Yargıtay Kararı 1. Ceza Dairesi 2022/707 E. 2022/1095 K. 14.02.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2022/707
KARAR NO : 2022/1095
KARAR TARİHİ : 14.02.2022

(KANUN YARARINA BOZMA İSTEMİ)

Mağdur … …’yı kasten basit yaralama suçundan sanık …’in, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 86/2, 86/3-e ve 62. maddeleri gereğince 5 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına dair … Asliye Ceza Mahkemesinin 16.10.2019 tarihli ve 2019/47 Esas, 2019/100 Karar sayılı kararına karşı Adalet Bakanlığının 18.11.2021 tarihli ve 2021/18678 sayılı yazısıyla kanun yararına bozma isteminde bulunulduğundan bu işe ait dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 05.01.2022 tarihli ve 2021/145569 sayılı tebliğnamesi ile Dairemize gönderilmekle incelendi.
Mezkur ihbarnamede;
Dosya kapsamına göre, her ne kadar anılan Mahkemece sanığın mağdur … …’ya yönelik eylemi nedeniyle cezalandırılmasına karar verilmiş ise de; … …’nın soruşturma evresinde kolluk görevlilerince 08.10.2018 ve 12.08.2018 tarihlerinde alınan beyanında kendisine yönelik herhangi bir darp olmadığını açık şekilde ifade ettiği, olayın diğer tarafı olan … … ve … Kandil’in ifadelerinde de sanığın mağdur … …’ya yönelik darp eyleminden bahsetmedikleri, mağdur … …’nın kovuşturma evresinde alınan beyanında da sanığa atfedilen darp eyleminin olmadığını beyan ettiği, sanığın tüm aşamalarda suçlamaları kabul etmediği ve atılı suçu işlediğini gösterir tanık beyanı veya kamera görüntüsünün bulunmadığı, bu haliyle sanığın kasten yaralama suçunu işlemediğinin sabit olduğu gözetilmeksizin, beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle, 5271 sayılı CMK’nin 309. maddesi gereğince anılan kararın bozulması lüzumunun ihbar olunduğu anlaşıldı.
Gereği görüşülüp düşünüldü:

TÜRK MİLLETİ ADINA

Öğretide “olağanüstü temyiz” olarak adlandırılan kanun yararına bozma olağanüstü yasa yolunun koşulları ve sonuçları, “kanun yararına bozma” adı ile 5271 sayılı CMK’nin 309 ve 310. maddelerinde düzenlenmiştir.
5271 sayılı Kanun’un 309. maddesi uyarınca, hakim veya mahkemece verilip istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerde, maddi hukuka veya yargılama hukukuna ilişkin hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtayca bozulması istemini yasal nedenlerini açıklayarak, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirecektir.

Bunun üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da hükmün veya kararın bozulması istemini içeren yazısına bu nedenleri aynen yazarak Yargıtay ceza dairesine verecek, ileri sürülen nedenlerin Yargıtayca yerinde görülmesi halinde karar veya hüküm yasa yararına bozulacak, yerinde görülmezse istem reddedilecektir.
Böylece ülke sathında uygulama birliğine ulaşılacak, hakim ve mahkemelerce verilen cezaya ilişkin karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıklar ile uygulamadaki esaslı yanlışlar ve esasa etkili usul yanılgılarının, toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesi sağlanacaktır. Kanun yararına bozma yasa yoluna, istinaf ve temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşmiş hüküm ve kararlara karşı gidilmesi nedeniyle kesin hükmün otoritesinin bütünüyle zedelenmemesi amacıyla bu yola başvurabilmek için hukuka aykırılık halinin ciddi boyutlara ulaşması gerekmektedir.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 14.11.1977 gün ve 3-2 sayılı kararında da açıkça vurgulandığı üzere, bu yasa yolunun olağanüstü bir yasa yolu olması nedeniyle, her türlü hukuka aykırılık iddiası, yasa yararına bozma konusu yapılamayacak, bu kapsamda hakimlerin takdir hakkı alanına giren ve suç işleyenler için bir hak teşkil etmeyen hususlar ile mahkemenin takdirine bağlı istekler ve uygulamadaki takdir yanılgıları veya takdirin yerinde olup olmadığının denetlenmesine ilişkin başvurular, temyiz yasa yolundan farklı olarak yasa yararına bozma konusu yapılamayacağından, bu yolla denetlenemeyecektir.(Ceza Genel Kurulunun 23.03.2010 tarih ve 2/29-56 sayılı Kararı da bu doğrultudadır.)
Bu açıklamalar çerçevesinde somut olay incelendiğinde; sanık … hakkında, mahkemece yargılama yapılarak deliller usulünce değerlendirilerek mağdur … …’yı basit tıbbi müdahale ile giderilir şekilde yaralama eyleminden 5237 sayılı TCK’nin 86/2, 86/3-e ve 62. maddeleri gereğince 5 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar verildiği, kanun yararına bozmaya konu edilen mahkumiyet kararındaki ileri sürülen hukuka aykırılığın 5271 sayılı CMK’nin 309. maddesindeki hallere dahil olmayıp hakimin takdir hakkına ilişkin olduğu, mahkemenin de olayda delilleri değerlendirerek sanığı cezalandırdığı ve takdir hakkını bu yönde kullandığı anlaşılmaktadır.
Bu nedenle, Adalet Bakanlığının kanun yararına bozma isteyen yazısına dayanan tebliğnamedeki kanun yararına bozma talebinin REDDİNE, dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 14.02.2022 gününde oy çokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY

