YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2022/7705
KARAR NO : 2023/233
KARAR TARİHİ : 01.02.2023
MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
SUÇ : Kasten yaralama sonucu ölüme neden olma
HÜKÜM : İstinaf başvurusunun esastan reddi kararı
İlk Derece Mahkemesince verilen hükme yönelik istinaf incelemesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından verilen kararın; 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 286 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca temyiz edilebilir olduğu, 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenlerin hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 291 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz istemlerinin süresinde olduğu, 294 üncü maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz dilekçesinde temyiz sebeplerine yer verildiği, 298 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz istemlerinin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmiştir.
Katılan vekilinin duruşmalı inceleme taleplerinin, 7079 sayılı Kanun’un 94 üncü maddesiyle değişik 5271 sayılı Kanun’un 299 uncu maddesinin birinci fıkrası gereği takdîren reddine karar verilmekle, gereği düşünüldü:
I. HUKUKÎ SÜREÇ
1. … 1. Ağır Ceza Mahkemesinin, 03.02.2022 tarihli ve 2021/479 Esas, 2022/39 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında kasten yaralama sonucu ölüme neden olma suçundan, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 87 nci maddesinin dördüncü fıkrası, 29 uncu maddesinin birinci fıkrası, 62 nci maddesinin birinci fıkrası, 53 üncü maddesinin birinci fıkrası ve 63 üncü maddesi uyarınca 6 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluklarına karar verilmiştir.
2. … Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesinin 14.04.2022 tarihli ve 2022/1188 Esas, 2022/953 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında İlk Derece Mahkemesince kurulan hükme yönelik katılan vekilinin ve Cumhuriyet savcısının istinaf başvurusunun 5271 sayılı Kanun’un 280 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
II. TEMYİZ SEBEPLERİ
Katılan vekilinin temyiz sebepleri;
1. Bölge Adliye Mahkemesi kararının gerekçesiz olduğuna,
2. Sanık hakkında 5237 sayılı Kanun’un 81 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca kasten öldürme suçundan ceza verilmesi gerektiğine,
3. Şartları oluşmadığı halde sanık hakkında 29 uncu madde kapsamında haksız tahrik hükümleri uygulanarak eksik cezaya hükmolunduğuna,
İlişkindir.
III. OLAY VE OLGULAR
Temyizin kapsamına göre;
A. İlk Derece Mahkemesinin Kabulü
29.09.2020 tarihinde sanığın ilkokul arkasında bulunan açık araziye alkol almak için geldiği, bu esnada aynı yerde tanık olarak beyanı alınan …’ın ve maktulün bulunduğu ve alkol aldıkları, sanığın da yanlarına giderek birlikte alkol almaya başladıkları, sanığın aksi ispat olunamayan savunmasına göre, maktulün sanığa karşı küfür etmesi üzerine sanıkla maktul arasında tartışma çıktığı, tartışma sırasında yaşanan arbede esnasında sanığın maktulün sırtına ve yüzüne yumrukla vurduğu, akabinde yanlarına sivil
polislerin geldiği, polise herhangi bir şikayette bulunmadıkları ve ilk olarak maktulün, daha sonrasında sanığın bulundukları yerden ayrılarak ikametinin yakınında bulunan parka gittiği, parkta maktulü alkol alırken gören sanığın da parkın yakınında bulunan büfeden bira alarak maktulün yanına oturduğu, bu sırada maktulün sanığa yönelik tehditvari konuşması sonucu tekrar tartışmaya başladıkları, sanığın tekrar maktulün muhtelif yerlerine vurarak onu yaraladığı, maktulün kusmaya başladığı ve yürümekte güçlük çektiği, maktulün yürümeye çalışırken dizlerinin üstüne çöktüğü zor nefes aldığı, bunun üzerine sanığın ayılmasını sağlamak için maktulün kafasından içecek döktüğü, daha sonra maktulü bırakarak olay yerinden ayrıldığı ve evine gittiği, kolluk görevlilerince alınan ihbar üzerine maktulun yaralı olarak yerde yatar vaziyette bilinci kapalı olarak bulunduğu, tedavi boyunca bilinci kapalı olan maktulün olaydan 14 gün sonra 12.10.2020 tarihinde vefat ettiği dosya kapsamından anlaşılmıştır.
