Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2013/19875 E. 2015/5402 K. 14.04.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/19875
KARAR NO : 2015/5402
KARAR TARİHİ : 14.04.2015

MAHKEMESİ : İSTANBUL 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 16/04/2013
NUMARASI : 2010/482-2013/157

Taraflar arasında görülen davada;Davacı, mirasbırakan babası ………………’in 244 ada 94 parsel sayılı taşınmazdaki 2 numaralı bağımsız bölümün çıplak mülkiyetini ve 38 ada 13 parsel sayılı taşınmazdaki payını mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla muvazaalı olarak oğlu olan davalıya satış suretiyle temlik ettiğini ileri sürerek, payı oranında iptal ve tescil olmazsa tenkis istemiş, yargılama sırasında 13 parsel sayılı taşınmazın tamamının tapusunun iptali ile tescil isteğinde bulunmuştur.
Davalı, davacıya ve diğer mirasçılara da murisin kazandırmalarda bulunduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, muvazaa olgusunun ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından süresinde duruşma istemli temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 14.04.2015 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat …………….. ile temyiz edilen davalı …………….. ve vekili Avukat …………… geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ………… tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:

-KARAR-

Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre; davacının temyiz itirazı yerinde değildir. Reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, 31.12.2014 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz edilen vekili için 1.100.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin ve aşağıda yazılı 3,40 .-TL. bakiye onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 14.04.2015 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

-KARŞI OY-

Davacı, miras bırakan tarafından yapılan temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmış, davalı satışın gerçek olduğunu ve miras bırakanın davacı kızına da daire verdiğini, temliklerin denkleştirme amacıyla yapıldığını savunmuş, mahkemece temlikin mirasçılar arasında denkleştirme sağlamak amacıyla yapıldığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide “muris muvazaası” olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (nitelikli-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve l.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere; görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de 4721 s. Türk Medeni Kanununun 706, 6098 s. Türk Borçlar Kanununun 237 (818 s. Borçlar Kanunun 213) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki kişisel ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Öte yandan, miras bırakan sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceğinden olayda 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının uygulanamayacağı da kuşkusuzdur.
Somut olaya gelince; dosya içerisinde bulunan murise ait mektup ve belgelerden bir takım ailevi sorunlar nedeni ile murisin davacı kızına oldukça kızgın olduğu, kızından mal kaçırmak için kendince sebeplerinin var olduğu, davalının satışın gerçek satış olduğuna dair savunmasının dosya kapsamına uygun düşmediği, okulu yeni bitiren ve başka avukat yanıında çalışan bir avukatın maaşı ile davaya konu taşınmazı satın almasının mümkün olmadığı, bundan ayrı murisin oldukça varlıklı bir kişi olduğu ve taşınmaz satmaya ihtiyacının bulunmadığı, davalınında temlik tarihinde davaya konu taşınmazı satın almaya ekonomik gücünün olmadığı dosya kapsamından açıkça anlaşılmaktadır. Davalı satın alma iddiasını TMK.nun 6. ve HMK.nun 190.madde kapsamında kanıtlayamamıştır. Öte yandan mahkemece davalının denkleştirme savunması üzerinde yeterince durulduğu da söylenemez. Miras bırakanın gerçek amacı yeterince araştırılmadan eksik inceleme ile karar verilmiştir. Halen dosyada tüm mirasçılara bırakılan menkul ve gayri menkul bulunup bulunmadığı hususunda tereddüt vardır. Bu hususta getirtilmiş hiç bir yazılı belge bulunmamaktadır.Denkleştirme savunmasının bulunması halinde bu araştırmanın nasıl yapılacağı kökleşmiş yargıtay içtihatlarının yanında öğretide de bir çok müellif tarafından ayrıntılı olarak açıklanmıştır. ( ………………,İnançlı İşlem ve Muvazaa davaları, 4. baskı, 2014 Sayfa 470 vd.; ………. ………………,Tenkis, Mirasta Denkleştirme ve Muvazaa Davaları, 3. Baskı, 2011, sayfa 369)
Hal böyle olunca, mahkemece miras bırakandan tüm mirasçılarına intikal eden taşınır taşınmaz mallar ve hakların araştırılması, tapu kayıtları ve varsa öteki delil ve belgelerin mercilerinden getirtilmesi, her bir mirasçıya nakledilen malların ve hakların nitelikleri ve değerleri hakkında uzman bilirkişiden rapor alınması, böylece murisin yukarıda değinilen anlamda aşırıya kaçmayan, makul ölçülerde ve kabul edilelebilir bir paylaştırma kastının bulunup bulunmadığı hususunun açıklığa kavuşturulması ve hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken noksan araştırma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru olmadığı gibi Daire çoğunluğu tarafından kararın bu nedenle bozulması gerekirken Dairemizin ve Hukuk Genel Kurulunun bu yöndeki kökleşmiş içtihatları ile bilimsel görüşler göz ardı edilerek kararın onanmış olmasıda doğru değildir. (Emsal HGK.04.04.2007 gün 2007/1-173 esas 2007/190 karar, 16.06.2010 gün 2010/1-295 esas 2010/333 karar, 08.06.2011 gün 2011/4-359 esas 2011/405 karar, 1. Hukuk Dairesinin 09.05.2011 gün 2011/4728 esas 2011/5580 karar, 02.12.2013 gün 2013/11611 esas 2013/16998 karar sayılı içtihatları)
Bu nedenlerle sayın daire çoğunluğunun görüşlerine katılmıyorum.