Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2011/4379 E. 2011/5777 K. 11.05.2011 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2011/4379
KARAR NO : 2011/5777
KARAR TARİHİ : 11.05.2011

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : ELATMANIN ÖNLENMESİ,ECRİMİSİL

Taraflar arasında görülen davada;
Davacılar, kayden pay sahibi oldukları 228 parsel sayılı taşınmazda davalının payını şufa davası sonucu iptal edilip kendileri adına tescil edildiğini, ihtara rağmen davalının taşınmazı haksız olarak kullanmaya devam ettiğini ileri sürerek elatmanın önlenmesi ve ecrimisile karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı,davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, fiili taksimin bulunmadığı ancak davalının hazinenin yerini kiralamak suretiyle kullandığı, davacıların hisselerinden fazla yer kullandığı gerekçeleri ile davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacılar vekilince süresinde temyiz edilmiş olmakla Tetkik Hakimi …’nın raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü.

-KARAR-

Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; çekişme konusu 228 parsel sayılı taşınmazın dava dışı kişilerle birlikte davacılara ait olduğu, davalının kayıttan ve mülkiyetten kaynaklanan bir hakkının bulunmadığı, ancak krokide (E) harfi ile gösterilen 69339 m2 lik bölümü tasarruf ettiği anlaşılmaktadır.
Davalı, savunmasında dava dışı paydaş olan Hazineye ecrimisil ödemek suretiyle taşınmazın bu bölümünü kullandığını belirtmiş ve mahkemece de bu savunmaya itibar edilerek davanın reddine karar verilmiştir.
Hemen belirtilmelidir ki; TMK nun 688 ve devam eden maddelerinde öngörülen paylı mülkiyet, birden ziyade kimsenin fiili olarak bölünmemiş bir şeyde belirli paylarla sahip olmaları şeklinde tarif edilmiştir.
O halde, her paydaşın malik olduğu pay taşınmazın her noktasına yayılmış vaziyettedir. Öte yandan, paylı mülkiyet üzere olan taşınmazda dışarıda paydaş kalmayacak şekilde ve tüm paydaşları kapsar biçimde harici bir taksim ve parselasyon planı yapılarak taşınmazın kullanım durumun belirlenmesi olanaklıdır. Bunun yanında böyle bir harici taksim yok ve tüm paydaşlar eylemli olarak taşınmazda uzun zamandan beri kullanmaları sebebiyle fiili durum yaratılmış ise meydana getirilen bu olgunun ahde vefa prensibi gereğince açılacak olan ortaklığın giderilmesi davasına kadar korunması gerekeceği tartışmasızdır.
Somut olaya bu ilkeler çerçevesinde bakıldığında, çekişme konusu taşınmazda tüm paydaşları kapsar nitelikte harici parselasyon planı bulunmadığı gibi fiili bir durumunda gerçekleştirilmediği sabittir. Esasen bu husus mahkemeninde kabulündedir. Böylesi bir durumda Hazineye ecrimisil ödenmesi kullanan kişiyi diğer paydaşlar karşısında haklı kılmaz.
Hal böyle olunca, yukarıda değinildiği üzere her paydaşın payı taşınmazın her zerresine yaygın bulunduğuna göre, açılan davanın mutlak olarak kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.
Davacıların değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerele HUMK’nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 11.05.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.