Sanık ile maktul arasında bir kısım anlaşmazlıklar olduğuna dair bilgi sahibi sıfatıyla beyanı alınan şahısların anlatımları olsa da, bu şahısların kovuşturmada ilk anlatımlarını doğrulamamaları sebebiyle taraflar arasında öldürmeyi gerektirir bir husumet bulunduğunun kabulünün mümkün olmadığı, anlık gelişen tartışma esnasında sanığın maktulü yumrukladığını beyan ettiği, sanığın maktüle karşı öldürmeye elverişli mahiyette olabilecek herhangi bir alet kullanmadığı, bu kapsamda sanığın maktulü doğrudan öldürme kastıyla hareket ettiğine yönelik kanaat oluşmadığı, olayın gelişiminde sanığın maktüle 9-10 yumruk attığını belirtmiş olması, maktülün hastanede tedavisi devam ederken vefat ettiği ve sanığın gerçekleştirdiği eylem ile netice arasındaki illiyeti kesecek başka bir durumun gerçekleşmediğinin anlaşılması karşısında, sanığın kastının öldürme değil yaralama olduğu, bu kapsamda eylemin neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçunu oluşturduğu ve kasten yaralama sonucu ölümün gerçekleştiği kabul edilmiştir.
Olayın başlangıç sebebinin aşamalarda maktulün sanığa küfretmesine dayandırılması, bu konudaki tanık anlatımlarının kendi içinde bütünlük arz etmemesi karşısında, taraflar arasındaki kavgada ilk haksız hareketin kimden geldiği kesin olarak tespit edilemediğinden mahkemece sanık lehine 5237 sayılı Kanun’un 29 uncu maddesi uyarınca haksız tahrik hükümleri asgari hadden uygulanmıştır.
Tanık ……’nin beyanları dava dosyasında mevcuttur.
Maktul hakkında Susurluk Devlet Hastanesince düzenlenen 30.09.2020 tarihli;
Sol üst alın bölgesinde, alın ortasında, sağ kafa üst arka kısımda, sol kulak arkasında ekimoz, sol kulakta laserasyon, sol yanakta laserasyon, sol omuz ön kısımda ekimoz, her iki burun deliğinde kanama, sırt bölgesinde birden çok laserasyon bulunduğuna dair görüş içeren adli muayene raporu dava dosyasında mevcuttur.
Maktul hakkında İstanbul Adli Tıp Kurumu Başkanlığı 1. İhtisas Kurulunca düzenlenen 12.08.2021 tarihli;
Kişinin ölümünün künt kafa travmasına bağlı yüz kemik kırıkları ile birlikte beyin kanaması ve gelişen komplikasyonlar sonucu meydana gelmiş olduğu,
Kişinin 29/09/2020 tarihinde maruz kaldığı künt kafa travmasına bağlı yaralanmasıyla ölümü arasında illiyet bağı bulunduğuna ilişkin görüş içeren raporu dava dosyasında mevcuttur.
B. Bölge Adliye Mahkemesinin Kabulü
İlk Derece Mahkemesince kabul edilen olay ve olgularda, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından bir isabetsizlik görülmediği anlaşılmıştır.
