Yargıtay Kararı 1. Ceza Dairesi 2021/10202 E. 2021/12033 K. 10.09.2021 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2021/10202
KARAR NO : 2021/12033
KARAR TARİHİ : 10.09.2021

(KANUN YARARINA BOZMA İSTEMİ)

Gaziantep L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda tutuklu olarak bulunan …’ın, kurumda korku, kaygı veya panik yaratabilecek biçimde söz söylemek veya davranışta bulunmak eyleminden dolayı 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 43/2-d maddesi gereğince 1 ay ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma disiplin cezası ile cezalandırılmasına dair anılan Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü Disiplin Kurulu Başkanlığının 13/02/2020 tarihli 2020/826 sayılı kararına karşı yapılan şikayetin reddine ilişkin Gaziantep İnfaz Hakimliğinin 13/03/2020 tarihli ve 2020/1569 esas, 2020/1804 karar sayılı kararını müteakip, anılan Mahkemenin 13/03/2020 tarihli kararında şikayetin kabulü yönünde gerekçe belirtilmesine karşın hüküm kısmında sehven şikayetin reddine karar verildiğinden bahisle “şikayetin reddine” ibaresinin “şikayetin kabulüne” şeklinde düzeltilmesine dair Gaziantep İnfaz Hakimliğinin 20/03/2020 tarihli ve 2020/1569 esas, 2020/1804 karar sayılı ek kararına karşı hükümlü müdafii tarafından vekalet ücreti yönünden yapılan itirazın kabulü ile hükümlü lehine vekalet ücreti takdir edilmesine ilişkin Gaziantep 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 03/06/2020 tarihli ve 2020/366 değişik iş sayılı kararı ile ilgili olarak;
Gaziantep 1. Ağır Ceza Mahkemesince, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’ne dayanılarak kendisini vekil ile temsil ettiren hükümlü lehine vekalet ücretine hükmedilmiş ise de, yargılama giderlerinin ve kapsamının neler olduğuna ilişkin mevzuat hükümleri incelendiğinde,
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Yargılama giderleri” kenar başlıklı 324. maddesinin “(1) Harçlar ve tarifesine göre ödenmesi gereken avukatlık ücretleri ile soruşturma ve kovuşturma evrelerinde yargılamanın yürütülmesi amacıyla Devlet Hazinesinden yapılan her türlü harcamalar ve taraflarca yapılan ödemeler yargılama giderleridir. (2) Hüküm ve kararda yargılama giderlerinin kimlere yükletileceği gösterilir. (3) Giderlerin miktarı ile iki taraftan birinin diğerine ödemesi gereken paranın miktarını mahkeme başkanı veya hâkim belirler. (4) Devlete ait yargılama giderlerine ilişkin kararlar, Harçlar Kanunu hükümlerine göre; kişisel haklara ilişkin kararlar, 9.6.1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflâs Kanunu hükümlerine göre yerine getirilir. Devlete ait yargılama giderlerinin 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 106 ncı maddesindeki terkin edilmesi gereken tutarlardan az olması halinde, bu giderin Devlet Hazinesine yüklenmesine karar verilir. (5) Türkçe bilmeyen ya da engelli olan şüpheli, sanık, mağdur veya tanık için görevlendirilen tercümanın giderleri, yargılama gideri sayılmaz ve bu giderler Devlet Hazinesince karşılanır.” şeklinde,
“Sanığın yükümlülüğü” kenar başlıklı 325. maddesinin “(1) Cezaya veya güvenlik tedbirine mahkûm edilmesi hâlinde, bütün yargılama giderleri sanığa yüklenir. (2) Hükmün açıklanmasının geri bırakılması ve cezanın ertelenmesi hallerinde de birinci fıkra hükmü uygulanır. (3) Yargılamanın değişik evrelerinde yapılan araştırma veya işlemler nedeniyle giderler meydana gelmiş olup da, sonuç sanık lehine ortaya çıkmış ise, bu giderlerin sanığa yüklenmesinin hakkaniyete aykırı olacağı anlaşıldığında mahkeme, bunların kısmen veya tamamen Devlet Hazinesine yüklenmesine karar verir. (4) Hüküm kesinleşmeden sanık ölürse, mirasçılar giderleri ödemekle yükümlü tutulmazlar.” şeklinde,
“Bağlantılı davalarda giderler” başlıklı 326. maddesinin “(1) Birden çok suçtan dolayı aleyhinde kovuşturma yapılmış olan kimse, bunların bir kısmından mahkûm olmuş ise, beraat ettiği suçların duruşmasının gerektirdiği giderleri ödemekle yükümlü değildir. (2) İştirak halinde işlenmiş bir suç nedeniyle mahkûm edilmiş olanlara, sebebiyet verdikleri yargılama giderleri ayrı ayrı yükletilir.” şeklinde,
“Beraat veya ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilmesi hâlinde gider” başlıklı 327. maddesinin, “(1) Hakkında beraat veya ceza verilmesine yer olmadığına karar verilen kişi, sadece kendi kusurundan ileri gelen giderleri ödemeye mahkûm edilir. (2) Bu kişinin önceden ödemek zorunda kaldığı giderler, Devlet Hazinesince üstlenilir.” şeklinde,
“Karşılıklı hakaret hâllerinde gider” başlıklı 328. maddesinin “(1) Karşılıklı hakaret hâllerinde taraflardan biri veya her ikisi hakkında ceza verilmesine yer olmadığı kararının verilmesi; bunlardan birinin veya her ikisinin giderleri karşılamaya mahkûm edilmelerine engel olmaz.” şeklinde,
“Suç uydurma ve iftira gibi hâllerde gider” başlıklı 329. maddesinin “(1) Suç uydurup iftirada bulunduğu sabit olan kimse, bu nedenle yapılmış giderleri ödemeye mahkûm edilir.” şeklinde,
“Kanun yollarına başvuru sonucunda gider” başlıklı 330. maddesinin “(1) Kanun yollarından birine başvuran taraf, bu başvurusunu geri almasından veya başvurunun reddolunmasından ileri gelen giderleri öder. Kanun yollarına başvuran Cumhuriyet savcısı ise, sanığın ödemek zorunda bulunduğu giderler Devlet Hazinesine yükletilir. (2) Kanun yoluna başvuranın istemi kısmen kabul olunmuş ise, mahkeme uygun gördüğü şekilde giderleri bölüştürür. (3) Kesinleşmiş bir hüküm ile sonuçlanan bir duruşma hakkındaki yargılamanın yenilenmesi isteminden ileri gelen giderler hakkında da aynı hüküm geçerlidir. (4) Eski hâle getirme isteminden doğan giderler, hasım tarafının esassız karşı koymasından meydana gelmiş değilse, bu istemi ileri sürene yükletilir.” şeklinde,
1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun “Vekâlet ücreti” kenar başlıklı 164. maddesinin, ”Avukatlık ücreti, avukatın hukukî yardımının karşılığı olan meblâğı veya değeri ifade eder.
Yüzde yirmibeşi aşmamak üzere, dava veya hükmolunacak şeyin değeri yahut paranın belli bir yüzdesi avukatlık ücreti olarak kararlaştırılabilir.
İkinci fıkraya göre yapılacak sözleşmeler, dava konusu para dışındaki mal ve haklardan bir kısmının aynen avukata ait olacağı hükmünü taşıyamaz.
Avukatlık asgarî ücret tarifesi altında vekâlet ücreti kararlaştırılamaz. Ücretsiz dava alınması halinde, durum baro yönetim kuruluna bildirilir.(Değişik üçüncü ve dördüncü cümle:13/1/2004 – 5043/5 md.) Avukatlık ücretinin kararlaştırılmamış olduğu veya taraflar arasında yazılı ücret sözleşmesinin bulunmadığı yahut ücret sözleşmesinin belirgin olmadığı veya tartışmalı olduğu veya ücret sözleşmesinin ücrete ilişkin hükmünün geçersiz sayıldığı hallerde; değeri para ile ölçülebilen dava ve işlerde asgari ücret tarifelerinin altında olmamak koşuluyla ücret itirazlarını incelemeye yetkili merci tarafından davanın kazanılan bölümü için avukatın emeğine göre ilâmın kesinleştiği tarihteki müddeabihin değerinin yüzde onu ile yüzde yirmisi arasındaki bir miktar avukatlık ücreti olarak belirlenir. Değeri para ile ölçülemeyen dava ve işlerde ise avukatlık asgari ücret tarifesi uygulanır.
