Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2012/5141 E. 2012/8127 K. 27.06.2012 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/5141
KARAR NO : 2012/8127
KARAR TARİHİ : 27.06.2012

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Yanlar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar davacı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi …’nın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

-KARAR-

Dava, bağıştan rücu hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin olup; davalı davanın bir yıllık süre içinde açılmadığını savunmuş, mahkemece de davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacının, kayden maliki olduğu çekişme konusu 46 parsel sayılı taşınmazı okul yapılması şartıyla bağışlamak istediğini davalı kuruma bildirdiği, talebinin kabul edilmesi üzerine 17.03.1987 tarihli akitle taşınmazın kayıtsız şartsız davalıya bağış suretiyle temlik edildiği; eldeki davanın ise, geçen süre zarfında bağış koşulunun gerçekleşmediği ileri sürülerek açıldığı görülmektedir.
Bilindiği üzere; bağıştan dönme (rücu), bağışlayanın tek yanlı ve bağışlanana varması gereken beyanıyla geriye etkili (makable şamil) olarak hukuki ilişkiye son veren yenilik doğurucu bir haktır. Bağışlayan koşullu veya mükellefiyetli şekilde bağışta bulunmuşsa, bağışlanandan hukuka, ahlaka aykırı veya imkansız olmadığı sürece BK.’nun 241. maddesi uyarınca koşul veya mükellefiyetin yerine getirilmesini, haklı bir neden olmaksızın yerine getirilmemesi halinde de aynı Kanun’un 244/3. maddesine dayanarak bağıştan dönme hakkını kullanıp verdiğini geri isteyebilir.
Hemen belirtmek gerekir ki; bağış sözleşmesindeki koşul veya mükellefiyetin niteliğinin, kapsamının ve yerine getirilme zamanının tam olarak tesbiti büyük önem taşır. Bu itibarla salt kullanılan sözlerin değil, tarafların gerçek iradelerinin ve bağışlayanın asıl amacının ortaya çıkarılması gerekir. Ayrıca amacın gerçekleşmeyeceğinin kesin biçimde anlaşılması tarihi ile bu tarihten itibaren Borçlar Kanunu’nun 246. maddesine göre bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde bağıştan dönme (rücu) hakkının kullanılıp kullanılmadığının re’sen araştırılması da zorunludur.
Öte yandan, Borçlar Kanunu’nun borçlunun temerrüdüne ilişkin genel hükümleri koşullu veya mükellefiyetli bağışlarda da gözden uzak tutulmamalı, 107. maddede sayılan özel haller dışında, sözleşmeden dönme hakkının kullanılabilmesi için mütemerrit duruma düşen bağışlanana işin özelliğine ve hayatın olağan akışına uygun bir süre tanınmalıdır.
Somut olaya gelince; 46 sayılı parselin davacı tarafından 17.03.1987 tarihinde bağış suretiyle davalıya temlik edildiği, temlikin okul yapılması koşuluyla gerçekleştirildiğinin davalının da kabulünde olduğu, imar planında okul alanında kalan taşınmazın hibesinin İl Encümeni’nin 10.02.1987 tarih 194/216 sayılı kararı ile kabul edildiği anlaşılmaktadır.
Bu durumda, bağışın koşullu olduğunda tereddüt bulunmamaktadır. Diğer taraftan, geçen süre zarfında koşulun yerine getirilmediği de açıktır.
Ne var ki, Borçlar Kanunu’nun 246. maddesi hükmü gereğince, bağışta öngörülen yükümlülüğün yerine getirilmesinde haklı sebebin kalmadığının anlaşıldığı tarihten ve bu halin bağışlayan ya da mirasçıları tarafından öğrenilmesinden itibaren 1 yıllık hak düşürücü sürenin geçip geçmediği üzerinde durulmuş değildir.
Hal böyle olunca, Borçlar Kanunu’nun 246. maddesi hükmü değerlendirilerek davanın süresinde açılıp açılmadığının saptanması ve oluşacak duruma göre bir karar verilmesi gerekirken, değinilen hususun gözardı edilmesi doğru değildir.
Davacının temyiz itirazı açıklanan nedenlerden ötürü yerindedir. Kabulü ile, hükmün (6100 sayılı HMK.’nun geçici 3. maddesi yollamasıyla) HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASIN ,alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 27.6.2012 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
-KARŞI OY YAZISI-
Sayın çoğunluğun davanın dinlenebilme koşulu olan BK. 246. maddesinde öngörülen 1 yıllık hak düşürücü süre yönünden araştırmaya yönelik bozma gerekçesine katılmıyorum.Şöyleki; dava bağıştan rücu hukuksal nedenine dayanan tapu iptali ve tescil davasıdır.
Davacının okul yapılmak koşulu ile dava konusu 46 parsel sayılı taşınmazı davalı idareye bağışladığı tartışmasızdır. Davacı aradan uzun yıllar geçmesine rağmen koşulun yerine getirilmediği iddiası ile eldeki davayı açmış, davalı vekili savunmasında civarındaki taşınmazlar bakımından kamulaştırma işlemi tamamlandığında okulun yapılabileceğini bildirmiştir.
Uygulama imar planında dava konusu taşınmaz ve çevresi ilköğretim alanı olarak görünmektedir.
Görüldüğü gibi, bağış koşulunun henüz gerçekleşme imkanı ortadan kalkmadığına göre açılan davanın süresinde açıldığının kabulü gerekir, hak düşürücü süre yönünden bozma yerinde değildir, esas bakımından temyiz incelemesi yapılması gerekirdi düşüncesi ile sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyorum.