Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2008/5192 E. 2008/10188 K. 14.10.2008 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2008/5192
KARAR NO : 2008/10188
KARAR TARİHİ : 14.10.2008

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, maliki olduğu 65 ada 1 parsel sayılı taşınmazdaki payının ağır depresyon altında bulunduğu sırada davalı ortakları tarafından alınan vekaletname ile danışıklı olarak önce davalı …’a, ondanda diğer davalı …’e satış suretiyle muvazaalı devredildiğini ileri sürerek tapu iptal ve tescil isteğinde bulunmuştur.
Davalılar, iddiaların yersiz olduğunu, davacının bilgisi dahilinde satış yapıldığını aynı tarihlerde davacı tarafından bir çok hukuki işlem ve devir yapıldığını bildirip davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, Adli Tıp Kurumu raporları ile davacının vekaletnamenin düzenlendiği tarihte hukuki ehliyete haiz olmadığının belirlendiği son kayıt maliki …’in durumu bilebilecek konumda olduğu iyiniyetten yararlanamayacağı gerekçesiyle davalılar … ve … yönünden davanın husumetten reddine, diğer davalılar yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davalılar…, Battal ve … Gökay vekilleri tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 14.10.2008 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden … vekili Avukat …, … vekili … …, … vekili Avukat… geldiler davetiye tebliğe rağmen temyiz edilen vekili avukat gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:

-KARAR-
Dava, tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriğine ve toplanan delillerden, davacı …’in davalılardan…’ı 22.3.2001 tarihinde vekil tayin ettiği, Baysalında kayden davacıya ait çekişme konusu 65 ada 1 parsel sayılı taşınmazdaki payı 23.3.2001 tarihinde davalı …’a temlik ettiği onunda 22.10.2001 tarihinde davalı …’e satış suretiyle devrettiği anlaşılmaktadır.
Davacı, ehliyetsizlik ve sair hukuki sebeplere dayanmak suretiyle eldeki davayı açmıştır.
Mahkemece davanın vekaletin tanzim tarihinde ehliyetsiz olduğunun Adli Tıp Kurumu Genel Kurulunun raporu ile belirlendiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
O halde, ilk el konumunda bulunan davalı … ile vekil…’ın tüm temyiz itirazları yerinde değildir.Reddine,
Davalı, …’in temyiz itirazlarına gelince; davalı … taşınmazı edinen 2.el olup Türk Medeni Kanununun 1023.maddesinde öngörülen koşulların gerçekleşmesi halinde sicilin aleniyeti ve güvenirliği prensibine dayalı olarak edinmesinin korunacağı açıktır.
Bilindiği üzere; hukukumuzda, diğer çağdaş hukuk sistemlerinde olduğu gibi kişilerin huzur ve güven içerisinde alış verişte bulunmaları satın aldıkları şeylerin ilerde kendilerinden alınabileceği endişelerini taşımamaları,dolayısıyla toplum düzenini sağlamak düşüncesiyle,alan kişinin iyi niyetinin korunması ilkesi kabul edilmiştir. Bu amaçla Medeni Kanunun 2.maddesinin genel hükmü yanında menkul mallarda 988 ve 989, tapulu taşınmazların el değiştirmesinde ise 1023.maddesinin özel hükümleri getirilmiştir. Öte yandan bir devleti oluşturan unsurlardan biri insan unsuru ise bunun kadar önemli olan ötekisi topraktır İşte bu nedenle Devlet, nüfus sicilleri gibi tapu sicillerinin de tutulmasını üstlenmiş,bunların aleniliğini (herkese açık olmasını) sağlamış,iyi ve doğru tutulmamasından doğan sorumluluğu kabul etmiş,değinilen tüm bu sebeplerin doğal sonucu olarakta tapuya itimat edip, taşınmaz mal edinen kişinin iyi niyetini korumak zorunluluğunu duymuştur.Belirtilen ilke M.K.nun 1023.maddesinde aynen “tapu kütüğündeki sicile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan 3 ncü kişinin bu kazanımı korunur” şeklinde yer almış, aynı ilke tamamlayıcı madde niteliğindeki 1024.maddenin 1.fıkrasına göre “Bir ayni hak yolsuz olarak tesçil edilmiş ise bunu bilen veya bilmesi gereken 3 ncü kişi bu tesçile dayanamaz” biçiminde öngörülmüştür.
Ne varki; tapulu taşınmazların intikallerinde, uzur ve güveni koruma,toplam düzenini sağlama uğruna, tapu kaydında ismi geçmeyen ama asıl malik olanın hakkı feda edildiğinden iktisapta bulunan kişinin,iyi niyetli olup olmadığının tam olarak tespiti büyük önem taşımaktadır.Gerçekten bir yanda tapu sicilinin doğruluğuna inanarak iktisapta bulunduğunu ileri süren kimse diğer yanda ise kendisi için maddi,hatta bazı hallerde manevi büyük değer taşıyan ayni hakkını yitirme tehlikesi ile karşı karşıya kalan önceki malik bulunmaktadır.Bu nedenle yüzeysel ve şekilci bir araştırma ve yaklaşımın büyük mağduriyetlere yol açacağı,kişilerin Devlete ve adalete olan güven ve saygısını sarsacağı ve yasa koyucunun amacının ilk bakışta,şeklen iyi niyetli gözükeni değil,gerçekten iyiniyetli olan kişiyi korumak olduğu hususlarının daima göz önünde tutulması,bu yönde tüm delillerin toplanıp derinliğine irdelenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir. Nitekim bu görüşten hareketle “kötü niyet iddiasının def’i değil itiraz olduğu,iddia ve müdafaanın genişletilmesi yasağına tabii olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve mahkemece kendiliğin den (resen) nazara alınacağı ilkeleri 8.ll.l99l tarih l990/4 esas l99l/3 sayılı İnançları Birleştirme Kararında kabul edilmiş, bilimsel görüşlerde aynı doğrultuda gelişmiştir.
Oysa, mahkemece yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde bir araştırma yapılmış değildir.
Hal böyle olunca, iddia ve savunma doğrultusunda, yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde iyiniyet konusunda gerekli araştırmanın ve incelemenin yapılması, bu hususta duraksamaya yer bırakmayacak şekilde soruşturnanın tamamlanması ondan sonra hasıl olacak duruma göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yetinilerek davacının ortağı …’in yakını olduğundan bahisle yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir.
Davalı …’in temyiz itirazları yerindedir.Kabulü ile hükmün açıklanan nedenden ötürü HUMK:’nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA,13.12.2007 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz edenler vekilleri için 550.00.-YTL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasın, alınan peşin harcın geri iadesine,14.10.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.