Yargıtay Kararı 1. Ceza Dairesi 2023/7857 E. 2023/7206 K. 27.11.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2023/7857
KARAR NO : 2023/7206
KARAR TARİHİ : 27.11.2023

MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SAYISI : 2023/115 Değişik İş
SUÇ : Kasten yaralama
KARAR : İtirazın süre yönünden reddine dair
TEBLİĞNAME GÖRÜŞÜ : İlgili kararın kanun yararına bozulması

İstanbul 32. Asliye Ceza Mahkemesinin, 20.10.2022 tarihli ve 2022/382 Esas, 2022/473 Karar sayılı kararı ile hükümlü hakkında basit yargılama usûlü uygulanması suretiyle kasten yaralama suçundan, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (5237 sayılı Kanun) 86 ncı maddesinin ikinci fıkrası, üçüncü fıkrasının (a) bendi, 62 nci maddesinin birinci fıkrası, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi

Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 251 … maddesinin üçüncü fıkrası, 5237 sayılı Kanun’un 52 nci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca 3.360,00 TL adlî para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin hükme yönelik hükümlü tarafından yapılan itirazın süre yönünden incelenerek reddine dair merci İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesinin, 13.02.2023 tarihli ve 2023/115 Değişik İş sayılı kararının kesin olmakla 13.02.2023 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır.

Adalet Bakanlığının, 5271 sayılı Kanun’un 309 uncu maddesinin birinci fıkrası uyarınca, 18.07.2023 tarihli ve 2023/7717 sayılı evrakı ile kanun yararına bozma istemine istinaden düzenlenen, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının, 21.09.2023 tarihli ve KYB-2023/92377 sayılı Tebliğnamesi ile dava dosyası Daireye gönderilmekle, gereği düşünüldü:

I. İSTEM
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının, 21.09.2023 tarihli ve KYB-2023/92377 sayılı kanun yararına bozma isteminin;
“7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 10/2. madde ve fıkrasının, ‘Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır.’ hükmü ile gerçek kişilere yapılacak tebligat ile ilgili olarak iki aşamalı bir yöntem benimsenmiş olması karşısında, öncelikle bilinen en son adres (bilinen bir adres yoksa ya da bilinen en son adres ile adres kayıt sistemindeki adres aynı ise mernis adresi olduğu belirtilmeksizin adres kayıt sistemindeki adres) esas alınarak, 7201 sayılı Kanun’u uyarınca öncelikle bilinen son adrese normal tebligat çıkarılıp, çıkarılan tebligatın bila tebliğ iade edilmesi hâlinde, aynı Kanun’un 21/2. maddesi uyarınca adres kayıt sistemindeki adres bilinen en son adres olarak kabul edilerek, tebligata 7201 sayılı Kanun’un 23/1-8 ve Tebligat Kanunu’nun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 16/2. maddesi hükümlerine göre, ‘Tebligat çıkarılan adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olduğundan, tebliğ imkansızlığı durumunda, tebligatın, Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesine göre bu adrese yapılması’ gerektiğine dair şerh düşülerek tebliğ işlemlerinin tamamlanması gerektiği nazara alındığında,
Dosya kapsamına göre, sanığın yokluğunda verilen kararın, 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 21. maddesi gereğince ‘Gösterilen adres muhatabın Adres Kayıt Sistemindeki adresi olup muhatabın taşındığı tanınmadığı gösterilen adreste d4’nın sözlü beyanından tespit edilmiş, imzadan imtina edilmiştir…’ şeklindeki kayıt ile 2 nolu haber kağıdı kapıya yapıştırıltıktan sonra, evrak da ilgili muhtara bırakılmak suretiyle 16.11.2022 günü tebliğ edilip, beyanda bulunan ve haber bırakılan komşu ismi tespit edilmeksizin tebliğ işlemi tamamlanarak kesinleştirildiği anlaşılmakta ise de; Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 19.09.2018 tarihli ve 2016/12791 esas, 2018/8413 karar sayılı ve 3. Hukuk Dairesinin 11.02.2019 tarihli ve 2017/5224 esas, 2019/901 karar sayılı ilamlarında belirtildiği üzere, beyanda bulunan komşunun açık kimliğinin tebliğ mazbatasında gösterilmediği durumda, tebliğ memurunun gerçekten muhatabın adresine gittiği

fakat bulamadığı hususunun belgelenmediği, yapılan işlemin tebliğ memurunun soyut beyanından ibaret kaldığı ve tebligattan haberdar edilen kişi sadece imzadan imtina etme hakkına sahip olup, isim vermekten imtina edemeyeceğinden bu haliyle sanığa yapılan usulsüz olduğu, sanık tarafından yapılan itirazın süresi içerisinde olduğu anlaşılmakla, yapılan itirazın kabulü ile duruşma açılıp genel hükümlere göre yargılamaya devam edilmesi gerekçesiyle kararın gereği için mahkemesine gönderilmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde itirazın reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir.”
Şeklindeki gerekçeye dayandığı anlaşılmıştır.

II. GEREKÇE
1. 5271 sayılı Kanun’un, Basit yargılama usûlü başlıklı 251 … maddesinin inceleme konusu ile ilgili bölümleri; “(1) Asliye ceza mahkemesince, iddianamenin kabulünden sonra adli para cezasını ve/veya üst sınırı iki yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlarda basit yargılama usulünün uygulanmasına karar verilebilir. …
(5) Hükümde itiraz usulü ile itirazın sonuçları belirtilir.” şeklinde düzenlenmişken aynı Kanun’un, Basit yargılama usûlünde itiraz başlıklı 252 nci maddesininin birinci, ikinci ve altıncı fıkraları; “(1) 251. madde uyarınca verilen hükümlere karşı itiraz edilebilir. Süresi içinde itiraz edilmeyen hükümler kesinleşir.

