Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2010/11517 E. 2011/2247 K. 01.03.2011 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2010/11517
KARAR NO : 2011/2247
KARAR TARİHİ : 01.03.2011

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında birleştirilerek görülen davada;
Davacı, çekişme konusu taşınmazlarını davalılara satış suretiyle temlik ettiğini, ancak davalıların bir bedel ödemediklerini ve satışın yapıldığı 21.12.2006 tarihinden beri kendisini oyaladıklarını ve kandırdıklarını ileri sürerek, tapuların iptali ile adına tescilini istemiş ve yargılama sırasında ıslah ile iptal olmaz ise isteğini bedele dönüştürmüştür.
Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, iddianın subut bulmadığı ve hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 01.03.2011 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat … ile temyiz edilen vekili Avukat….. geldiler duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:

-KARAR-

Dava, satış bedelinin ödenmemesi sebebiyle iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Hemen belirtilmelidir ki, Borçlar Kanununun 217.maddesi aracılığıyla 211.maddesi hükmü gereğince satılan bir şeyin karşı tarafa teslim edildikten sonra bedelin ödenmemesi halinde akdin feshedileceği hakkı saklı tutulmadıkça, başka bir ifade ile bu hususta ihtirazi kayıt dermayan edilmedikçe bu konuda açılan tapu iptal ve tescil davasının dinlenilmesine olanak yoktur.Buna göre iptal ve tescil isteğinin reddine karar verilmiş olması bu gerekçe ile ve sonucu itibarıyla doğrudur.
Ne varki, davacı yargılama sürecinde bir dilekçe vererek davasını bedele ıslah ettiğini bildirmiştir.Hemen belirtilmelidir ki; 4.2.1948 tarih 10-3 Sayılı İçtihadı Birleştirme kararında açıklandığı üzere dava açıldıktan sonra delillerde konusunda ve diğer hususlarda usule ilişkin işlemlerin ıslah yoluyla düzeltilmesi mümkün olduğu gibi, sebebinde de ıslah mümkündür.Kaldıki HUMK’nun 185.maddesinin 2.bendide davacının karşı tarafın rızası olmaksızın ıslah yoluyla davasının mahiyetini tebdil edebileceğini kabul etmiştir. O halde, davacının tapu iptal ve tescil yerine davasını bedele ıslah etmesinde mani bir sebep bulunmamakta ise de yapılan ıslahın HUMK’nun 83 ve takip eden maddelerinde öngörülen koşullara uygun düştüğü söylenemez.Buna göre davacının satış bedelinden kaynaklanan varsa bir kişisel alacağı ayrı bir davaya konu etmesi olanaklıdır.
O halde, davacının temyiz itirazları yerinde olmayıp davanın reddi açıklanan ilkeler ve bu gerekçeyle doğru olup, yerel mahkeme kararının ONANMASINA, 03.12.2010 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz edilen vekili için 825.00.-TL. duruşma avukatlık parasının ve aşağıda yazılı 1.25.-TL bakiye onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 01.03.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.