Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2013/13313 E. 2014/15597 K. 14.10.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/13313
KARAR NO : 2014/15597
KARAR TARİHİ : 14.10.2014

MAHKEMESİ : İSTANBUL ANADOLU 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/01/2013
NUMARASI : 2008/371-2013/26

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 14.10.2014 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat F. R. A…ile diğer temyiz eden vekili Avukat A..Y..geldiler duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ….arafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, inançlı işlem ve ikrah hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, evhanımı olan davalı eşi ile yurtdışında yaşadıklarını, dava konusu taşınmazlardaki bir kısım payını, yaşadığı bir takım sorunlar sebebi ile evliliğinin bir ömür boyu devam edeceği ve gerektiğinde geri alacağı inancı ile bedelsiz olarak davalıya devrettiğini, daha sonra davalının kalan paylarının devri konusunda kendisine baskı yaparak devretmediği takdirde yaşadığı ülke yetkili makamlarına taşınmazları bildireceği yönünde tehditlerde bulunması üzerine bakiye paylarını da davalıya devri konusunda vekalet verdiğini, bu vekâletname ile davalının kalan payları da adına tescil ettirdiğini, çevreye de boşanacaklarını yaydığını ileri sürerek, tapu kayıtlarının iptali ile yeniden adına tescili, mümkün olmadığı takdirde bedellerinin faizi ile birlikte tahsili istekli eldeki davayı açmıştır.
Davalı ise, Alman vatandaşı olan davacı ile 1994 yılında evlenerek Berlin’de yaşadıklarını, devlet dairesinde çalışan davacının dükkan açması mümkün olmadığından kırtasiye kafe tarzı bir işyerini kendi adını göstererek açtığını, yeterli dil bilmediği ve eşine güvendiği için onun gösterdiği tüm belgeleri imzaladığını, ancak işçi alacakları ve sigorta gibi ödemeleri davacının yapmaması sebebi ile hakkında takipler yapılıp davalar açıldığını, 9 kez tutuklama kararı çıkartıldığını, taşınmazları satıp borçları kapatması için davacının taşınmazları devrettiğini, bu konuda babasını vekil tayin ettiğini, ev bedellerinin de borçları karşılamadığını, davacının ayrıca boşanma davası açtığını bildirerek davanın reddini savunmuş, aşamalarda da; Alman Vergi makamlarından, alacaklılardan ve iflas masasından mal kaçırmak amacıyla temliklerin gerçekleştirildiğinin iddia edildiğini, bu yöndeki kötüniyetin korunamayacağını, taşınmazları bedeli karşılığı satın altığını beyan etmiştir.
Mahkemece, 2004 yılında yapılan temliklerle ilgili inançlı işlem hukuksal nedenine dayanıldığı, ancak bu iddianın yazılı delil ile ispatlanamadığı, öte yandan hak düşürücü sürenin de geçtiği, 15.08.2008 tarihinde yapılan temlikler yönünden ise hile ve ikrah hukuksal nedenlerine dayanıldığı, dosya kapsamından hukuki nedenin ikrah olduğu kanaatine varıldığı, tanık anlatımları ve davalının davacıya gönderdiği 05.02.2009 tarihli telefon mesajı içeriğinden taşınmaz paylarının devri konusunda davalının davacıya baskı yaptığı ve taşınmazları devretmediği takdirde yaşadıkları ülkedeki makamlara tapuların verileceğinin bildirilmesi yönündeki beyanının ikrah niteliğinde olduğu gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; kat mülkiyeti kurulu 42 ada 35 parsel sayılı taşınmazdaki 1 ve 5 nolu mesken nitelikli bağımsız bölümler ile aynı yerdeki 7 nolu meskenin 90/100 payı, davacı adına kayıtlı iken, davacının 1 ve 5 nolu bağımsız bölümlerinin 1/2 payları ile 7 nolu bağımsız bölümünün 45/100 payını 29.07.2004 tarihinde davalı eşine satış suretiyle devrettiği, bakiye paylarını da 15.08.2008 tarihinde vekili D…K..aracılığı ile yine satış suretiyle davalıya aktardığı anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; dava açıldıktan sonrada sınırlayıcı bir neden bulunmadığı takdirde, dava konusu malın veya hakkın üçüncü kişilere devredilebilmesi tasarruf serbestisi kuralının bir gereği, hak sahibi veya malik olmanın da doğal bir sonucudur. Usûl Hukukumuzda da ayrık durumlar dışında dava konusu mal veya hakkın davanın devamı sırasında devredilebileceği kabul edilmiş, 6100 sayılı HMK’nin 125. (1086 sayılı HUMK’nin l86. md.) maddesinde dava konusunun taraflarca üçüncü kişiye devir ve temliki halinde yapılacak usûli işlemler düzenlenmiştir. Anılan düzenlemeye göre, iki taraftan biri dava konusunu (müddeabihi) bir başkasına temlik ettiği takdirde diğer taraf seçim hakkını kullanmakta dilerse temlik eden ile olan davasını takipten vazgeçerek davayı devralan kişiye yöneltmekte, dilerse davasına temlik eden kişi hakkında tazminat davası olarak devam edebilmektedir.
Bu usûl kuralının kendiliğinden (re’sen) gözetilmesi gerektiği de açıktır.
Somut olaya gelince; çekişmeye konu 1 ve 5 nolu bağımsız bölümlerin dava açıldıktan sonra 20.03.2009 tarihinde dava dışı C..C..ile E..G..isimli kişilere satış suretiyle devredildiği, davacının yeni maliklere karşı da aynı mahkemenin 2009/424 Esas sayılı dosyasında tapu iptali ve tescil davası açtığı, öte yandan, davacı vekilinin 15.02.2012 tarihli duruşmada da; ” 1 ve 5 nolu bağımsız bölümler davacı tarafça 3. kişilere devredilmiş olduğundan bu bölümlerle ilgili davamızı alacağa dönüştürdük. 7 nolu bağımsız bölüm ile ilgili olarak da Kartal 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2008/411 Esas sayılı dosyasında müvekkilimin annesi tarafından müvekkilim ve davalı aleyhine tapu iptali ve tescil davası açılmıştır. 7 nolu bağımsız bölümle ilgili iş bu davada talebimiz bulunmamaktadır.” şeklinde beyanda bulunduğu anlaşılmaktadır.

