 yevmiye nolu düzenleme şeklindeki vasiyetnamesi ile kayden malik olduğu 37 ada 4 parsel ve 158 ada 7 parsel sayılı taşınmazları ile taşınmaz üzerinde bulunan evindeki tüm menkul mallarını davalı eşi …………’e bıraktığı, Boyabat Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2010/734 E. sayılı dosyası ile vasiyetnamenin açılarak okunduğu anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere mirasçılık ve mirasın geçişi mirasbırakanın ölüm tarihinde yürürlükte olan hükümlere göre belirlenir (4722 sayılı Türk Medeni Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 17. md.). Mirasbırakan 01.01.2002 tarihinden önce ölmüşse 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi hükümlerinin, 01.01.2002 tarihinden sonra ölmüşse 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun ilgili hükümleri uygulanır.
Tenkis (indirim) davası, miras bırakanın saklı payları zedeleyen ölüme bağlı veya sağlar arası kazandırmaların (bağış) yasal sınıra çekilmesini amaçlayan, öncesine etkili, yenilik doğurucu (inşai) davalardandır. Tenkis davasının dinlenebilmesi için öncelikli koşul; miras bırakanın ölüme bağlı veya sağlar arası bir kazandırma işlemi ile saklı pay sahiplerinin haklarını zedelemiş olmasıdır. Saklı payların zedelendiğinden söz edilmesi ise kazandırma konusu tereke ile kazandırma (temlik ) dışı terekenin tümü ile bilinmesiyle mümkündür. Tereke miras bırakanın ölüm tarihinde bırakmış olduğu malvarlığı kıymetleri ile iadeye ve tenkise tabi olarak yaptığı kazandırmalardır. Bunlar terekenin aktifini oluşturur. Miras bırakanın borçları, bakmakla yükümlü olduğu kişilerin 743 sayılı Kanun uygulanacaksa bir aylık, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK) uygulanacaksa üç aylık nafakası, terekenin defterinin tutulması, mühürlenmesi, cenaze masrafları gibi giderler de pasifidir. Aktiften belirtilen borçların indirilmesi net terekeyi oluşturur. Tereke bu şekilde tesbit edildikten sonra mirasın açıldığı tarihteki fiyatlara göre değerlendirilmesi yapılarak parasal olarak miktarının tespiti gerekir. (TMK md.565) Mirasbırakanın TMK’nun 564. maddesinde belirlenen saklı paya tecavüz edip etmediği bulunan bu rakam üzerinden hesaplanır. Tasarruf oranı aşılmış ise tasarrufun niteliğine göre icap ederse kazandırma işleminde, saklı payları zedeleme kastının bulunup bulunmadığı objektif (nesnel) ve sübjektif (öznel) unsurlar dikkate alınarak belirlenmelidir. Zira tasarruf oranını aşan her kazandırmada saklı payları zedeleme kastının varlığından söz edilemez.
Mutlak olarak tenkise tabi tasarruflarda (ölüme bağlı tasarruflar veya TMK’nun 565. maddesinin 1, 2 ve 3 bentlerinde gösterilenler) veya saklı payın ihlal kastının varlığı kesin olarak anlaşılan diğerlerinde özellikle muayyen mal hakkında tenkis uygulanırken TMK’nın 570. maddesindeki sıralamaya dikkat etmek davalı mahfuz hisseli mirasçılardan ise aynı kanunun 561. maddesinde yer alan mahfuz hisseden fazla olarak alınanla sorumluluk ilkesini gözetmek, dava konusu olup olmadığına bakılmayarak önce ölüme bağlı tasarruflarla davacının saklı payını tamamlamak, sonra sağlar arası tasarrufları dikkate almak gerekir. Bu işlem sırasında dava edilmeyen kişi veya tasarrufların tenkisi gerekeceği sonucu çıkarsa davacının onlardaki hakkını dava etmemesinin davalıyı etkilemeyeceği ve birden çok kişiye yapılan teberru tenkise tabi olursa 563. maddede yer alan, alınanla mütenasip sorumluluk kuralı gözetilmelidir.
Davalıya yapılan tasarrufun tenkisine sıra geldiği takdirde tasarrufun tümünün değeri ile davalıya yapılan fazla teberru arasında kurulan oranda (Sabit Tenkis Oranı) tasarrufa konu malın paylaşılmasının mümkün olup olamayacağı (TMK md. 564) araştırılmalıdır. Bu araştırma sonunda tasarrufa konu mal sabit tenkis oranında bölünebilirse bu kısımların bağımsız bölüm halinde taraflar adına tesciline karar verilmelidir.
Tasarrufa konu malın sabit tenkis oranında bölünmezliği ortaya çıktığı takdirde sözü geçen 564. maddedeki tercih hakkı gündeme gelecektir. Böyle bir durum ortaya çıkmadan davalının tercih hakkı doğmadan davalının tercihini kullanması söz konusu olamaz. Daha önce bir tercihten söz edilmişse sonuç doğurmaz. O zaman davalıdan tercihi sorulmak ve 11.11.1994 günlü 4/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca sür’atle dava konusu olup sabit tenkis oranına göre bölünemeyen malın, karar tarihindeki rayice göre değeri belirlenmeli ve bu değerin sabit tenkis oranıyla çarpımından bulunacak naktin ödetilmesine karar verilmelidir.
Öte yandan, tenkis davalarının niteliğine göre, davalının TMK 564/1 (MK.nun 506.) maddesi uyarınca tercihini nakten ödeme yönünde kullanması halinde, diğer para borçlarında olduğu gibi temerrüde düşen davalının faiz ödemesi gerekir ( BK.md. 103. TBK 120.md).
Bilindiği ve 11.11.1994 tarih, 4-4 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nda da belirtildiği üzere tenkis alacağı tercih hakkının kullanıldığı tarihte muaccel hale geleceğinden faize tercih hakkının kullanıldığı günden geçerli olmak üzere hükmedilmesi gerekir.
Somut olayda, dava konusu taşınmazların vasiyetname ile davalıya temlik edildiği gözetilerek muvazaa nedeniyle tapu iptal tescil talebinin reddine, davacının saklı payının ihlal edildiği saptanmak suretiyle tenkise karar verilmiş olmasında kural olarak bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Ne var ki, mahkemece yapılan hesaplamada davalının saklı paylı mirasçı olması nedeniyle sabit tenkis oranı belirlenirken saklı payının düşülmesi gerektiği gözardı edilerek tenkis hesabı yapılması isabetli olmadığı gibi, belirlenen miktara tercih hakkının kullanıldığı tarihten itibaren faize hükmedilmesi gerekirken dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesinin doğru olduğu da söylenemez.
Hâl böyle olunca, yukarıda belirtilen ilkeler ve değinilen hususlar dikkate alınarak gerekli araştırma ve incelemenin yapılması, tenkis kuralları doğrultusunda uzman bilirkişiden rapor alınması ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ve eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması hatalıdır.
Davalının temyiz itirazı açıklanan nedenlerden ötürü yerindedir. Kabulüyle, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 06.10.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.