Yargıtay Kararı 1. Ceza Dairesi 2023/5005 E. 2023/7173 K. 24.11.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2023/5005
KARAR NO : 2023/7173
KARAR TARİHİ : 24.11.2023

MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SAYISI :2018/225 değişik iş
HÜKÜMLÜ
KARAR :İtirazın reddine
TEBLİĞNAME GÖRÜŞÜ: İlgili kararın kanun yararına bozulması

Adam öldürmek, gasp ve geceleyin meskun masuniyetini ihlal suçlarından Yenimahalle Ağır Ceza Mahkemesinin 02.03.1989 tarihli ve 1988/118 Esas, 1989/28 Karar sayılı ilâmıyla 6 ay süreyle geceli gündüzlü bir hücrede tecrit edilmek suretiyle müebbet ağır hapis cezasına hükümlü …’ın, iş bu cezasının infazı sırasında, Karaman Ağır Ceza Mahkemesinin 28.08.1996 tarihli ve 1996/179 Esas, 1996/175 Karar sayılı kararı ile 30.08.1996 tarihinden geçerli olmak üzere şartla tahliyesini müteakip, hükümlünün, yurt dışına çıkış yasağının kaldırılması istemiyle yaptığı başvurunun reddine dair … 9. Ağır Ceza Mahkemesinin 02.10.2017 tarihli ve 1988/118 Esas, 1989/28 Karar sayılı kararına karşı yapılan itirazın reddine ilişkin … 10. Ağır Ceza Mahkemesinin 19.02.2018 tarihli ve 2018/225 değişik iş sayılı kararı ile ilgili olarak;

Adalet Bakanlığının, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309 uncu maddesinin birinci fıkrası uyarınca, 09.05.2023 tarihli ve 94660652-105-34-16296-2019-Kyb sayılı evrakı ile kanun yararına bozma istemine istinaden düzenlenen, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının, 05.06.2023 tarihli ve 2023/55668 sayılı Tebliğnamesi ile dava dosyası Daireye gönderilmekle, gereği düşünüldü;