(2) İtiraz üzerine hükmü veren mahkemece duruşma açılır ve genel hükümlere göre yargılamaya devam olunur. Taraflar gelmese bile duruşma yapılır ve yokluklarında 223. madde uyarınca hüküm verilebilir. Taraflara gönderilecek davetiyede bu husus yazılır. Duruşmadan önce itirazdan vazgeçilmesi hâlinde duruşma yapılmaz ve itiraz edilmemiş sayılır.

(6) Birinci fıkradaki itirazın, süresinde yapılmadığı veya kanun yoluna başvuru hakkı bulunmayan tarafından yapıldığı mahkemesince değerlendirildiğinde dosya, 268. maddenin ikinci fıkrası uyarınca itirazı incelemeye yetkili olan mercie gönderilir. Mercii bu sebepler yönünden incelemesini yapar ve kararını gereği için mahkemesine gönderir.” şeklinde hükümleri haizdir.

Aynı Kanun’un, İtiraz usulü ve inceleme mercilerini düzenleyen 268 … maddesinin ilgili bölümleri uyarınca;
“(1) Hâkim veya mahkeme kararına karşı itiraz, kanunun ayrıca hüküm koymadığı hâllerde 35. maddeye göre ilgililerin kararı öğrendiği günden itibaren yedi gün içinde kararı veren mercie verilecek bir dilekçe veya tutanağa geçirilmek koşulu ile zabıt kâtibine beyanda bulunmak suretiyle yapılır. Tutanakla tespit edilen beyanı ve imzayı mahkeme başkanı veya hâkim onaylar. 263. madde hükmü saklıdır.
(2) Kararına itiraz edilen hâkim veya mahkeme, itirazı yerinde görürse kararını düzeltir; yerinde görmezse en çok üç gün içinde, itirazı incelemeye yetkili olan mercie gönderir.
(3) …” şeklinde düzenlenmiştir.

2. Bu kapsamda inceleme konusu dava dosyasının değerlendirilmesinde; hükümlü hakkında açılan davanın basit yargılama usûlü uygulanması suretiyle yürütülüp hükümlünün cezalandırılmasına karar verildiği, anılan kararın hükümlü adına tebliğe çıkarıldığı ancak tebligat mazbatası üzerinde yapılan inceleme neticesinde tebliğ işleminin 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun (7201 sayılı Kanun) hükümlerine uygun olmadığı anlaşılmıştır.

Şöyle ki 7201 sayılı Kanun’un “Bilinen adreste tebligat” başlıklı 10 uncu maddesinin birinci ve ikinci fıkralarına göre;
“Tebligat, tebliğ yapılacak şahsa bilinen en son adresinde yapılır.
(Ek fıkra: 11/1/2011-6099/3 md.) Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır.”

Mezkûr hüküm gereği yapılan inceleme neticesinde; hükümlünün Merkezi Adres Kayıt Sisteminde (MERNİS) kayıtlı adresinin dava dosyasında bilinen adres ile aynı olduğu belirlenmiştir.

Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun, 20.11.2020 tarihli ve 2019/2 Esas, 2020/3 Karar sayılı kararında da vurgulandığı üzere; 7201 sayılı Kanun’un 10 uncu maddesinin ikinci fıkrası hükmü gereği gerçek kişilere yapılacak tebligat ile ilgili olarak iki aşamalı bir yöntem benimsendiği, muhatabın bilinen en son adresine çıkarılan tebligatın iade edilmesi veya MERNİS adresinin bilinen adresten farklı olması hâlinde MERNİS adresine “MERNİS” şerhi düşülerek 7201 sayılı Kanun’un 21 … maddesinin ikinci fıkrası uyarınca doğrudan tebligat çıkartılması gerekmektedir.

Mahkemece 7201 sayılı Kanun’un 21 … maddesinin birinci fıkrası uyarınca tebligat çıkarıldığı hâlde tebligat memurunca hükümlü adına 7201 sayılı Kanun’un 21 … maddesinin ikinci fıkrası uyarınca tebliğ işlemi yapıldığı, bu işlem sırasında da hükümlünün sorulduğu komşusunun kim olduğu belirlenmeden “D-4” ün sözlü beyanından hükümlünün taşındığı tanınmadığı şeklinde şerh düzenlendiği, bu itibarla hükümlü adına çıkarılan tebligatın usûlüne uygun olmadığı belirlenmiştir.

Böylece itirazı inceleyen merci tarafından 5271 sayılı Kanun’un 252 nci maddesinin altıncı fıkrası gereği itirazın süresinde olduğunun tespit edilerek dosyanın genel hükümlere göre duruşma açmak üzere Mahkemesine gönderilmesi gerektiği dikkate alınmadan itirazın reddine karar verilmesi, Kanun’a aykırı olup kanun yararına bozma talebi yerinde görülmüştür.

III. KARAR
1. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma isteminin KABULÜNE,

2. İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesinin, 13.02.2023 tarihli ve 2023/115 Değişik İş sayılı kararının 5271 sayılı Kanun’un 309 uncu maddesinin üçüncü fıkrası gereği, oy birliğiyle KANUN YARARINA BOZULMASINA,

5271 sayılı Kanun’un 309 uncu maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca gerekli işlemin yapılması için dava dosyasının, Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,

27.11.2023 tarihinde karar verildi.