Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2012/6500 E. 2012/12110 K. 01.11.2012 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/6500
KARAR NO : 2012/12110
KARAR TARİHİ : 01.11.2012

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL VEYA TENKİS

Yanlar arasında görülen tapu iptali-tescil veya tenkis davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi …”ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı taktirde tenkis isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın tenkis isteği yönünden kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; miras bırakan … …’ün çekişme konusu 4797 parsel sayılı taşınmazı 13.01.2005 tarihli akitle, 4796 parsel sayılı taşınmazı ise, 17.01.2005 tarihli akitle hibe suretiyle oğlu davalıya temlik ettiği anlaşılmaktadır.
Dosya kapsamına göre, anılan temliki işlemde 01.04.1974 tarih, 1/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının uygulama yeri bulunmadığı gözetilerek muvazaa hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğinin reddi doğrudur.
Ancak, davacıların tapu iptali ve tescil isteği yanında tenkis istekleri de olup, mahkemece tenkis yönünden hüküm kurulmuş ise de, somut olayda, tüm mal varlığının bağış suretiyle devredilmesi durumunda diğer mirasçıların saklı payının zedeleme kastının varlığı kabul edilmelidir. Murisin sağlığında açtığı 4796 parsel bakımından bağıştan rücu istekli Babaeski Asliye Hukuk Mahkemesinin 10.10.2007 tarih, 2005/346 esas, 2007/305 karar sayılı tapu iptali ve tescil davası gözetildiğinde, temliklerin minnet ve şükran duygusuyla da yapılmadığı açıktır.
Ne var ki, mahkemece, tenkis isteği bakımından yapılan araştırma ve inceleme hükme yeterli değildir. Çekişmeli taşınmazlar dışında murisin başka taşınmazı olmadığı anlaşılmakta ise de, mal varlığı içinde sayılabilecek başkaca hak ve menkulleri bulunup bulunmadığı araştırılmamış, bankalarda mevduatı bulunup bulunmadığı belirlenmemiştir.
Bilindiği üzere; tenkis (indirim) davası, miras bırakanın saklı payları zedeleyen ölüme bağlı veya sağlar arası kazandırmaların (tebberru) yasal sınıra çekilmesini amaçlayan, öncesine etkili, yenilik doğurucu (inşai) davalardandır. Tenkis davasının dinlenebilmesi için öncelikli koşul; miras bırakanın ölüme bağlı veya sağlar arası bir kazandırma işlemi ile saklı pay sahiplerinin haklarını zedelemiş olmasıdır. Saklı payların zedelendiğinden söz edilmesi ise kazandırma konusu tereke ile kazandırma (temlik ) dışı terekenin tümü ile bilinmesiyle mümkündür. Tereke miras bırakanın ölüm tarihinde bırakmış olduğu mameleki kıymetler ile, iadeye ve tenkise tabi olarak yaptığı kazandırmalardır. Bunlar terekenin aktifini oluşturur. Miras bırakanın borçları, bakmakla yükümlü olduğu kişilerin üç aylık geçim gideri terekenin defterinin tutulması, mühürlenmesi, cenaze masrafları gibi giderler de pasifidir. Aktiften belirtilen borçların indirilmesi net terekeyi oluşturur. Tereke bu şekilde tespit edildikten sonra mirasın açıldığı tarihteki fiyatlara göre değerlendirilmesi yapılarak parasal olarak miktarının tespiti gerekir. (MK.565) Miras bırakanın Medeni Kanunun 564. maddesinde belirlenen saklı paya tecavüz edip etmediği bulunan bu rakam üzerinden hesaplanır. Tasarruf oranı aşılmış ise tasarrufun niteliğine göre icap ederse kazandırma işleminde, saklı payları zedeleme kastının bulunup bulunmadığı objektif (nesnel) ve subjektif (öznel) unsurlar dikkate alınarak belirlenmelidir. Zira tasarruf oranını aşan her kazandırmada saklı payları zedeleme kastının varlığından söz edilemez.
Mutlak olarak tenkise tabi tasarruflarda (ölüme bağlı tasarruflar veya Medeni Kanunun 565. maddesinin 1,2 ve 3 bentlerinde gösterilenler) veya saklı payın ihlal kastının varlığı kesin olarak anlaşılan diğerlerinde özellikle muayyen mal hakkında tenkis uygulanırken Medeni Kanunun 570. maddesindeki sıralamaya dikkat etmek davalı mahfuz hisseli mirasçılardan ise aynı kanunun 561. maddesinde yer alan mahfuz hisseden fazla olarak alınanla sorumluluk ilkesini gözetmek, dava konusu olup olmadığına bakılmayarak önce ölüme bağlı tasarruflarla davacının saklı payını tamamlamak, sonra sağlar arası tasarrufları dikkate almak gerekir. Bu işlem sırasında dava edilmeyen kişi veya tasarrufların tenkisi gerekeceği sonucu çıkarsa davacının onlardaki hakkını dava etmemesinin davalıyı etkilemeyeceği ve birden çok kişiye yapılan teberru tenkise tabi olursa 563. maddede yer alan, alınanla mütenasip sorumluluk kuralı gözetilmelidir.
Davalıya yapılan tasarrufun tenkisine sıra geldiği takdirde tasarrufun tümünün değeri ile davalıya yapılan fazla teberru arasında kurulan oranda (SABİT TENKİS ORANI) tasarrufa konu malın paylaşılmasının mümkün olup olamayacağı (MK.564) araştırılmalıdır. Bu araştırma sonunda tasarrufa konu mal sabit tenkis oranında bölünebilirse bu kısımların bağımsız bölüm halinde taraflar adına tesciline karar verilmelidir.
Tasarrufa konu malın sabit tenkis oranında bölünmezliği ortaya çıktığı takdirde sözü geçen 564. maddedeki tercih hakkı gündeme gelecektir. Böyle bir durum ortaya çıkmadan davalının tercih hakkı doğmadan davalının tercihinin kullanması söz konusu olamaz. Daha önce bir tercihten söz edilmişse sonuç doğurmaz. O zaman davalıdan tercihi sorulmak ve 11.11.1994 günlü 4/4 sayılı içtihadı birleştirme kararı uyarınca sür’atle dava konusu olup sabit tenkis oranına göre bölünemeyen malın, tercih hakkının kullanıldığı gündeki fiyatlara göre değeri belirlenmeli ve bu değerin sabit tenkis oranıyla çarpımından bulunacak NAKTİN ödetilmesine karar verilmelidir.
Hal böyle olunca; yukarıda değinilen hususların tespiti ile, belirtilen ilkeler doğrultusunda değerlendirme yapılarak, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir.
Davalının bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.’nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 01.11.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.