Yargıtay Kararı 1. Ceza Dairesi 2021/559 E. 2021/800 K. 10.02.2021 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2021/559
KARAR NO : 2021/800
KARAR TARİHİ : 10.02.2021

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Kasten Yaralama
HÜKÜM : Mahkumiyete dair

Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunarak;
Gereği görüşülüp düşünüldü:
1) 23.12.2015 tarihli duruşmada sanıktan şikayetçi olduğunu ve davaya katılmak istediğini belirterek, davaya katılmasına karar verilen …’ün, gerekçeli karar başlığında katılan yerine müşteki olarak gösterilmesi suretiyle 5271 sayılı CMK’nin 232/2-b maddesine aykırı davranılması,
2) Kolluk tutanaklarına ve adli rapor içeriklerine göre suç tarihinin 08.01.2015 olmasına rağmen, gerekçeli karar başlığında 2015 olarak gösterilmesi suretiyle CMK’nin 232/2-c maddesine aykırı davranılması,
3) 5271 sayılı TCK’nin 172/2. maddesinde yer alan “Kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildikten sonra kamu davasının açılması için yeterli şüphe oluşturacak yeni delil elde edilmedikçe ve bu hususta sulh ceza hâkimliğince bir karar verilmedikçe, aynı fiilden dolayı kamu davası açılamaz.” şeklindeki düzenleme karşısında, sanık hakkında aynı kasten yaralama eylemi nedeniyle Dörtyol Cumhuriyet Başsavcılığı’nca tanzim edilen 04.02.2015 tarih ve 2015/577 Soruşturma – 2015/551 Karar Nolu kovuşturmaya yer olmadığı kararına ilişkin dosyanın getirtilerek, kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin kararın usulüne uygun şekilde kaldırılmasına karar verilip verilmediği ve kesinleşip kesinleşmediği hususunda araştırmanın yapılarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayini gerektiğinin gözetilmemesi,
Kabule göre,
4) Katılan … hakkında Dörtyol Devlet Hastanesi’nce tanzim edilen 07.09.2015 tarihli raporda, “şahsın yapılan fizik muayenesinde septum sola deviye, nazal aks sola deviye, nazal kemikte non- deplase fissür hattı mevcut, yaralanma kemik kırığına neden olmuştur.” tespiti yapılmasına rağmen, “kemik kığının hayat fonksiyonlarına etkisi yoktur ve kemik kırığı 1. derecededir.” şeklinde açıklamaya da yer verildiği, bu haliyle raporun kendi içerisinde çelişkili olup, ayrıca müştekinin yaralanması nedeniyle yüzünde sabit iz oluşup oluşmadığı hususunda bir tespit de içermediği görüldüğünden, raporun denetime ve hüküm kurmaya elverişli olmadığının anlaşılması karşısında, katılanın tüm doktor raporları ve tedavi evraklarının varsa grafileri ile birlikte en yakın Adli Tıp Kurumuna gönderilip, kemik kırığının hayat fonksiyonlarına etki derecesinin ne olduğu, yüzünde sabit ize neden olup olmadığı ve 5237 sayılı TCK’nin 86 ve 87. maddelerindeki ölçütlere göre yaralanmasının niteliği hususunda duraksamaya yer vermeyecek şekilde kesin raporu alındıktan sonra, sanığın hukuki durumun tespit ve tayini gerektiği gözetilmeksizin eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi,
5) Sanığın, birlikte yaşadığı ve iki çocuğunun annesi olan tanık … ile katılanı birlikte sohbet ederek yürürken görmesi sonrasında başlayan tartışma ve kavga sonucunda, sanığın katılanı kemik kırığı oluşur nitelikte yaralandığı olayda, olayın çıkış sebebi ve gelişimi üzerinde durulup ilk haksız hareketin kimden geldiğinin tespitine çalışılarak sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nin 29. maddesinde düzenlenen haksız tahrik hükümlerinin uygulanıp uygulanamayacağının kararda tartışmasız bırakılması,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz sebepleri bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu nedenlerle, 6723 sayılı Kanun’un 33. maddesiyle değişik 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi ile yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi uyarınca istem gibi BOZULMASINA, CMUK’un 326/son maddesi uyarınca sanığın kazanılmış hakkının dikkate alınmasına, 10.02.2021 gününde oy birliğiyle karar verildi.