Dava sonunda, kararla tarifeye dayanılarak karşı tarafa yüklenecek vekâlet ücreti avukata aittir. Bu ücret, iş sahibinin borcu nedeniyle takas ve mahsup edilemez, haczedilemez.” şeklinde,
2020 Yılı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin “Amaç ve Kapsam” kenar başlıklı 1. maddesinin “(1) Mahkemelerde, tüm hukuki yardımlarda, taraflar arasındaki uyuşmazlığı sonlandıran her türlü merci kararlarında ve ayrıca kanun gereği mahkemelerce karşı tarafa yükletilmesi gereken avukatlık ücretinin tayin ve takdirinde, 19/3/1969 tarihli ve 1136 sayılı Avukatlık Kanunu ve bu Tarife hükümleri uygulanır.” şeklinde,
“Ceza davalarında ücret” kenar başlıklı 14/5. maddesinin “Ceza mahkemelerinde görülen tekzip, internet yayın içeriğinden çıkarma, idari para cezalarına itiraz gibi başvuruların kabulü veya ilk derece mahkemesinin kararına yapılan itiraz üzerine, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması halinde işin duruşmasız veya duruşmalı oluşuna göre İkinci Kısım Birinci Bölüm 1. sıradaki iş için öngörüldüğü şekilde avukatlık ücretine hükmedilir. Ancak başvuruya konu idari para cezasının miktarı Tarifenin İkinci Kısım Birinci Bölüm 1. sıradaki iş için öngörülen maktu ücretin altında ise idari para cezası kadar avukatlık ücretine hükmedilir.” şeklinde olduğu,
Yine hükümlünün koğuş kamerasına bir takım maddeler yapıştırarak görüntü almasına engel olduğu, 5275 sayılı Kanun’un 43/2-d maddesi gereğince kurumda korku, kaygı veya panik yaratabilecek biçimde söz söylemek veya davranışta bulunmak eyleminden anılan Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü Disiplin Kurulu Başkanlığının 13/02/2020 tarihli 2020/826 sayılı kararına karşı hükümlü müdafii tarafından yapılan şikâyetin kabul edilmesi, anılan bu karara karşı da vekalet ücreti yönünden yapılan itirazın merci mahkemesi tarafından kabul edilmesi şeklinde gerçekleşen somut olaya ilişkin mevzuat hükümleri incelendiğinde, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un “Şikayet ve itiraz” kenar başlıklı 52. maddesinin “(1) Disiplin cezalarına ve tedbirlerine karşı şikâyet ve itiraz durumunda 16.5.2001 tarihli ve 4675 sayılı İnfaz Hâkimliği Kanunu hükümleri uygulanır. (2) Diğer mevzuattan kaynaklanan dilekçe ve şikâyet hakkı saklıdır.” şeklinde,
4675 sayılı İnfaz Hakimliği Kanunu’nun “İnfaz hakimliğine şikayet ve usulü” kenar başlıklı 5. maddesinin “Ceza infaz kurumları ve tutukevlerinde hükümlü ve tutuklular hakkında yapılan işlemler veya bunlarla ilgili faaliyetlerin ya da Cumhuriyet savcısının ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazına ilişkin verdiği kararların kanun veya diğer mevzuat hükümlerine aykırı olduğu gerekçesiyle bu karar, işlem veya faaliyetlerin öğrenildiği tarihten itibaren onbeş gün, herhalde yapıldığı tarihten itibaren otuz gün içinde şikâyet yoluyla infaz hâkimliğine başvurulabilir.
