Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2012/4471 E. 2012/10978 K. 09.10.2012 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/4471
KARAR NO : 2012/10978
KARAR TARİHİ : 09.10.2012

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasındaki davadan dolayı Kartal 3. Asliye Hukuk Hakimliğinden verilen 2.12.2009 gün ve 340-535 sayılı karar taraf vekillerince süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 9.10.2012 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz edenler vekili Avukatlar gelmediler diğer temyiz eden vekili Avukat … geldi duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptali-tescil, olmadığı takdirde tazminat isteğine ilişkin olup; davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar tarafından temyiz edilmiş, davacı taraf da katılma yoluyla temyiz isteğinde bulunmuştur.
Mahkemece, bakiye karar harcının yatırılması için davalılara muhtıra çıkarılmış, davalılarca karar harcı yatırılmadığı için, 03.05.2010 tarihli ek karar ile; HUMK.’nun 434/3. maddesi uyarınca “davalıların temyiz yoluna gitmemiş sayılmalarına” karar verilmiş; anılan ek karar davalılara tebliğ edilmiş, ancak ek karara karşı temyiz yoluna başvurulmamıştır.
Her ne kadar, 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 28/a maddesinde “…Bakiye karar ve ilam harcının ödenmemiş olması, hükmün tebliğe çıkarılmasına, takibe konulmasına ve kanun yollarına başvurulmasına engel teşkil etmez.” hükmü yer alsa da, bu hüküm 23/07/2010 tarihinde yürürlüğe giren 6009 sayılı Kanun’un 18. maddesi değişikliği ile getirilmiş olup, yukarıdaki süreç bahse konu değişiklikten önce tamamlanmıştır.
Bilindiği üzere, her olayın, gerçekleştiği tarihte yürürlükte bulunan yasal düzenlemelere göre değerlendirileceği kuşkusuzdur.
Yukarıda açıklanan ilke ve olgular karşısında, davalılar tarafından usulüne uygun biçimde yapılmış bir temyizden söz edebilme olanağı yoktur.
Öte yandan, davalıların “temyiz yoluna gitmemiş sayılmalarına” karar verilmiş olması karşısında, hükmü katılma yoluyla temyiz eden davacının da usulüne uygun bir temyizinden söz edilemez.
Hal böyle olunca, Dairece temyizen incelenmesi gereken bir husus bulunmadığından, dosyanın yerel mahkemesıne GERİ ÇEVRİLMESİNE, Daire esasının bu şekilde kapatılmasına, 9.10.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.