Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2012/3602 E. 2012/6711 K. 06.06.2012 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/3602
KARAR NO : 2012/6711
KARAR TARİHİ : 06.06.2012

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, mirasbırakan annesi Fatma Sebahat Özcömert’in diğer mirasçılarından mal kaçırmak amacıyla ve muvazaalı olarak 3344 sayılı parseldeki 4 nolu bağımsız bölümü davalı oğullarına devrettiğini, taşınmazın mirasbırakana ait olduğuna ilişkin protokol ve gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi bulunduğunu ileri sürüp tapu kaydının iptali ile mirasçılar adına tescilini istemiştir.
Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, … medeni Kanununun 701. maddesine göre terekeye dönmesi istenen mal ile ilgili olarak davacının payı oranında dava açma olanağı bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi …’ın raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.

-KARAR-

Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tüm mirasçılar adına tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 3344 parsel sayılı taşınmazdaki 4 no’lu bağımsız bölümün dava dışı 3. kişi adına kayıtlı iken 31.8.1987 tarihli akitle intifa hakkının tamamını tarafların mirasbırakanı Fatma Sebahat’ın, kuru mülkiyetin tamamını ise eşit olarak davalılar Cenap ve Renan’ın satın almak suretiyle adlarına tescil ettirdikleri anlaşılmaktadır.
Mahkemece, davacının payı oranında dava açma olanağı bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Hemen belirtilmedir ki, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı açılan davalar tereke adına açılabileceği gibi muvazaalı işlemin mirasçının miras hakkına yapılan bir haksız fiil, niteliği taşıması sebebiyle pay oranında da açılması mümkün olup, duraksamaya yer bırakmayacak şekilde istikrarlı uygulama da böyledir.
Öyleyse mahkemenin davayı ret gerekçesinin doğru ve hukuki olduğu söylenemez.
Ancak, bilindiği üzere; davada ileri sürülen iddianın içeriğine ve davalının savunmasına göre; yanlar arasındaki uyuşmazlık, murisin gerçekte bedelini bizzat ödeyip, üçüncü kişiden satın aldığı taşınmazı mirastan mal kaçırmak amacıyla tapu siciline yarar sağlamak istediği kişi (davalılar) adına kaydettirmesi halinde 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İnançları Birleştirme Kararının uygulama yeri bulup bulamayacağı noktasında toplanmaktadır. Gerçekten, 1.4.1974 tarihli karar, konusu ve sonuç bölümü itibariyle, murisin kendi üzerindeki tapulu taşınmazlar yönünden yaptığı temliki işlemler için bağlayıcıdır. Somut Olayda olduğu gibi bedeli ödenerek “gizli bağış” şeklinde gerçekleştirilen işlemler hakkında anılan Yargıtay İnançları Birleştirme Kararının doğrudan bağlayıcı olma niteliği yoktur. Bunun yanı sıra, karara, yorum yoluyla gizli bağış iddialarına yönelik olarak uygulama olanağı sağlanamayacağı; Hukuk Genel Kurulunun 30.12.1992 tarih 586/782; 21.9.1994 tarih 248/538; 21.12.1994 tarih 667/856; 11.10.1995 tarih 1995/1-608 sayılı kararlarında belirtilmiş; Dairenin yargısal uygulaması bu doğrultuda kararlılık kazanmıştır. Şu da ifade edilmelidir ki böylesi bir tasarruf koşullarının varlığı halinde ancak TMK.’nun 560 ilâ 571. maddeleri arasında öngörülen tenkis davasına konu oluşturur. Ne varki, davada tenkis isteği bulunmamaktadır.
Hal böyle olunca, mahkemenin ret kararı yukarıda açıklanan gerekçe ile sonucu itibariyle doğrudur.
Davacının temyiz itirazı yerinde değildir.Reddiyle gerekçesinin düzeltilmesi ile yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HUMK’nun geçici 3/2 maddesi aracılığı ile 1086 sayılı HUMK’nun 438/7. maddesi gereğince ONANMASINA, 6.6.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.