Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2007/4578 E. 2007/6200 K. 30.05.2007 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2007/4578
KARAR NO : 2007/6200
KARAR TARİHİ : 30.05.2007

MAHKEMESİ : FATSA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 25/04/2006
NUMARASI : 2002/42-172
Taraflar arasında görülen davada;
Davacı vekili, davacının miras bırakan annesi N.. M..’nun .. ada …sayılı parselleri ile ..ve .. sayılı parsellerini ve .. sayılı parseldeki .ve ..nolu meskenlerini davalı oğlu K.. ile davalı gelini S.. devrettiğini, davacının miras hakkının ortadan kaldırılmasının amaçlandığını ileri sürerek satışlar yönünden muvazaa nedeniyle iptal tescil, bağışlar yönünden ise tenkis isteğinde bulunmuş; yargılama sırasındaki ıslah dilekçesinde ise, davacı ..ada ..ada ..ve .parseller ile ..parseldeki . nolu meskene yöneltilmiş davacının miras bırakanları olan babası ve annesinin yaptığı temliklerden . ada ..ve .. ada ..parseller bakımından tenkis,..parsel bakımından muvazaaya dayalı iptal tescil..parsel ile …parseldeki.. nolu mesken hakkında da vekalet görevinin kötüye kullanılması nedenine dayalı iptal tescil isteklerinde bulunmuş, sonradan ..ada .. ve ..ada .parseller hakkındaki davadan vazgeçtiğini bildirmiştir.
Davalılar vekili, süreden ve esastan davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, ..sayılı parselin vekaletnamenin kötüye kullanılması suretiyle devredildiği belirtilerek davacının payı oranında davanın kabulüne; .ada ..ve …parseller ile ..arseldeki ..nolu mesken hakkındaki davanın kanıtlanamadığından reddine; …ada …parsel yönünden ise hüküm kurulmasına yer olmadığına karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi …. raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
-KARAR
Dava, tapu iptali-tescil ve tenkis isteklerine ilişkindir.
Dosyada mevcut delillerden, çekişme konusu …sayılı parselin miras bırakan M… tarafından 23.7.1992’de davalı gelinine satıldığı ; ..sayılı parsel ile ..sayılı parseldeki .numaralı bağımsız bölümün miras bırakan N…e ait iken, 27.4.1999 tarihli vekaletnameyle vekil kıldığı davalı oğlu Kürşat aracılığı ile 28.4.1999 tarihli aynı akitte davalı gelinine satıldığı ; tenkis isteğine konu .. ada ..v..ada ..parsel sayılı taşınmazlar hakkındaki davadan ise vazgeçildiği görülmektedir.
Dava ve ıslah dilekçelerinin içeriği ve de iddianın ileri sürülüş biçimine göre, davacının 1038 parsel hakkında muris muvazaası nedeniyle pay oranında iptal-tescil ; .parsel ile ..parseldeki . numaralı bağımsız bölüm hakkında da öncelikle vekaletnamenin kötüye kullanılması, olmadığı takdirde muris muvazaası nedeniyle pay oranında iptal tescil istediği anlaşılmaktadır.
Mahkemece, .. parsel ile .. parseldeki .. no’lu bölüm hakkında, kanıtlanamadığından bahisle davanın reddine ; .. parsel hakkında ise vekaletnamenin kötüye kullanıldığı gerekçesiyle davacının payı oranında iptal-tescile karar verilmiştir.
Öncelikle belirtmek gerekir ki, miras bırakanın vekil aracılığı ile yaptığı temlik bakımından vekaletnamenin kötüye kullanıldığı iddiasının ancak tereke adına ileri sürülebileceği ve hükmün de tereke adına verilebileceği dikkate alındığında, Türk Medeni Kanununun elbirliği mülkiyetini düzenleyen 701.ve takip eden hükümleri gereğince ve davanın niteliğine göre davacının pay oranında istekte bulunamayacağı ve mahkemenin de pay oranında karar veremeyeceği, anılan hukuksal neden yönünden görülebilirlik koşulu bulunmadığından davanın reddi gerekeceği kuşkusuzdur.
Öte yandan, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı istek yönünden ise hükme yeterli bir soruşturma yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur.
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide “muris muvazaası” olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen ifade etmek gerekir ki, bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tesbiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşınmaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı,miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı,davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Hal böyle olunca, çekişme konusu ..ve .. sayılı parseller ile ..sayılı parseldeki .numaralı bağımsız bölüm hakkında yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde araştırma yapılarak soruşturmanın tamamlanması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve eksik soruşturma ile yetinilip yazılı olduğu üzere hüküm kurulması isabetsizdir. Davacının temyiz itirazı yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenden ötürü HUMK.’nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA,alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 30.5.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.