Yargıtay Kararı 1. Ceza Dairesi 2021/5021 E. 2021/6992 K. 15.04.2021 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2021/5021
KARAR NO : 2021/6992
KARAR TARİHİ : 15.04.2021

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Kasten yaralama
HÜKÜM : Hükmün açıklanması suretiyle mahkumiyet

Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunarak;
Gereği görüşülüp düşünüldü:
1)Sanığın denetim süresi içerisinde kasıtlı bir suç işlediğinden bahisle ihbarda bulunulması üzerine, 5271 sayılı CMK’nin 231/11. maddesi gereğince hükmün açıklanmasına karar verilmiş ise de; ihbara konu İstanbul 60. Asliye Ceza Mahkemesinin 15.02.2016 tarih ve 2015/1140 Esas – 2016/147 Karar sayılı ilamının 5237 sayılı TCK’nin 151/1. maddesinde düzenlenen “mala zarar verme” ve 5237 sayılı TCK’nin 116/4. maddesinde düzenlenen ”konut dokunulmazlığının ihlali” suçlarına ilişkin olduğu; denetim süresi içerisinde işlendiği anlaşılan “mala zarar verme” ve ”konut dokunulmazlığının ihlali” suçlarının, 02.12.2016 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun ile değişik 5271 sayılı CMK’nin 253. maddesine göre uzlaştırma kapsamına alındığı anlaşılmakla; 5237 sayılı TCK’nin 2. ve 7. maddeleri de gözetilerek, söz konusu ilama ilişkin uzlaştırma işlemi yapılıp yapılmadığı mahkemesinden sorularak, uzlaştırmanın sağlanması halinde sanığın güncel adli sicil kaydında ihbara konu olabilecek başkaca ilamların bulunup bulunmadığı da değerlendirilmek suretiyle sonucuna göre sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
Kabul ve uygulamaya göre;
2)5271 sayılı CMK’nin 231/5. maddesi uyarınca açıklanması geri bırakılan hükmün, aynı Kanun’un 231/11. maddesi gereği, denetim süresi içerisinde kasten yeni bir suç işlenmesi halinde açıklanabilmesi için; 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 10/2. maddesinde yer alan “Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır.” hükmü

ile gerçek kişilere yapılacak tebligat ile ilgili olarak iki aşamalı bir yöntem benimsenmiş olması karşısında, öncelikle sanığın bilinen en son adresi esas alınarak, Tebligat Kanunu’nun 21/1. maddesine göre tebligat çıkarılıp, çıkarılan tebligatın bila tebliğ iade edilmesi halinde, aynı Kanun’un 21/2. maddesi uyarınca adres kayıt sistemindeki (MERNİS) adresine tebligat çıkarılması ve tebligatlarda 5271 sayılı CMK’nin 195. maddesi gereğince “usulüne uygun çağrı kağıdı tebliğine rağmen duruşmaya gelmediği takdirde yokluğunda karar verileceği” şerhine yer verilerek sanığın duruşmalardan haberdar edilip, gelmediği takdirde yokluğunda yargılamaya devamla hüküm kurulması gerekirken, istinabe suretiyle savunması alınmak istenen sanığın dosyada bilinen son adresine duruşma gününü bildirir tebligat çıkartılmadan, doğrudan MERNİS şerhi ile 5271 sayılı CMK’nin 195. maddesi gereğince meşruhata yer verilmeden, duruşma gününü bildirir tebligatın tebliğ edilmesi neticesinde, usulsüz tebligatla sanığın yargılama konusu suça ilişkin savunması tespit edilmeden, sanık hakkında hükmün açıklanması ile mahkumiyet kararı verilmek suretiyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (Correia de Matos/Portekiz, No: 48188/99, 15.11.2001; Foucher/Fransa, No: 22209/93, 18.03.1997,P.36) kararlarında belirtildiği üzere sanığa kendini savunma hakkının tanınmaması suretiyle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin “Adil yargılanma hakkı” başlıklı 6. maddesine, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının “Hak arama hürriyeti” başlıklı 36. maddesine ve CMK’nin 193. maddesine muhalefet edilerek sanığın savunma hakkının kısıtlanması,
3)Sanık hakkında hüküm kurulurken Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (Hadjianastassiou/ Yunanistan, 16.12.1992; … de Hurk/Hollanda, 19.04.1994; Hiro Balani/İspanya 09.12.1994; Ruiz Torija/İspanya, 09.12.1994) kararlarında, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 141/3 maddesinde, 5271 sayılı CMK’nin 34, 230 ve 289. Maddeleri ile Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 05/05/2015 tarih ve 2014/145 Esas sayılı kararı uyarınca, mahkeme kararlarının Yargıtay denetimine olanak sağlayacak şekilde açık olması ve Yargıtay’ın bu işlevini yerine getirebilmesi için, sonuca etkili tüm argümanların, kararın dayandığı tüm kanıtların, bu kanıtlara göre mahkemenin ulaştığı sonuçların, iddia, savunma ve dosyadaki diğer belgelere ilişkin değerlendirmelerin açık olarak gerekçeye yansıtılması gerekirken bu ilkelere uyulmadan gerekçeden yoksun olarak yazılı şekilde hükümler kurulması,
4)Gerekçeli karar başlığında mağdur …’in ad, soyad ve açık kimlik bilgilerinin yazılmaması suretiyle 5271 sayılı CMK’nin 232/2-b. maddesine muhalefet edilmesi,

