Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2010/12607 E. 2010/13880 K. 22.12.2010 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2010/12607
KARAR NO : 2010/13880
KARAR TARİHİ : 22.12.2010

MAHKEMESİ : ERDEMLİ 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 18/03/2010
NUMARASI : 2009/203-2010/230
Taraflar arasında görülen davada;
Davacılar, çekişmeli taşınmazların tespite itiraz davası sonunda S. A.’ın mirasçıları adına tescil edildiklerini, ancak tescile esas alınan veraset ilamının 2003/381 esas sayılı verasetin iptali davasında iptal edildiğini ve davalıların murisi A.’ın kök muris S.’ın mirasçısı olmadığının belirlendiğini; ayrıca, kök muris S. tarafından davalıların murisi A.’a yapılan “hibe”nin de muvazaalı bulunduğunu ileri sürerek, tapularının iptaliyle adlarına tescilini istemişler, yargılama sırasında 176 ada 12 sayılı parsel dışındaki taşınmazlar yönünden davalarını atiye terketmişlerdir.
Davalılar, 176 ada 12 sayılı parselin imar uygulaması ile oluştuğunu, geldiği kadastral parsellerin de intikal değil hibe suretiyle murisleri adına tescil edildiğini belirtip, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, verasetin iptali davasında davalıların murisinin mirasçılığının iptal edildiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davalılar tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, yolsuz tescil ve muvazaa nedenlerine dayalı tapu iptali-tescil isteğine ilişkindir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, çekişme konusu 176 ada 12 sayılı imar parselinin 669, 673 ve 675 sayılı kadastral parsellerden geldiği, anılan kadastral parsellerden 669 ve 673 sayılı olanların tapuda kök muris S..adına kayıtlı iken davalıların murisi A..’a “hibe” edildiğinden bahisle A.. adına kadastroca tespit edildiği ve tespit tutanaklarının ilgili sütununda kök muris S..’ın da hibe ile ilgili parmak izi basılmış beyanının bulunduğu, 675 sayılı olanın da tapuya dayalı olarak kök muris S.. adına kadastroca tespit edildiği; her üç parselin tescillerinin ise 18.10.1996’da hükmen olmak suretiyle 669 ve 673 sayılı olanların müstakilen davalıların murisi A. adına, 675 sayılı olanın da davalıların murisi A.. ile birlikte kök muris S..’ın mirasçıları adına paylı biçimde yapıldığı; daha sonra taşınmazların 1997 yılında imar işlemine tabi tutuldukları ve oluşan 176 ada 5 sayılı imar parselinin davalıların murisi A.. adına tescil edildiği, 2005’te intikal suretiyle davalılara geçtiği, 2006 ve 2007 yıllarındaki imar uygulamaları sonucunda da 176 ada 12 parsel numarasını aldığı anlaşılmaktadır.
Öte yandan, 2003/381-655 sayılı verasetin iptali hakkındaki kararla, davalıların murisi A..’ın kök muris S..’ın mirasçısı olmadığının tespit edildiği de görülmektedir.
Davacılar, çekişmeli 176 ada 12 parsel sayılı taşınmazın tespite itiraz davası sonunda S.. A..’ın mirasçıları adına tescil edildiğini, ancak tescile esas alınan veraset ilamının 2003/381 es.s. verasetin iptali davasında iptal edildiğini ve davalıların murisi A..’ın kök muris S..’ın mirasçısı olmadığının, böylece onun adına gerçekleşen tescilin yolsuz nitelik taşıdığının belirlendiğini; ayrıca, kök muris S.. tarafından davalıların murisi A..’a yapılan “hibe” işleminin de muvazaalı bulunduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmışlar, 176 ada 12 sayılı parsel dışındaki taşınmazlar yönünden davalarını atiye terketmişlerdir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Ne var ki, soruşturmanın hükme yeterli bulunduğunu söyleyebilme olanağı yoktur.
Çekişmeli 12 sayılı imar parselinin geldiği ana kadastral parsellerin geçirdiği aşamalar dikkate alındığında, davada ileri sürülen iddiaların çözüme kavuşturulması için anılan kadastral parsellerin hükmen tescillerinin hangi gerekçeye dayandığının saptanmasına, bunun için de hükmen tescile ilişkin Kadastro Mahkemesinin 1963/287 esas sayılı dosyasının kararına ihtiyaç bulunduğu açıktır.
Hal böyle olunca, Kadastro Mahkemesinin 1963/287 esas sayılı dosyasına ait kesinleşme şerhli ve onaylı karar suretinin mahkemesinden getirtilmesi, kadastral parsellerin tescillerinin hangi gerekçeye dayandığının belirlenmesi ve tarafların iddia ve savunmaları bu gerekçe çerçevesinde değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi yerine, eksik araştırma ile yetinilip sadece verasetin iptali kararının hükme gerekçe gösterilmesi doğru değildir.
Davalıların temyiz itirazı açıklanan nedenlerden ötürü yerindedir. Kabulüyle, hükmün HUMK.’nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 22.12.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.