YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/643
KARAR NO : 2012/6536
KARAR TARİHİ : 04.06.2012
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU KAYDINDA DÜZELTİM
Taraflar arasında görülen davada;
Davacılar, 197 ada 3 nolu parselin kadastro çalışmalarında … mirasçıları adına tespit edildiğini, oysa davalılar … ve Fatma’nın Hüseyin mirasçısı olmadıklarını ve taşınmazda hak sahibi bulunmadıklarını, davalıların mirasçı olduklarına dair mirasçılık belgesinin de iptal edildiğini, önceden açılan davada da dava konusu parsel hakkında hüküm kurulmadığını ileri sürerek, davalılar adına oluşan kayıtların iptali ile tapu kaydının düzeltilmesini istemişlerdir.
Davalı idare, davanın reddini savunmuştur.
Davanın kesin hüküm nedeniyle reddine ilişkin olarak verilen karar Dairece “….davacıların yine davalılar aleyhine eldeki davaya konu 197 ada 3 nolu parselle birlikte dava dışı parseller bakımından tapu iptali-tescil davası açtıkları, diğer taşınmazlar yönünden dava kabul edildiği halde eldeki davaya konu edilen taşınmaz hakkında bir hüküm kurulmadığı ve hükmün temyiz edilmeksizin 05.10.2001 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır. O halde, öncelikle çözüme kavuşturulması gereken hususun, HUMY’nın 237.maddesinde düzenlenen kesin hükmün oluşup oluşmadığı noktasında toplandığı kuşkusuzdur. Bilindiği üzere; HUMY’nın 237.maddesine göre maddi anlamda kesin hükümden söz edilebilmesi; diğer bir anlatımla yeni açılan bir davaya karşı o davanın daha önce kesin hükme bağlanmış olduğunun söylenebilmesi için, birinci dava ile ikinci davanın müdeabihlerinin (konusunun) taraflarının, dava sebeplerinin aynı olması gerekir. Bu unsurları taşıyan kesin bir hükmün bulunduğu hallerde, aynı taraflar arasında, aynı dava sebebine dayanılarak ve aynı konuda yeni bir dava açılamaz; açılırsa bu dava dinlenmez, dava şartı yokluğundan reddedilir. Bu ilkeler çerçevesinde somut olay değerlendirildiğinde;aynı taraflar arasında aynı taşınmaz bakımından aynı dava sebebine dayalı olarak bir dava görüldüğü tartışmasızdır. Ne varki, önceki davada dava konusu taşınmazla ilgili olarak bir hüküm kurulmuş değildir. Oysa, mahkemece hüküm fıkrasının da asıl ve yardımcı taleplerden tümü hakkında bir karar verilmesi gerekir. Hakkında hüküm kurulmamış olan istek zımnen reddedilmiş sayılamaz ve hüküm fıkrasında yer almayan bir konu hakkında kesin hükmün varlığından da söz edilemez.
Hal böyle olunca, 2000/106-2001/255 sayılı kararın kesin hüküm oluşturmadığı gözetilerek işin esasının incelenmesi ve varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken” gerekçesiyle bozulmuş olup, Mahkemece bozmaya uyularak davanın 10 yıllık hak düşürücü süre nedeniyle REDDİNE karar verilmiştir.
Karar, davacılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi …’in raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
-KARAR-
Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve özellikle çekişme konusu taşınmazın 2613 Sayılı yasa uyarınca tespitinin yapıldığı ve mirasbırakanın kadastrodan önce öldüğü, buna göre 3402 Sayılı yasanın 12/3 maddesi hükmü uyarınca 10 yıllık hak düşürücü süre geçmiş isede aynı yasanın geçici 4. maddesinde tanınan 1 yıllık ek süreninde davanın açılış tarihine göre geçmiş olduğu anlaşıldığına göre; davacılar vekilinin temyiz itirazı yerinde değildir. Reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, 04.06.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.