Şikâyet, dilekçe ile doğrudan doğruya infaz hâkimliğine yapılabileceği gibi; Cumhuriyet başsavcılığı veya ceza infaz kurumu ve tutukevi müdürlüğü aracılığıyla da yapılabilir. İnfaz hâkimliği dışında yapılan başvurular hemen ve en geç üç gün içinde infaz hâkimliğine gönderilir. Sözlü yapılan şikâyet, tutanağa bağlanır ve bir sureti başvurana verilir.
Şikâyet yoluna, kendisi ile ilgili olmak kaydıyla hükümlü veya tutuklu ya da eşi, anası, babası, ayırt etme gücüne sahip çocuğu veya kardeşi, müdafii, kanunî temsilcisi veya ceza infaz kurumu ve tutukevi izleme kurulu başvurabilir.
Şikâyet yoluna başvurulması, verilen kararın, yapılan işlem veya faaliyetin yerine getirilmesini durdurmaz. Ancak, infaz hâkimi giderilmesi güç veya imkansız sonuçların doğması ve karar, işlem veya faaliyetin açıkça hukuka aykırı olması koşullarının birlikte gerçekleşmesi durumunda karar, işlem veya faaliyetin ertelenmesine veya durdurulmasına karar verebilir.” şeklinde,
Anılan Kanun’un “İnfaz hâkimliğince şikâyet üzerine verilen kararlar” kenar başlıklı 6. maddesinin “Şikâyet başvurusu, 5 inci maddede yazılı sürenin geçmesinden sonra veya infaz hâkimliğinin görev ve yetki alanı dışında kalan bir karar, işlem veya faaliyete karşı ya da başvuru hakkı olmayan kimselerce yapılmışsa infaz hâkimi, başvuru dilekçesini esasa girmeden reddeder; şikâyet başvurusu başka bir yargı merciinin görevi içerisinde ise o mercie gönderir.
Şikâyet başvurusu üzerine infaz hâkimi, duruşma yapmaksızın dosya üzerinden bir hafta içinde karar verir; ancak, gerek gördüğünde karar vermeden önce şikâyet konusu işlem veya faaliyet hakkında re’sen araştırma yapabilir ve ilgililerden bilgi ve belge isteyebilir; ayrıca ceza infaz kurumu ve tutukevi ile ilgili Cumhuriyet savcısının da yazılı görüşünü alır. Disiplin cezasına karşı yapılan şikâyet üzerine infaz hâkimi, hükümlü veya tutuklunun savunmasını aldıktan ve talep edilen diğer delilleri toplayıp değerlendirdikten sonra kararını verir. Hükümlü veya tutuklu, savunmasını, hazır bulunmak ve vekaletnamesini ibraz etmek koşuluyla avukatıyla birlikte veya avukatı
aracılığıyla yapabilir. İnfaz hâkimi gerekli görmesi durumunda hükümlü veya tutuklunun savunmasını ceza infaz kurumunda da alabilir.
İnfaz hâkimi, inceleme sonunda şikâyeti yerinde görmezse reddine; yerinde görürse, verilen kararın veya yapılan işlemin iptaline ya da faaliyetin durdurulmasına veya ertelenmesine karar verir.
İnfaz hâkimi, bu Kanunda hüküm bulunmayan hallerde 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu hükümlerine göre inceleme ve işlemlerini yürütür ve kararını verir.
İnfaz hâkiminin kararlarına karşı şikâyetçi veya ilgili Cumhuriyet savcısı tarafından, tebliğden itibaren yedi gün içinde Ceza Muhakemesi Kanunu hükümlerine göre itiraz yoluna gidilebilir. Kanunlarda infaz hâkiminin onayına tabi olduğu belirtilen hususlarda da bu hüküm uygulanır.