IV. GEREKÇE
1. Gerekçeye yönelen temyiz istemi yönünden
Gerekçeli karar hakkı, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 6 ncı maddesinde açıkça zikredilmemiş ise de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) tarafından içtihadî olarak geliştirilerek varlık kazanmış bir hak olup “adil yargılanma hakkı”nın en önemli unsurlarından biri olarak belirtilmiştir. Buna göre AİHM, mahkemelerin her türlü kararlarında gerekçeye yer verilmesi yükümlülüğüne değinerek aksi durumun, adil yargılanma hakkının ihlâli ile neticeleneceğine işaret etmiştir. (Dulaurans/Fransa, B. No. 34553/97, 21.03.2000; Georgiadis/Yunanistan, B. No. 21522/93, 29.05.1997 §§ 40-43; Ruiz Torija/İspanya, B. No. 18390/91, 09.12.1994; Ferreira/Portekiz, [BD], B. No: 19867/12, 28.07.2017, § 84)
Gerekçeli karar hakkı, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası (Anayasa) tarafından ise alenî bir şekilde güvence altına alınmıştır. Anayasa’nın 141 inci maddesinin üçüncü fıkrasında yer verilen; “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.” şeklindeki düzenleme ile gerekçe, ilgilisi için bir hak olmanın yanı sıra bütün mahkemeler için de anayasal bir yükümlülük olarak öngörülmüştür. Ayrıca Anayasa’nın, Temel Haklar ve Ödevler kısmında yer alan “Hak arama hürriyeti” başlıklı 36 ncı maddesine, 03.10.2001 tarihli ve 4709 sayılı Kanun’un 14 üncü maddesiyle eklenen “adil yargılanma hakkı”nın da bir unsuru olarak kabul edilmekte (… Ataş, B. No: 2013/1235, 13.06.2013.) ve Anayasa Mahkemesi tarafından incelenen bireysel başvurulara konu edilebilmektedir. Gerekçeli karar hakkı, Türk hukuk sisteminde anayasal düzenlemeye ek olarak kanunî olarak da güvence altına alınmıştır. 5271 sayılı Kanun’un 34 üncü maddesinin birinci fıkrasının ilk cümlesi; “Hâkim ve mahkemelerin her türlü kararı, karşı oy dahil, gerekçeli olarak yazılır.” şeklinde emredici hüküm içermektedir.
Temel bir insan hakkı olan gerekçeli karar hakkı, gerek uluslararası gerek ulusal hukukî metinlerle güvence altına alınmış olup mahkeme kararlarında gerekçeye yer verilmemesi ya da yetersiz gerekçeye yer verilmesi durumlarında gerekçeli karar hakkının ihlâli gündeme gelecek ise de AİHM tarafından ifade edildiği üzere (… Kück/Almanya, B. No: 35968/97, 12.06.2003, §§ 46,47; Khamidov/Rusya, B. No: 72118/01, 15.11.2007, § 170.) yargılama bir bütündür ve olağan kanun yolları, yargılama sürecinin bir parçasıdır ve adil yargılanma hakkı, yargılamayı bir bütün olarak kapsar. Bu nedenle gerekçeli karar hakkının ihlâl edilip edilmediği, gerekçesizlik ya da kanunî gerekçeden yoksunluğun, bir bütün olarak yargılamayı adil olmaktan çıkarıp çıkarmadığına göre belirlenir. O hâlde, sonuca etki edecek mahiyetteki bir iddianın, derece mahkemeleri tarafından gerekçede tartışılmamış olması ya da bu konuda kanunî bir gerekçeye yer verilmemiş olması durumunda söz konusu usûlî eksikliğin Yargıtay tarafından temyiz incelemesi sırasında giderilmesi mümkündür. Zira gerekçe, bağımsız ve tarafsız bir yargılamanın zorunlu bir unsuru olup gerekçede temel hak ve hürriyetler, hukuksal bir metin düzleminde değerlendirilir.
Bu açıklamalar ışığında, her ne kadar Bölge Adliye Mahkemesi kararında ayrıntılı bir gerekçeye yer verilmemiş ise de Gerekçe bölümünde yer alan paragraflarda ilgili temyiz sebeplerine yönelik gerekçeli değerlendirme yapılarak söz konusu eksiklik Yargıtay tarafından giderilmiş olduğundan, hükümde bu yönüyle hukuka aykırılık bulunmamıştır.
