YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/20949
KARAR NO : 2014/9625
KARAR TARİHİ : 12.05.2014
MAHKEMESİ : İSTANBUL ANADOLU 12. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 11/11/2011
NUMARASI : 2007/389-2011/616
Taraflar arasında görülen elatmanın önlenmesi, yıkım ve ecrimisil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, imar parseline elatmanın önlenmesi, yıkım ve ecrimisil isteklerine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, çekişme konusu 41 ada 3 parsel sayılı taşınmazda davacı ve dava dışı Mehmet Yıldız’ın; davacı parseline taşkın binanın yer aldığı 41 ada 2 parsel sayılı taşınmazda davalı ve dava dışı Hanife Çağdaş’ın paylı mülkiyet üzere kayden malik oldukları anlaşılmaktadır.
Davacı, çekişmeli 41 ada 3 parsel sayılı taşınmaza, davalının bina yapmak suretiyle müdahale ettiğini, bu taşkınlığın bilerek ve istenerek yapıldığını, imar uygulamasından ileri gelmediğini ileri sürerek eldeki davayı açmış; davalı ise, binasını imardan önce 1994 yılında inşa ettiğini, taşkınlığın imar uygulaması ile meydana geldiğini savunmuş, yargılama sırasında verdiği 10.3.2009 tarihli dilekçe ile TMK’nun 725/2 maddesi gereğince temliken tescil isteğinde bulunmuştur.
Bilindiği üzere; yasal ayrıcalıkların dışında ayrılmaz parçanın (mütemmim cüz’ün) mülkiyeti ve buna bağlı olarak tasarruf hakkı üzerinde bulunduğu arza bağlıdır. Bu husus TMK’nun 684. maddesinde açıkca vurgulanmıştır. Ne varki, yürürlükten kalkmış olan 6785 sayılı yasanın l605 sayılı yasa ile değişik 42/c ve halen yürürlükte bulunan 3l94 sayılı imar yasasının l8. maddelerinde özel hükümler getirilmek suretiyle ayrılmaz parça (mütemmim cüz) olan yapı ile arz arasındaki hukuki ilişki kesilmiş bazı durumlarda yapı, üzerinde bulunduğu yerin malikinden başkasına bırakılarak imar parsellerinin oluşturulabileceği öngörülmüştür. Böylece yapıların bedelleri ilgili parsel sahiplerince yapı sahibine ödenmediği veya aralarında bu yönde bir anlaşma yapılmadığı ya da ortaklığın giderilmesi davası açılmadığı sürece bu yapıların ömürlerini dolduruncaya kadar eski sahiplerine kullanma imkanı sağlanmıştır.
Öte yandan, zeminin maliki olan kişinin taşınmazı bizzat kullanma yetkisi sınırlanmış, ayrılmaz parça (mütemmim cüz) durumunda olan yapı üzerinde tasarruf etme gücü özel yasa ile kısıtlanmıştır.
298l sayılı Yasanın 3290 sayılı Yasa ile değişik l0/c maddesi de aynı doğrultuda hüküm getirmiştir.
Gerçekten bir kimse kendisine veya yasanın himaye ettiği bir hakka dayanarak üçüncü bir şahsa ait bir taşınmaz üzerine ayrılmaz parça (mütemmim cüz) niteliğinde yapı inşaa etmiş, imar uygulaması sonucu bu yer davacıya ait imar parseli içerisinde kalmış ise, kendi arzu ve iradesi dışında idari kararla oluşan bir durum söz konusu olduğundan kusurlu sayılamaz. İşte bu nedenle yukarıda değinildiği gibi yasa koyucu imar parseli malikine karşı yapı sahibini koruma zorunluluğunu duymuştur.
Somut olayda, mahkemece yukarıda değinilen ilkeler doğrultusunda hükme elverişli ve yeterli bir araştırma yapıldığını söyleyebilme imkanı bulunmamaktadır.
Şöyle ki; 19.6.2008 tarihinde yapılan keşif sonrası alınan raporda taşkınlığın imar uygulaması ile oluşup oluşmamasına göre alternatifler gösterilerek, yıkım halinde zarar doğmayacağı yönünde görüş bildirilmiş, 11.12.2007 ve 1.7.2010 tarihlerinde yapılan keşiflerden sonra alınan raporlarda ise, yıkım halinde bina statiğinin bozulacağı bildirilmiştir. Mahkemece, son rapor hükme esas alınarak, taşkınlığın imar uygulaması sonucu oluşup oluşmadığı yönünde herhangi bir araştırma ve inceleme yapılmadan, kaçak olduğu gerekçesiyle davalıya ait binanın yıkımı yönünde hüküm tesis edilmiş olması doğru görülmemiştir.
Aynı zamanda, yıkım istekli davaların tüm kayıt maliklerine yöneltilmesi zorunlu olup, 2 parsel sayılı taşınmazda paydaş olan Hanife Çağdaş davada yer almamıştır.
Hal böyle olunca; davacının yıkım isteği de bulunduğuna göre öncelikle davalının paydaşı olduğu 41 ada 2 parsel sayılı taşınmazın diğer paydaşının da davada yer almasının sağlanması, değinilen usuli eksiklik giderildikten sonra, yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda yeniden keşif yapılarak taşkınlığın imar uygulaması ile oluşup oluşmadığının belirlenmesi, çekişmeye konu yapı imar uygulaması ile taşkın hale gelmişse 3194 sayılı Kanunun 18. maddesi uygulanmak suretiyle yapının imar öncesi hangi kadastral parsel içerisinde kaldığını ve davacıya ait imar parselinin öncesi kadastral parselin sınırlarını denetime olanak verecek şekilde kroki ile gösteren rapor alınması, toplanan ve toplanacak olan deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, noksan soruşturmayla yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Kabule göre de, davalının temliken tescil isteğiyle ilgili olarak olumlu veya olumsuz bir karar verilmemiş olması da isabetsizdir.
Davalının bu yönlere ilişkin temyiz itirazının kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 12.05.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.