İtiraz, infaz hakimliğinin yargı çevresinde bulunduğu ağır ceza mahkemesine yapılır. İnfaz hâkimi aynı zamanda bu mahkemenin üyesi olduğu takdirde itirazla ilgili karara katılamaz.” şeklinde olduğu,
Yukarıda tüm yönleriyle belirtilen yargılama giderlerinin ve kapsamının neler olduğuna ilişkin mevzuat hükümleri ile somut olayımıza ilişkin mevzuat hükümleri birlikte incelendiğinde, 4675 sayılı Kanun’un 1. maddesinde yer alan İnfaz Hakimliklerinin kuruluş ve amacı ile aynı Kanun’un 4. maddesinde yer alan İnfaz Hakimliklerinin görevlerini ifa ederken hukuki işlerin/davaların avukat/vekil aracılığı ile takip edilmesi ve sanık-şüpheli(tutuklu)/hükümlü lehine karar verilmesi hallerinde yargılama gideri olarak Hazine aleyhine vekalet ücreti hükmedileceğine dair herhangi bir yasal düzenlemenin mevcut olmadığı,
Hakim ve/veya mahkemeler tarafından görülmekte olan bir dava ve/veya hukuki iş/işlem nedeniyle yargılama gideri olarak vekalet (avukatlık) ücretine hükmedilebilmesi için bu konuda sunulan avukatlık hizmetinin yargılama gideri olduğuna dair açık bir yasal düzenlemenin bulunması gerektiği,
Her ne kadar 02/01/2020 tarihli ve 30996 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan Avukatlık Ücret Tarifesinin ekinde yer alan ücret tarifesinde Sulh Ceza Hakimlikleri ve İnfaz Hakimliklerinde takip edilen davalar için 1.320,00 Türk lirası vekalet/avukatlık ücreti verileceği belirtilmiş ise de, yukarıda da belirtildiği üzere İnfaz Hakimliklerinin görevlerini yerine getirir iken hukuki işlerin avukat/vekil aracılığı ile takip edilmesi ve sanık-şüpheli(tutuklu)/hükümlü lehine karar verilmesi hallerinde yargılama gideri olarak Hazine aleyhine vekalet ücreti hükmedileceğine dair herhangi bir yasal düzenleme mevcut olmadığı bir halde ancak ilgili mevzuata istinaden düzenlenen ücret tarifesinde ücret miktarının gösterilmesinin herhangi bir yasal dayanağı ve bağlayıcılığının söz konusu olamayağı,
Şayet Kanun koyucunun İnfaz Hakimliklerinde görülen dava/hukuki iş/işlemler nedeniyle yargılama gideri olarak avukatlık/vekalet ücretine hükmedilmesi yönünde bir iradesi mevcut olsaydı mutlak suretle bu konuda yasal bir düzenleme yapacağı,
Örneğin 5326 sayılı Kabahatler Kanunu uyarınca idare tarafından uygulanan idari yaptırım kararlarına karşı başvurulan itiraz yolunun 5271 sayılı Kanun kapsamında bir kanun yolu olmayıp Kanun koyucu tarafından ortaya konulan kendisine özgü hukuki bir kontrol mekanizması (kanun yolu) olduğu, bu haliyle yargılama giderlerine ilişkin sadece yukarıda belirtilen mevzuat hükümleri kapsamında bir değerlendirme yapıldığında 5326 sayılı Kanun uyarınca idare tarafından uygulanan idari yaptırım kararlarına karşı kendisine özgü hukuki bir kontrol mekanizması (kanun yolu) olan itiraza başvurulması nedeniyle yargılama gideri olarak avukatlık/vekalet ücretine hükmedilemeyeceği, ancak Kanun koyucu bu şekilde avukat/vekil aracığı ile yapılan itirazlar için yargılama gideri olarak vekalet/avukatlık ücretine hükmedilmesi gerektiği yönünde irade ortaya koyarak bu durumu 5236 sayılı Kanun’un “Masrafların ve vekalet ücretinin ödenmesi” kenar başlıklı 31. maddesinin (2) numaralı fıkrasında “Kanun yoluna başvuru dolayısıyla oluşan bütün masraflar ve vekâlet ücreti, başvurusu veya savunması reddedilen tarafça ödenir.” şeklinde düzenleme ile hüküm altına aldığı,
