Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2010/4681 E. 2010/5476 K. 10.05.2010 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2010/4681
KARAR NO : 2010/5476
KARAR TARİHİ : 10.05.2010

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTAL, ELATMANIN ÖNLENMESİ, YIKIM

Taraflar arasında birleştirilerek görülen davada;
Davacı, 1230 parsel sayılı taşınmazda davalıya ait ev bulunduğunu ve taşınmazın kıyı kenar çizgisi içinde olduğunu, kıyıların Devletin hüküm ve tasarrufunda olup özel mülkiyete konu olamayacağını belirterek tapu kaydının iptaline, elatmanın önlenmesine ve yapının Yıkımına karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, bir savunma getirmemişlerdir.
Mahkemece, asıl ve birleşen davaların, kesin hüküm nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla, Tetkik Hakimi …’in raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü.

-K A R A R-
Dava, çekişmeli 1230 parsel sayılı taşınmazın kıyı kenar çizgisine göre kıyıda kaldığı iddiasına dayalı tapu iptal, elatmanın önlenmesi ve yıkım isteklerine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kesin hüküm nedeniyle reddine karar verilmiş ise de, çekişme konusu taşınmazın geldisi olan 121 nolu kadastral parselin 18.11.1970 tarihinde kesinleştiği ve kaydın oluştuğu, davanın ise 11.11.2003 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır.
Bu durumda 25.2.2009 tarihinde kabul edilip, 14.3.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5841 Sayılı Yasanın 2.maddesi ile 3402 Sayılı Yasanın 12.maddesinin 3.fıkrasına eklenen ” bu hüküm iddia ve taşınmazın niteliğine yahut Devlet ve diğer kamu tüzel kişileri dahil tarafların sıfatına bakılmaksızın uygulanır” ve 3.maddesi ile eklenen geçici 10.maddesinin ” bu kanunun 12.maddesinin 3.fıkrası hükmü devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu iddiası ile yürürlük tarihinden önce açılmış ve henüz kesin hükme bağlanmamış olan davalarda dahi uygulanır” şeklindeki hükmü gözetildiğinde kadastro tespitinin kesinleştiği tarih ile davanın açıldığı tarih arasında 3402 Sayılı Yasanın 12.maddesinde sözü edilen 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olduğu sabittir.
Hal böyle olunca; yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler, özellikle kesin hüküm ve hak düşürücü süre olumsuz dava şartlarından olup, öncelikli olan hak düşürücü süre olduğundan kesin hüküm yerine davanın hak düşürücü süreden reddinin gerekeceği tartışmasızdır. Davanın reddi bu gerekçe ve sonucu itibarı ile doğrudur.
O halde davacının, temyiz itirazları yerinde değildir.Reddiyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü ONANMASINA, Harçlar Kanununun değişik 13. maddesinin j. Bendi gereğince Hazineden harç alınmasına yer olmadığına, 10.5.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.