Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2011/9534 E. 2011/11061 K. 31.10.2011 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2011/9534
KARAR NO : 2011/11061
KARAR TARİHİ : 31.10.2011

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : ELATMANIN ÖNLENMESİ

Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, 19.02.2003 tarihli aplikasyon ile 433 ada 190 parsel sayılı taşınmazın maliki olan davalıların mülkiyeti idarelerine ait 433 ada 185 parselde yapı yapmak suretiyle tecavüz ettikleri saptandığından davalıların müdahalelerin meni, kal ve geriye dönük 5 yıl için 3.700.-TL ecrimisile karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, davanın haksız olduğunu, 185 parselde bulunan caminin yeniden yapımı sırasında mülkiyetlerinde bulunan taşınmaza tecavüz ettiğini, daha sonra resmi görevliler huzurunda anlaşma ifraz ve tevhit işlemi yapıldığını ileri sürerek, davanın reddine savunmuşlardır.
Mahkemece, 433 ada 185 parselin ve 190 parselin imar uygulaması sonucu oluştuğu, camiinin inşaa edilirken davalı parsele oluşan tecavüz sonucu davalıların murisinin rızası ile encümen kararı alındığı, ifraz ve tevhid işlemine dayanak olan krokinin hatalı yapıldığı, taksimin hatalı olarak yapılması sonucu hatalı işlem yapıldığı, dolayısıyla davalılar parselinin davacı parseline bir tecavüzünün bulunmadığı, tersimat hatası sebebiyle bilirkişinin ek raporunda B ve C ile gözüken yere tecavüz varmış gibi gözüktüğü gerekçeleri ile sübut bulmayan davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi …’un raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.

-KARAR-

Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi, yıkım ve ecrimisil talebine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; davacıya ait …, Merkez İzetiye Mahallesi 433 Ada 185 sayılı imar parselinin öncesinde üzerindeki caminin yıktırılarak yeniden inşa edilirken davalıya ait 190 sayılı kadastral parsele taşkınlık oluştuğu, daha sonra tarafların isteği üzerine cami duvarı sınır alınmak suretiyle ifraz ve tevhit işlemleri 4.11.1959 tarihinde onaylanarak sicile yansıtıldığı, bu tarihten sonra da davalının 190 parsel üzerinde üç katlı bina inşa ettiği, bu binanın halen davacının parseline taşkın olduğu, davalının bu taşkınlığın ifraz ve tevhit işlemleri yapılırken düzenlenen krokideki ölçüm ve tersimat hatasından kaynaklandığını savunduğu, en son 09.02.2007 tarihinde taraflara ait imar parsellerinin oluştuğu görülmektedir.
Olayın özetlenen gelişimi sonucu uyuşmazlığın sağlıklı bir biçimde çözüme ulaştırılabilmesi, sözü edilen taşkınlığın ne zaman ve nasıl oluştuğunun duraksamaya yer bırakmayacak şekilde ortaya çıkarılmasına bağlıdır.
Bilindiği üzere; yasal ayrıcalıkların dışında ayrılmaz parçanın (mütemmim cüz’ün) mülkiyeti ve buna bağlı olarak tasarruf hakkı üzerinde bulunduğu arza bağlıdır. Bu husus M.K.nun 684. maddesinde açıkca vurgulanmıştır. Ne varki, yürürlükten kalkmış olan 6785 sayılı yasanın l605 sayılı yasa ile değişik 42/c ve halen yürürlükte bulunan 3l94 sayılı imar yasasının l8. maddelerinde özel hükümler getirilmek suretiyle ayrılmaz parça (mütemmim cüz) olan yapı ile arz arasındaki hukuki ilişki kesilmiş bazı durumlarda yapı, üzerinde bulunduğu yerin malikinden başkasına bırakılarak imar parsellerinin oluşturulabileceği öngörülmüştür. Böylece yapıların bedelleri ilgili parsel sahiplerince yapı sahibine ödenmediği veya aralarında bu yönde bir anlaşma yapılmadığı yada ortaklığın giderilmesi davası açılmadığı sürece bu yapıların ömürlerini dolduruncaya kadar eski sahiplerine kullanma imkanı sağlanmıştır.
Öte yandan, zeminin maliki olan kişinin taşınmazı bizzat kullanma yetkisi sınırlanmış, ayrılmaz parça (mütemmim cüz) durumunda olan yapı üzerinde tasarruf etme gücü özel yasa ile kısıtlanmıştır.
298l sayılı Yasanın 3290 sayılı Yasa ile değişik l0/c maddesi de aynı doğrultuda hüküm getirmiştir.
Gerçekten, bir kimse kendisine veya yasanın himaye ettiği bir hakka dayanarak üçüncü bir şahsa ait bir taşınmaz üzerine ayrılmaz parça (mütemmim cüz) niteliğinde yapı inşaa etmiş imar uygulaması sonucu bu yer davacıya ait imar parseli içerisinde kalmış ise, kendi arzu ve iradesi dışında idari kararla oluşan bir durum söz konusu olduğundan kusurlu sayılamaz. İşte bu nedenle yukarıda değinildiği gibi yasa koyucu imar parseli malikine karşı yapı sahibini koruma zorunluluğunu duymuştur.
Hal böyle olunca, yukarıda özetlenen ilkeler doğrultusunda araştırma ve inceleme yapılması, ondan sonra hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile davanın reddedilmesi doğru değildir.
Davacının, temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesine göre) HUMK.’nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 31.10.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.