İnfaz Hakimliklerinin görevlerini yerine getirir iken hukuki işlerin avukat/vekil aracılığı ile takip edilmesi ve sanık-şüpheli(tutuklu)/hükümlü lehine karar verilmesi hallerinde yargılama gideri olarak Hazine aleyhine vekalet ücreti hükmedileceğine dair herhangi bir yasal düzenleme bulunmadığı bir durumda, ilgili mevzuat hükümleri gereğince benzer nitelikteki dava ve/veya hukuki işlerin vekil/avukat aracılığı ile görülmesi/takip edilmesi sonrasında hükmedilen yargılama gideri niteliğindeki vekalet/avukatlık ücretine 5271 sayılı Kanun kapsamında kıyas yapılarak İnfaz Hakimliklerinde görülen dava/hukuki iş-işlemler yönünden de hükmedilip hükmedilemeyeceğinin de değerlendirilmesi gerektiği,
Bu bağlamda öğretide ortaya konulan, “Ceza Muhakemesi hukukunda, kural olarak kıyas yapılabilir. Ancak, ceza muhakemesi hukukunda da yasallık ilkesinin bir sonucu olarak kıyasa başvurulmasının sınırları vardır. Şu hallerde kıyas (benzetme) yolu ile boşluk doldurulamaz: 1- sınırlayıcı hükümlerin söz konusu olması, 2- istisnai hükümlerin söz konusu olması (Centel/Zafer, Ceza Muhakemesi Hukuku, 7. Bası, sf. 49)”,
“Ceza muhakemesi hukukunda üç noktada kıyas engellenmiştir; bu üç noktada artık kanunilik ilkesi, ceza muhakemesinde çok etkin bir rol oynamaya başlamıştır ve kıyas yasaktır. Bunlar sınırlayıcı ve istisnai normlar ile koruma tedbirlerine ilişkin düzenlemelerdir. (Ünver, Yener- Hakeri, Hakan,Ceza Muhakemesi Hukuku, 5. Bası, sf.26)” şeklindeki görüşler ile Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 31/01/2012 tarihli ve 2011/4-258 esas, 2012/8 sayılı kararında yer alan “…. Ceza Yargılaması Hukukunda kıyasın olanaklı olduğu, bu itibarla kıyas yoluyla anılan Yasanın 327. maddesi uyarınca sanıkların katılan lehine hükmolunacak vekalet ücreti de dahil olmak üzere yargılama giderlerinden sorumlu tutulması gerektiği ileri sürülebilir ise de; kıyas ancak genel nitelikteki hükümler bakımından söz konusu olup, 327. maddenin ise istisnai bir hüküm olması nedeniyle, kıyas yoluyla da olsa, maddenin kapsamının genişletilmesi olanaklı değildir. …” şeklindeki hüküm birlikte değerlendirildiğinde,
Yargılama giderinin ne olduğunu, kime, hangi hallerde ve ne şekilde yükletileceğine ilişkin 5271 sayılı Kanun’un 324 ve devamı maddelerinin istisnai hükümler olduğu ve kıyas yolu ile genişletilmesinin mümkün olmadığı cihetle,
İnfaz Hakimliklerinin görevlerini yerine getirirken hukuki işlerin avukat/vekil aracılığı ile takip edilmesi ve sanık-şüpheli(tutuklu)/hükümlü lehine karar verilmesi hallerinde yargılama gideri olarak Hazine aleyhine vekalet ücreti hükmedileceğine dair herhangi bir yasal düzenlemenin mevcut bulunmadığı ve bu konuda kıyas da yapılamayacağı gözetilerek itirazın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde kabulüne karar verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 07/04/2021 gün ve 94660652-105-27-3981-2021-Kyb sayılı yazılı istemlerine müsteniden Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının tebliğnamesi ile Dairemize ihbar ve dava evrakı gönderilmekle, incelenerek gereği düşünüldü;

TÜRK MİLLETİ ADINA

Kanun yararına bozma talebine dayanılarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen tebliğnamedeki bozma isteği incelenen dosya kapsamına göre yerinde görüldüğünden, Gaziantep 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 03/06/2020 tarihli ve 2020/366 değişik iş sayılı kararının 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca KANUN YARARINA BOZULMASINA, diğer işlemlerin yapılabilmesi için dosyanın Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 10/09/2021 gününde oy birliğiyle karar verildi.