… Asliye Ceza Mahkemesinin 2019/147 Esas ve 2019/100 Karar sayılı kararı ile sanık …’in mağdur … …’yı sopayla basit tıbbi müdahale ile giderilebilir şekilde darp ederek yaraladığı kabulü ile TCK’nin 86/2, 3e, 62. maddeleri gereği 5 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına dair karar yasa yollarından geçmeksizin kesinleşmiş olup bu karara karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından kanun yararına bozma talebinde bulunulmuştur.
CMK’ye göre kanun yararına bozma olağanüstü bir yasa yoludur ve istisnai hallerde bu yasa yolu incelemesine gidilebilmektedir.
Yasa koyucu adalete olan güvenin zedelenmemesi adına derecattan geçmeyen bir kararın hatalı verilebilmesi ihtimaline binaen böyle bir yasa yolu öngörmüştür.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun hakimin takdir hakkını kullanarak verdiği ve derecattan geçmeyen kararlarda kanun yararına bozmaya gidilemeyeceğine dair karar vermiştir. Bu karar genel kapsamı itibarıyla doğrudur.
Ancak hakimin delil takdiri yaparak verdiği bir karar açıkça maddi olaya aykırı ise yani bu konuda hiç bir tereddüt yok ise yine de bu karara karşı yasa yoluna gidilemeyecek midir? Dairemize gelen dosyada durum böyledir.
Somut olayımızda sanık …’in mağdur … …’yı TCK’nin 86/2, 3e, 62. maddeleri gereği kasten müessir fiilde bulunduğundan 5 ay hapis cezasına çarptırıldığı sabittir.
Dosya kapsamından ne mağdur, ne sanık, ne tanıklar ne de adli raporlardan sanığın mağduru darp ettiğine dair hiçbir iddia veya delil yoktur. Mağdur kendisinin sanık tarafından darp edildiği kabul edilen olay sırasında kendisinin kullanmış olduğu tırdan inmediğini, olayı Jandarmaya telefonla bildirdiklerini kendisini sanığın darp etmediğini söylemiştir. Mağdurun darp edilmesi nedeniyle alınmış bir rapor da yoktur.
Dosya taraflarının davanın ve soruşturmanın her aşamasındaki beyanları değiştirilmemiştir, istikrarlıdır.
Buna rağmen yerel mahkemece sanık …’in mağdur …’yi kasten müessir fiilde bulunmaktan 5 ay hapis cezası ile cezalandırması yasaya ve hukuka ve maddi olaya aykırıdır.
Dosyada toplanması gerekli olup da toplanmayan yeni bir delil yoktur. Bu nedenle sanığın yargılamanın yenilenmesini talep etme imkanı da bulunmamaktadır. Sanığın hakkını alabilmesi için kanun yararına bozma dışında herhangi bir yasa yolu kalmamıştır.
İş bu nedenlerle sanığın lehine olan kanun yararına bozma talebinin kabul edilmesi gerekir iken takdir denetlemesi yapılamayacağına dair CGK kararı doğrultusunda talebin reddi Anayasal hak olan hak arama hürriyetini kısıtlayan bir karar olacağından Anayasal hak ihlalinin de engellenebilmesi açısından kanun yararına bozma talebinin kabulü gerekirken Reddine dair, Dairemizin çoğunluk görüşüne katılmıyoruz.

SS./TH.(E.Y.)