I. İSTEM
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının, 05.06.2023 tarihli ve 2023/55668 sayılı kanun yararına bozma isteminin;
“Hükümlü … hakkında yurt dışına çıkış yasağının Yenimahalle Ağır Ceza Mahkemesinin 1988/118 Esasına kayden görülen kamu davası kapsamında, anılan Mahkemenin 26.08.1988 tarihli yazısı ile 5682 sayılı Pasaport Kanun’u hükümleri uyarınca tatbik olunduğu, söz konusu kamu davasının kovuşturma evresi sona erene kadar uygulamada bulunan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nda yurt dışına çıkış yasağına ilişkin bir düzenleme mevcut değil iken 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanun’u ile belirtilen yasağa dair düzenlemelerin getirildiği, 5682 sayılı Kanun uyarınca uygulanan yurt dışına çıkış yasağının nihayetinde bir koruma tedbiri olduğu ve usul hükümleri kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, genel hukuk kaidesi gereği usul hükümleri bakımından kıyasın mümkün olduğu gözetilerek yapılan incelemede,
5271 sayılı Kanun’un;
Adli kontrol kararı ve hükmedecek merciler başlıklı 110 uncu maddesinde yer alan “(1) Şüpheli, Cumhuriyet savcısının istemi ve sulh ceza hâkiminin kararı ile soruşturma evresinin her aşamasında adlî kontrol altına alınabilir. (2) Hâkim, Cumhuriyet savcısının istemiyle, adlî kontrol uygulamasında şüpheliyi bir veya birden çok yeni yükümlülük altına koyabilir; kontrolün içeriğini oluşturan yükümlülükleri bütünüyle veya kısmen kaldırabilir, değiştirebilir veya şüpheliyi bunlardan bazılarına uymaktan geçici olarak muaf tutabilir. (3) 109 uncu madde ile bu maddenin birinci ve ikinci fıkra hükümleri, gerekli görüldüğünde, görevli ve yetkili diğer yargı mercileri tarafından da, kovuşturma evresinin her aşamasında uygulanır. (4) (Ek:8.7.2021-7331/16 md.) Şüpheli veya sanığın adli kontrol yükümlülüğünün devamının gerekip gerekmeyeceği hususunda en geç dört aylık aralıklarla; soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hâkimi, kovuşturma evresinde ise resen mahkeme tarafından 109 uncu madde hükümleri göz önünde bulundurularak karar verilir”,
Adli kontrol altında geçecek süre başlıklı 110/A maddesinde yer alan “(1) Ağır ceza mahkemesinin görevine girmeyen işlerde adli kontrol süresi en çok iki yıldır. Ancak bu süre, zorunlu hâllerde gerekçesi gösterilerek bir yıl daha uzatılabilir. (2) Ağır ceza mahkemesinin görevine giren işlerde, adli kontrol süresi en çok üç yıldır. Bu süre, zorunlu hâllerde, gerekçesi gösterilerek uzatılabilir; uzatma süresi toplam üç yılı, Türk Ceza Kanunu’nun İkinci Kitap Dördüncü Kısım Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar ile Terörle Mücadele Kanun’u kapsamına giren suçlarda dört yılı geçemez. (3) Bu maddede öngörülen adli kontrol süreleri, çocuklar bakımından yarı oranında uygulanır.”,
Adli kontrol kararının kaldırılması başlıklı 111 … maddesinde yer alan “(1) Şüpheli veya sanığın istemi üzerine, Cumhuriyet savcısının görüşünü aldıktan sonra hâkim veya mahkeme 110 uncu maddenin ikinci fıkrasına göre beş gün içinde karar verebilir. (2) Adlî kontrole ilişkin kararlara itiraz edilebilir.” şeklindeki hükümler ile anılan Kanun’un 103 üncü maddesinin ikinci fıkrasında yer alan, ” Soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısı adlî kontrol veya tutuklamanın artık gereksiz olduğu kanısına varacak olursa, şüpheliyi re’sen serbest bırakır. Kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildiğinde şüpheli serbest kalır.”,
Şeklindeki hükümler birlikte değerlendirildiğinde,
Bir koruma tedbiri olan ve adli kontrol olarak uygulanan yurt dışına çıkış yasağının uygulamasının yukarıda belirtilen düzenlemeler kapsamında belli bir süre ile sınırlı olduğu,
Somut olayda, hükümlü hakkında kapatılan Yenimahalle Ağır Ceza Mahkemesinin 02.03.1989 tarihli kararı ile verilen cezanın, Yargıtay 1. Dairesinin 31.05.1989 tarihli ve 1989/1707 Esas, 1989/1692 Karar sayılı ilâmı ile onanarak kesinleştiği, yurt dışına çıkış yasağı ile ilgili 5271 sayılı Kanun’un 110/A maddesinde mevcut sürelerin dolduğundan uygulanma imkanının ortadan kaldığının kabulü gerektiği, diğer yandan anılan Kanun’un 103 üncü maddesinin ikinci fıkrası gereğince soruşturma evresinde şüphelinin işlediği iddia olunan suç nedeni ile kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmesi halinde adli kontrol kararının kendiliğinden sona ereceği hüküm altına alındığından, usul hükümlerinde kıyasın mümkün olduğuna ilişkin genel hukuk kaidesinden hareketle, kovuşturmanın beraat, mahkumiyet, düşme vb. bir kararla sona ermesi halinde de adli kontrol tedbirinin kendiliğinden sona ereceğinin kabulünün zorunlu olması karşısında, somut dava dosyasına konu sanık hakkındaki kovuşturma aşamasının hükmün Yargıtay 1. Dairesinin 31.05.1989 tarihli ilamı ile onanmasına karar verilerek kesinleşmesi suretiyle sona erdiği ve böylece sanık hakkındaki yurtdışına çıkamama adli kontrol tedbirinin kendiliğinden nihayete erdiği, artık devamında hükmün infazına geçildiği de dikkate alındığında her hangi bir hukuki yararın bulunmadığı, nitekim benzer bir olaya ilişkin Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 23.05.2016 tarihli ve 2016/3193 Esas, 2016/2613 Karar sayılı ilâmın da bu durumun vurgulandığı gözetilmeden, merciince yapılan itirazın kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir.”
Şeklindeki gerekçeye dayandığı anlaşılmıştır.

II. GEREKÇE
1. 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309 uncu maddesinin, (1), (2) ve (3) üncü fıkraları;
(1) Hâkim veya mahkeme tarafından verilen ve istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümde hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtayca bozulması istemini, yasal nedenlerini belirterek Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirir.
(2) Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, bu nedenleri aynen yazarak karar veya hükmün bozulması istemini içeren yazısını Yargıtayın ilgili ceza dairesine verir.
(3) Yargıtayın ceza dairesi ileri sürülen nedenleri yerinde görürse, karar veya hükmü kanun yararına bozar.
Şeklinde düzenlenmiştir.

2. 5271 sayılı Kanun’un 110/A maddesinde adli kontrol altında geçecek azami süreye ilişkin düzenleme, ayrıca hükümlü hakkında verilen hükmün kesinleşmesi ve almış olduğu cezanın infazı sırasında 30.08.1996 tarihinden geçerli olmak üzere şartla tahliyesine karar verilmiş olması dikkate alındığında, hükümlü hakkında yargılama sırasında verilen yurt dışına çıkamama adli kontrol tedbirinin kendiliğinden sona erdiğinin ve devamında herhangi bir hukuki yararın bulunmadığının kabulü gerektiğinden, hükümlünün talebinin kabulü yerine reddine dair verilen karara karşı yaptığı itirazın kabulü yerine reddine dair itiraz merciince verilen karar Kanun’a aykırı olup, kanun yararına bozma talebi yerinde görülmüştür.

III. KARAR
1. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma isteminin KABULÜNE,

2. … 10. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 19.02.2018 tarihli ve 2018/225 değişik iş sayılı kararın 5271 sayılı Kanun’un 309 uncu maddesinin üçüncü fıkrası gereği, oy birliğiyle KANUN YARARINA BOZULMASINA,

Dava dosyasının, Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,

24.11.2023 tarihinde karar verildi.