../…

ESAS NO : 2013/13313
KARAR NO : 2014/15597

-3-

O hâlde, davacı vekiline 15.02.2012 tarihli celsedeki anılan beyanı açıklattırılarak, yargılama sırasında dava dışı kişilere temlik edilen 1 ve 5 nolu bağımsız bölümlerle ilgili tapu iptal ve tescil isteğini bedele dönüştürüp dönüştürmediği ve 7 nolu bağımsız bölümle ilgili davasını sürdürüp sürdürmediği hususlarının şüpheye yer vermeyecek şekilde belirlenmesi, davacı vekilinin bu hususlarda duruşmada beyanda bulunması halinde alınan beyanının kendisine imzalatılması, öte yandan; 1 ve 5 nolu bağımsız bölümlerin yeni maliklerine karşı mahkemenin 208/411 Esas sayılı dava dosyasından açılan tapu iptali ve tescil davasının, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 166. maddesi hükmü gereğince irtibat sebebi ile eldeki dava dosyası ile birleştirilerek, varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, değinilen hususlar gözardı edilip yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir.
Davacı vekili ile davalı vekilinin belirtilen nedenlerle temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma sebebine öteki temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 28.12.2013 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden taraf vekilleri için 1.100.00’er.-TL. duruşma avukatlık parasının karşılıklı olarak alınıp birbirlerine verilmesine, 14.10.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.