5)Mağdurun yaralanması hakkında Düzce Üniversitesi Adli Tıp Anabilim Dalı’nın 30/05/2012 tarihli raporunda; ”…..her ne kadar Düzce DH’ye ait epikrizin tanı kısmında femoral arter yaralanması ibaresi kullanılmış ise de ameliyat notunda femoral arter kesisine ait herhangi bir tanımlama yapılmadığı ve PFA ve SFA’nın da yaralanmadığının kesin olarak tanımlandığı ameliyatta damar eksplorasyonu yapıldığının kesin bir şekilde belirtildiği dikkate alındığında kas kesisine neden olan yaralanmasının; 1-BTM ile giderilemeyeceği….” şeklinde Düzce Üniversitesi Adli Tıp Anabilim Dalı’nın 07/12/2011 tarihli raporunda; ”… Düzce DH’nin raporunda her ne kadar duyu ve organlarda geçici zayıflama şeklinde bir ifade kullanılmış ise de mevcut adli tıbbi uygulamaya göre söz konusu duyu ve organ işlevinin zayıflamasının kişinin tüm yaşamı boyunca etkileyecek şekilde sürekli olması gerektiği, ”geçici” ifadesi nedeni ile mevcut adli tıbbi uygulamaya göre işlevde zayıflama olarak kabul edilemeyeceği. Mevcut raporlarda bunu destekler herhangi bir bulgu tarif edilmediği. Kafatasında kırık, çatlak, kafa içi değişim, büyük damar, sinir, iç organ yaralanması tarif edilmediğine göre arızasının 1-BTM ile giderilebilecek ölçüde hafif olduğu ….” şeklinde tespitlere yer verildiği, raporların içeriğinin Adli Tıp kriterlerine uygun olmayıp hükme esas alınacak yeterlilikte bulunmayıp çelişkili olduğu anlaşılmakla; mağdura ait tüm tedavi evrakları, geçici ve kat’i raporları temin edilip en yakın Adli Tıp Şube Müdürlüğüne gönderilerek, 5237 sayılı TCK’nin 86 ve 87. maddelerinde belirtilen her bir ölçüte göre ayrı ayrı yaralanmasının niteliği konusunda duraksamaya yer vermeyecek kati raporu alındıktan sonra, sanığın hukuki durumunun tespit ve tayini gerektiği gözetilmeksizin yetersiz rapora dayanılarak eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
6)Anayasa Mahkemesinin 24.11.2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 tarih ve 2014/140 Esas – 2015/85 Karar sayılı kararı ile 5237 sayılı TCK’nin 53. maddesindeki bazı ibarelerin iptal edilmesi nedeniyle hak yoksunlukları yönünden sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz sebepleri bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu nedenlerle 6723 sayılı Kanun’un 33. maddesiyle değişik 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi ile yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, CMUK’un 326/son maddesi gereğince sonuç ceza miktarı açısından sanığın kazanılmış hakkının dikkate alınmasına, 15.04.2021 gününde oy birliğiyle karar verildi.