Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2013/13425 E. 2014/15593 K. 14.10.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/13425
KARAR NO : 2014/15593
KARAR TARİHİ : 14.10.2014

T.C.
MAHKEMESİ : MENDERES 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 25/04/2013
NUMARASI : 2011/707-2013/271

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, mümkün olmaz ise tenkis davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 14.10.2014 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat gelmedi temyiz edilenler vekili Avukat G… Ç..geldi, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi …. tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:

-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, mümkün olmadığı takdirde tenkis isteğine ilişkindir.
Davacılar, mirasbırakan anneleri Ulviye Karaduman’ın oğlu A.. H.K..yapmış olduğu temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, tapu iptal ve adlarına tescil, mümkün olmadığı takdirde tenkis istekli eldeki davayı açmışlardır.
Davalılar Ş..ile M… iddiaların doğru olmadığını, davalıların murisi A.H..’ın taşınmazı miras bırakandan değil, C. K.. isimli şahıstan satın aldığını, davalıların ve mirasbırakanlarının yıllarca Almanya’da çalıştıklarını, alım güçlerinin bulunduğunu, davacı Sevgi ile eşinin çekişme konusu yere ev yapıp oturduklarını, sonradan taşınmazdaki haklarını 70.000.-TL bedelle A..H.. satıp iki adet arsa aldıklarını, diğer davacının da Almanya’da olmaları sebebi ile taşınmazdaki evlerin kirasını 1972-2002 tarihleri arası aldığını, yani yer bedeline karşılık hakkını fazlası ile aldığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, çekişme konusu taşınmazın temlikinin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; miras bırakan U..K…’ın avlulu kerpiç ev vasıflı 1935 parsel sayılı taşınmazını 20.09.1990 tarihinde oğlu, davalıların da mirasbırakanı olan davalı A.H.. K..’a satış suretiyle devrettiği, A..H… K..’ın da 08.02.1993 tarihinde dava dışı C.. K… satıp, 16.06.1993 tarihinde geri satın aldığı, 1923 doğumlu olan kök miras bırakan Ul..K..’ın 25.06.2003 tarihinde öldüğü, geride mirasçı olarak davacı kızları, 27.08.1993 tarihinde ölen oğlu A..H…dan olma torunları olan davalılar Ş.. K.., S.. K.. ve 03.11.2000 tarihinde ölen oğlu Mustafa’dan olma torunları olan dava dışı mirasçılar D.E.., İ..K.. ve B..Ö..n k…anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide “muris muvazaası” olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu’nun 706., Türk Borçlar Kanunu’nun 237. (Borçlar Kanunu’nun 213.) ve Tapu Kanunu’nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince; mahkemece, yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde araştırma ve inceleme yapılmış değildir.
Şöyle ki özellikle; temlik tarihinde kök mirasbırakanın mal satmaya ihtiyacının olup olmadığı, geçimini ne şekilde sağladığı, ölünceye kadar kiminle, nerede yaşadığı, geride mal varlığının bulunup bulunmadığı, sosyal güvencesinin olup olmadığı, taşınmazı sattıktan sonra üzerinde bulunan mesken ve dükkan vasıflı yerlerden yararlanıp yararlanmadığı, devirden sonra taşınmazı kimin ne şekilde tasarruf ettiği, üzerinde bulunan dükkanların kira bedellerini kimin tahsil ettiği, kök mirasbırakan tarafından A..H..a satıldıktan sonra, A…H..n hangi sebeplerle dava dışı C..K…’a taşınmazı devredip daha sonra ondan geri satın aldığı, A.. H..Ka…ile C.. K… arasında herhangi bir ilişki veya akrabalık bulunup bulunmadığı hususları üzerinde durulmadığı, bu konularda taraf tanıklarının bilgilerine başvurulmadığı ve zabıta araştırması yaptırılmadığı anlaşılmaktadır.
Hâl böyle olunca, yukarıda belirtilen ilkeler ve olgular doğrultusunda araştırma ve inceleme yapılarak varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yetinilerek yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir.
Davalılar vekilinin belirtilen nedenlerle temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 14.10.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.