2. Suç vasfına yönelen temyiz istemi yönünden
5237 sayılı Kanun’un 87 nci maddesinin dördüncü fıkrasının uygulanabilmesi için sanığın yaralama kastıyla hareket etmesi, mağdurdaki yaralanmanın, aynı Kanun’un 86 ncı maddesinin birinci fıkrası kapsamında bulunması, sanığın eylemi ile arasında illiyet bağı olacak şekilde mağdurun ölmesi, sanığın meydana gelen ölüm sonucuna ilişkin en az taksir derecesinde bir kusurunun bulunması koşullarının birlikte gerçekleşmesi gerekir. Buna göre sanık mağduru yaralamak amacıyla hareket etmeli, mağdurun yaralanacağını bilmeli ve bu sonucu istemelidir. Bununla birlikte sanık mağdurun yaralanmasını değil de ölmesini istemiş ve ölüm meydana gelmiş ise sanığın kasten öldürme suçundan cezalandırılması gerekecektir. Zira sanığın kastının öldürmeye mi yoksa yaralamaya mı yönelik olduğu suçun işlenmesindeki neden, kullanılan aletin cinsi, kullanılış şekli, isabet alınan bölge, darbe adedi ve şiddeti, sanığın suçtan önceki ve sonraki davranışları, aradaki husumet, hedef seçme olanağının bulunup bulunmadığı, mağdurdaki yaraların yerleri ve nitelikleri, sanığın fiiline kendiliğinden mi, yoksa engel bir nedenden dolayı mı son verdiği gibi ölçütler esas alınarak bir değerlendirme yapılması gerekmektedir. Bu nedenle somut olayda, sanık ve maktul arasında öldürmeyi gerektirecek husumet bulunmaması, anlık gelişen tartışma sonucu yaşanan kavgada, sanığın maktulün yüz bölgesine ve çeşitli yerlerine silah kullanmaksızın eliyle birden fazla kez vurmak suretiyle onu yüz bölgesinde kemik kırığı olacak şekilde yaraladığının anlaşılması karşısında, mahkemenin suç vasfına yönelik gerekçesinin yeterli ve yerinde olması nedeniyle hükümde bu yönüyle hukuka aykırılık bulunmamıştır.
3.Haksız tahrike yönelen temyiz istemi yönünden
Sanığın aşamalarda maktulün kendisine küfür ettiğine ve aralarında yaşanan kavgaya dair savunmaları, tanık …’ın savcılık aşamasında da doğruladığı kolluk ifadesinde, maktulün sanığa küfür ettiğini belirtmesi hususları birlikte değerlendirildiğinde, mahkemenin haksız tahrik hükümlerini uygulama gerekçesinin yerinde ve yeterli olması nedeniyle hükümde bu yönüyle hukuka aykırılık bulunmamıştır.
V. KARAR
Gerekçe bölümünde açıklanan nedenlerle … Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesinin, 14.04.2022 tarihli ve 2021/1188 Esas, 2022/953 Karar sayılı kararında öne sürülen temyiz sebepleri ve 5271 sayılı Kanun’un 289 uncu maddesinin birinci fıkrası ile sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde hukuka aykırılık görülmediğinden 5271 sayılı Kanun’un 302 nci maddesinin birinci fıkrası gereği, Tebliğname’ye uygun olarak, oy birliğiyle TEMYİZ İSTEMİNİN ESASTAN REDDİ İLE HÜKMÜN ONANMASINA,
Dava dosyasının, 5271 sayılı Kanun’un 304 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca … 1. Ağır Ceza Mahkemesine, Yargıtay ilâmının bir örneğinin ise … Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,
01.02.2023 tarihinde karar verildi.