Yargıtay Kararı 1. Ceza Dairesi 2018/4135 E. 2019/93 K. 22.01.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2018/4135
KARAR NO : 2019/93
KARAR TARİHİ : 22.01.2019

MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Bilinçli taksirle öldürme, silahla kasten yaralama
HÜKÜM : 1-) Sanık … hakkında;
Bilinçli taksirle öldürme suçundan; TCK’nin 85/1, 22/3, 29 ve 62/1. maddeleri uyarınca 5 yıl hapis cezası.
2-) Sanık … hakkında;
Kasten silahla yaralama suçundan; TCK’nin 86/2, 86/3-e, 29, 62/1 ve 53. maddeleri uyarınca 10 ay hapis cezası.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanık …’ın, silahla kasten yaralama suçunun, sanık …’ın, maktule yönelik eyleminin sübutu kabul, oluşa ve soruşturma sonuçlarına uygun şekilde sanık …’nın suçunun niteliği tayin, cezayı azaltıcı haksız tahrik ve takdiri indirim sebebinin nitelik ve derecesi, sanık … yönünden takdiri indirim sebebinin niteliği takdir kılınmış, savunmaları inandırıcı gerekçelerle değerlendirilip kısmen reddedilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümlerde bozma nedenleri dışında isabetsizlik görülmediğinden, sanık … müdafiinin; sanığın cezasının silahtan dolayı arttırılmasının yerinde olmadığına, hükmün açıklanmasınının geri bırakılmasına karar verilmesi gerektiğine vesaireye, sanık … müdafiinin; suç vasfına yönelen ve yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle;
A-) Sanık … hakkında silahla kasten yaralama suçundan kurulan hükmün tebliğnamedeki düşünce gibi ONANMASINA,
B-) Sanık … hakkında bilinçli taksirle öldürme suçundan kurulan hüküm yönünden yapılan incelemede;
a- Oluşa, dosya içeriğine ve kabule göre; maktul …’in, sanıklardan …’ın babasına ait olan yatta çalıştığı, olay günü maktulün çalıştığı yatta alkol alarak yüksek sesle müzik dinlediği, alkolün etkisiyle hakaret edip tehditler savurmaya başladığı, maktulün arkadaşı olan sanık …’ın ortamı yatıştırmak istemesi üzerine, maktulün ona da küfür ve hakaret ederek denize atlayıp yan tarafta demirli bulunan tekneye geçmek istediği, ancak başarılı olamayınca yüzerek çalışmış olduğu yata geri çıktığı, maktulün hakaret ve tehditler savurmaya devam etmesi üzerine tanık …’ın, sanık …’i getirmek üzere gittiği, bir süre sonra tanık …’ın bulunduğu bota sanık … ve arkadaşı olan … geldikleri ve sanık …’nın da bindiği, botta bulunanların maktulün bulunduğu tekneye yaklaşıp güvertesine çıktıkları, maktulün taşkınlık yapmaya devam etmesi nedeniyle, sanıklar … ve …’in de içinde bulunduğu grubun demir çubukla vurmak, tekme ve tokat atmak suretiyle maktulü basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde yaraladıkları, maktulün aldığı darbeler neticesinde yere düştüğü ve yerden kalkmaya çalışarak yatın küpeşte denen korkuluklarına tutunduğu, ancak sanık …’in itekleyerek maktulü denize düşürdüğü, denize düşen maktulün suyun içerisinde denizin dibine doğru battığı, olaydan sonra güvenlik birimlerine haber verildiği, havanın aydınlanmasıyla maktulün cesedinin sahil güvenlik ekiplerince denizden çıkarıldığı, maktulün cesedi üzerinde yapılan ölü muayene otopsi işlemleri neticesinde suda boğulmaya bağlı mekanik asfiksi sonucu öldüğünün anlaşıldığı olayda; sanığın, itekleyerek denize düşürdüğü maktulün, gece vakti, almış olduğu darp ve alkolün etkisiyle kendisini kurtaramayıp boğularak denizde ölebileceğini öngörebilecek konumda olmasına rağmen denize düşürmek suretiyle öngördüğü neticeyi göze aldığı ve kabullendiği, bunun sonucunda da maktulün ölümüne neden olduğu anlaşılmakla, olası kastla öldürme suçundan cezalandırılmasına karar verilmesi gerekirken suç vasfında hata edilerek yazılı şekilde bilinçli taksirle ölüme neden olma suçundan hüküm kurulması,
b- Kabule göre; taksirle işlenen adam öldürme suçlarında haksız tahrik hükmünün uygulanamayacağının gözetilmemesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanık … müdafii ile Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görülmüş olduğundan, hükmün kısmen tebliğnamedeki düşünce gibi BOZULMASINA, sanık …’ın öldürme suçu ile ilgili olarak yapılan suç vasfının değerlendirilmesinde; Üyeler … ve …’in; suç vasfının kasten öldürme, … ve…’ın; olası kastla öldürme olduğuna yönelik bozma düşünceleri, Daire Başkanı …’nın; mahkemenin suç vasfını belirlemedeki kabul ve takdirinin yerinde olduğuna, kararın onanması gerektiğine dair düşüncesi karşısında CMK’nin 229/3. maddesine göre sanığın en çok aleyhine olan oy, çoğunluk meydana gelinceye kadar kendisine daha yakın olan oya eklenmek suretiyle, 22/01/2019 gününde, suç vasfı yönünden oy çokluğuyla, haksız tahrik hükmünün uygulanmaması gerektiği yönünden ise oybirliği ile karar verildi.
