YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/11348
KARAR NO : 2014/12685
KARAR TARİHİ : 01.07.2014
MAHKEMESİ : BOLU 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 12/04/2013
NUMARASI : 2011/277-2013/99
Taraflar arasında görülen tapu iptal ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 1.7.2014 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat E. A. ile temyiz edilen vekili Avukat S.E. geldiler duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi. tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, iddiaların kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; tarafların 29.08.2011 tarihinde ölen mirasbırakan Niyazi’nin oğulları oldukları, mirasbırakan Niyazi’nin 13.02.2008 tarihli resmi akitle dava konusu 138 ada 44 parsel ve 530 parsel sayılı taşınmazları ile 472 ada 186 parsel sayılı taşınmazın ½ payını, 19.02.2010 tarihinde 352 parsel sayılı taşınmazdaki 1823/7375 payını ölünceye kadar bakma akti ile davalı oğlu Zeki’ye temlik ettiği, 144 parsel sayılı taşınmazda davalının mirasbırakandan edindiği payın bulunmadığı, davacının çekişme konusu taşınmazlardaki temliklerin mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açtığı anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) m. 611. maddesine göre ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir akittir. (818 s. Borçlar Kanununun (BK) m. 511). Başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerindendir. Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlusu da bakım alacaklısına yasanın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girer. (TBK m. 614 (BK) m. 514)).
Hemen belirtmek gerekir ki, bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması ya da alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz.
Kural olarak, bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikin de muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, asıl olan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır. (TBK m. 19 (BK m. 18)). Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunun değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez; akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır. Bu halde de Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 1.4.1974 gün ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı olayda, uygulama yeri bulur.
Miras bırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi içinde, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın, tüm mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların göz önünde tutulması gerekir.
Somut olaya gelince; her ne kadar mirasbırakanın payını satış suretiyle temlik ettiği ileri sürülmüş ise de; çekişme konusu 144 parsel sayılı taşınmazda davalının mirasbırakandan edindiği payın bulunmadığı, öte yandan 13.02.2008 tarihinde ölünceye kadar bakma akti ile temlik edilen 138 ada 44, 530 ve 472 ada 186 parsel sayılı taşınmazların temlikinin mirasbırakanın malvarlığına oranla makul sayılabilecek ölçüde olduğu gözetildiğinde, anılan taşınmazlar yönünden bu gerekçelerle davanın reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Davacının bu yöne değinen temyiz itirazları yerinde değildir, Reddine,
Davacının 352 parsel sayılı taşınmaz yönünden temyiz itirazına gelince; çekişme konusu 352 parsel sayılı taşınmazdaki payın, daha önce bakma akti ile temlik edilen taşınmazlardan sonra ikinci kez 19.02.2010 tarihinde yapılan ölünceye kadar bakma akti ile temlik ettiği kayden sabittir. Mirasbırakan daha önce düzenlenen ölünceye kadar bakma akti ile bakım ihtiyacını karşılayabilecekken, ikinci kez bir başka taşınmazını temlik etmesi artık amacın bakılması olmadığı, mal kaçırma olduğu şeklinde yorumlanmalıdır.
Hal böyle olunca, 352 parsel sayılı taşınmaz yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.
Davacının temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükman açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 28.12.2013 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 1.100.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, 1.7.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.