KARŞI OY:
Sanık … hakkında; bilinçli taksir neticesi …’in öldürülmesi eylemi ile ilgili olarak Bodrum Ağır Ceza Mahkemesi tarafından verilen 29/03/2018 tarih ve 2018/60 esas, 2018/61 karar nolu kararına karşı eylemin “kasten öldürme” olarak nitelendirilmesi gerektiği düşünce ve kanaatı ile sayın çoğunluk görüşüne karşıyız.
Şöyle ki; Dairemizce Bodrum Ağır Ceza Mahkemesinin 16/03/2016 gün 2015/145 esas, 2016/58 nolu sanık … ve sanık … hakkında; maktulün ölmesi ile ilgili olarak eylemleri daha önce incelenerek, olası kast ile öldürme suçu kapsamında yine oy çokluğu ile vasıflandırılmış, tarafımızdan yine bu doğrultuda eylemin kasten öldürme eylemi kapsamında değerlendirilmesine ilişkin muhalif olma gerekçemiz, muhalefet yazımızda belirtilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca, itiraz yoluna başvurulması sonrası Yargıtay Ceza Genel Kurulunca yeniden yapılan inceleme neticesi, bir kısım savunma tanıklarının dinlenilmemiş olduğundan, eksik soruşturma nedeniyle kararın bozulmasına karar verilmiş olup, Bodrum Ağır Ceza Mahkemesince bu kez ileri sürülen savunma tanıkları dinlenilmiş ise de, görgüye dayalı bir bilgilerinin olmadığı saptanılmıştır.
BU NEDENLE; Eylemin “kasten öldürme” olarak vasıflandırılması gerektiği görüşümüzü tekrarlayarak, aynen alıntı ile,
Maktul …, sanık …’un babasına ait … isimli yatta uzun süredir çalıştığı, olay gün ve saatinde ise, kanında (227 mg/dl), …, göziçi sıvısında da (198 mg/dl) … bulunduğu, yani aşırı alkollü olduğu sabittir. Sanıklar tarafından da bu durum bilinmektedir. Ayrıca, sanıklarca darp edildiği sırada teknenin, demir aksamındaki kan izlerinden de anlaşılacağı üzere, kafasındaki darbeyi almıştır. Hatta, aldığı darbeler ile yere düşmüş, ayağa kalkmaya çalışmasına karşın, sendelemiş ve kalkamamıştır. Bu haliyle maktulün, tamamen kendinde olduğunu söylemek mümkün değildir. Sanık … tarafından, bu halde iken maktul denize atılmış ve atıldığı esnada da hiçbir çırpınma belirtisi dahi göstermeden, denizin içinde anında kaybolmuştur. Yani, sanığın gemi adamı olması, yüzme bilebilecek durumda olması ve saire gibi nedenler düşünülse dahi, bu durumda aşırı alkollü ve bayılma noktasındaki maktulün hiçbir surette kurtulma çabası dahi gösterememesi düşünüldüğünde, bilincinin o an için olmadığı açık ve nettir. Hatta bu amaçla sanık …, hemen suya atlayıp maktulü aramış ise de, sanık … bu durumu açık ve net bilmesine karşın o an, maktulü kurtarmaya yönelik herhangi bir girişimde dahi bulunmamıştır. Evet daha sonra arama çalışmalarına katılmış ise de, bu sanık …’nın denize atlayıp maktulü bulamadığı andan sonraki bir çabadır.
Her ne kadar bir kısım Daire Üyeleri, sanık …’un eyleminin “olursa olsun” ya da “ölürse ölsün” gibi bir düşüncede olması durumunda yanındaki sanık …’yı düşeni kurtarması için denize atla şeklinde talimat vermesi, bilahare de onu bulmak için kendisinin de atlaması düşünülemeyeceğinden eylemin hareket ile suç vasfının bilinçli taksir neticesi ölüme sebebiyet olarak değerlendirilmesine ilişkin görüş bulunmakta ve bu nedenle sayın Dairemiz heyetinin üyeleri arasında görüş farklılıkları oluşmakta olup, CMK.nin 229/3. md. gereği, neticeye varılmış ise de,
Maktulün kesin ölüm sebebi suda boğulma sonucu meydana geldiği kesin ve net olup, bilinci kapalı ve aşırı alkollü olan maktulün ölmesinin öngörülebilecek bir netice olmayıp, mutlak bir netice olması karşısında, sanığın eyleminin 5237 sayılı Yasanın 81. maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerektiği düşünce ve kanaati ile sayın çoğunluk görüşüne katılmamız mümkün değildir.